Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Popüler kültür ve kökler

21 Mart 2023 - 09:32

Popüler kültür ve kökler

Naci YENGİN

Köksüz şeyler daima yüzer. Hangi limana sığınacağını bilemeyen rüzgârda savrulan gemiler gibidir köksüzlük.
Beyhude çırpınışlarla hayattaki mücadelesi sığınacak güvenli bir limanlar ararlar. Hâlbuki köklerden beslenen milli hayat devamlılık gerektirir. Köklere yaslanan milli hayatta devamlılık olmazsa savrulmak içten değildir.
Tarihi süreç içerisinde milletlerin en sağlıklı gelişimi yürüyüşe devam ederek değişmek, değişerek devam etmektir. Çünkü yaratmanın ilk şartı devamlılıktır.
Kırılışlar ve kopuşlar ancak yaratış ucubeleri, yarım mahlûklar vücuda getirir. Çünkü hayatın ortasında onun bir parçası gibi değil, kendi dağılmış zerrelerinde devam ederler. Tıpkı ölümde olduğu gibi…’[1]
 Köksüzlüğün öksüzlükle bağlantılı olduğunu düşündüğümüzde köksüzlüğün ne denli içten ve zihni kırılmalara sebep olduğunu anlayabiliriz.
 Köklerden uzaklığın sonunda meydana gelen hafıza kaybı zaman zaman milli sarsıntı meydana getirerek içinden çıktığı kültürleri yok edebilir. Tüm güçleriyle köklü kültürü yok etmek amacıyla seferberlik ilan eden popüler kültür çevreleri demokrasi, çağdaşlaşma gibi albenili, sırnaşık yüzleriyle gülücükler dağıtırken gerçek yüzlerini de gizlemekte mahirdirler.
Köklere dayanan ve kalıcı olan satırlar kalbi kanatarak cümlelere dökülenlerdir. Yıllar öncesine ait bu satırlar büyük ihtimalle Cemil Meriç’in tesiriyle yazılmıştır.
Dilbilimci Nietzsche de öyle der: ‘Kanla yazılan yazılar yaşar ancak.’
Milletlerin tarih sahnesinde damgalarını vurması gibi!
Mücadelenin büyüklüğüne göre değer kazanır tarih ve insanların meydana getirdiği muhteşem eserler.
 İnsan da öyle değil mi… Üç beş damla kan, üç beş damla su…
Sancısı çekilmeyen şeyler kalıcı olmuyor. Günübirlik, popular kültür olarak tüketilip atılan birer meta haline gelen kültür sandıklarımız bize ait değildir.
Ancak gözden kaçırdığımız en önemli durum popüler kültürün milli kültür ve köklerimizi de beraberinde götürüyor olmasıdır! Geride bıraktığı boş, anlamsız ve bize uygun olmayan düşünce tarzından başka bir şey değildir popüler kültür araçlarının pompaladığı kültür.
Hayat tarzı haline getirilen popüler kültür değerleri en çok sosyal medya ve basın-yayın araçlarıyla zihinlerimizi, benliğimizi ele geçiriyorsa bunda bizim de ona teşne olmak için can attığımız gerçeği unutulmamalıdır.
 Popüler kültür, beynimize inşa edilen dayatma kültür. Ya da efendilerinin kölelerine biçtiği kefen…
Maziden gelen irfan derinliklerini yok eden, bizleri tanrısız, şefkatsiz ve kişiliksiz birer insan yığınları haline getirmek için dayatılan ucube kültür! Biraz oynak, albenili, şuh ve gerdan kırıcı!
Kültüründen uzaklaştırılmış gençliği eline geçiren aydının elindeki en önemli katliam silahı.
 Her bakan göze göz kırpan ve parasını ödeyip  çarçabuk tüketilip atılan; sözüm ona çağdaşlığın, uygarlaşmanın olmazsa olmazları arasında gösterilen pembe ve yüksek topuklu Tanzimat’tan bu yana millete yön vermek amacıyla şişirilen balon, dipsiz bir kuyu. Çağdaş ve bukalemun, türedi aydının dini popüler kültür!
 Dün ile bugün arasındaki tüm köprüleri dinamitleyen, yarını unutturan; nesillerin hafızalarını iğdiş etmek amacıyla basın-yayın araçlarını kullanan efendilerin kültürü: Popüler kültür.
 Kaç nesil yitirdik, kaç mevsim geçti ancak iğdiş edilmiş beyinlerdeki çağdaş köleliğin etkisinden kurtulamadı bu millet!
 Osmanlı aydını da böyle başlamıştı oysa. Hülyalı, batılı rüyalar gören aydın.  Batının üstün yönlerini, teknolojisini getirecekler, milliliği yaşatacaklardı. “Asrın idrakine İslam’ı” yerleştireceklerdi.
Ancak gidenlerin dönmeyeceğini, dönenlerin ise bambaşka dünyalar, bambaşka hülyalarla döneceklerini bilmiyorlardı. Gidenlerin batıya ram olacaklarını nereden bilsinlerdi? Kalplerini ve beyinlerini batıda gördükleri kâşaneler karşısında büyüleneceğini nereden bilsinlerdi!
Günümüzün köle ruhlu insanına batıyı anlatırken ezilmişliğin, ruhi çöküntünün, dumura uğramışlığın tarihini de anlatmalıydık.
Sözü uzatmaya gerek yok. Söz sanatkârı, Türkçeyi Yunus gibi şahlandıran ve semaya taşıyan Yahya Kemal’in “Koca Mustafa Paşa” şiirindeki mısralara bırakalım:
“Derler: insanda derin bir yaradır köksüzlük; 
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. 
Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı, 
Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı. 
Ruh arar başka teselli her esen rüzgârda. 
Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!”

 
 
[1] A. Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal, Dergâh Yay. İst.1982,s.20.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum