Türk Dünyasının Ortak Gelecek İnşa Etmesi Mümkün Mü?
Naci YENGİN
Günümüz insanı birçok gelişmeden habersiz yaşıyor.
Günümüz insanı birçok şeye kayıtsız kalıyor.
Günümüz insanı birçok şeye kılını kıpırdatmıyor!
Sancağın nazlı nazlı dalgalandığını görüp savaşa gönüllü gidebilme mücadelesini insanlar hiç mi hiç anlamıyor!
Galiplerin karalama defteri olan resmi tarihler, zaferleri baş tacı ederken mağlubiyetleri göz ardı etmeyi tercih ediyor!
Günümüz insanı galibiyetlerden gurur duyan, mağlubiyetlerden ders çıkarmayan, aksine yenilginin tek nedeni olarak yönetimi, yöneticileri gören bir fotoğrafın altında yaşatılıyor.
Viyanadan başlayan bozgun haberlerinin tek sorumlusu vardı: Komutanlar, sadrazamlar, padişahlar! Sonra Trablusgarp, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı...
Türkistan’ın elden elden gidişi...
Başarılar herkesin, yenilgiler komutan ve idarecilerin eseriydi!
1913 Bab-ı Ali Baskını’ndan sonra ülkeyi 1918’e kadar tek parti iktidarıyla yöneten İttihat ve Terakki’nin müfredatında olduğu gibi resmi tarih alanında da geçmişin hatalarını hep başkalarına yükleme hastalığı Türk dünyasında halen devam ediyor. Tıpkı Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında rol oynayan ve tıpkı darbeler sonrası yönetime gelenler gibi!
Halbuki yenilgiler, hatalar, insan ve devletlerin dikkate alması gereken ibret aynalarıdır.
Geçmişten ders alınması gereken en önemli olaylar yenilgilerdir.
Milletimizin en büyük hasleti ilerlemeci akılcı anlayış ve fetih ruhu olduğu için yenilgileri, acıları unutma eğilimi tarih boyunca hep unutulmak istendi, unutturuldu.
Hazmedilemeyen gerçeğimiz olan yenilgiler unutulmalı ki bizi küçük düşürmesin! Milletimizin milli benliği haline gelmiş bu durum hala daha devam ediyor.
Yenilgilerden ders çıkarmak için illa savaş meydanlarında mağlup olmak gerekmez.
Siyasilerin de seçim meydanlarında yenilgilerinden tutunuz da milli takımın dünya kupasına gidememesine, uluslararası arenada masa başındaki anlaşmalara varıncaya kadar yelpazeyi genişletmemiz mümkün. Fark etmez!
Türk dünyasında kazanılan küçük milli başarılar dev aynasında gösterilirken milletin hayatında son derece önemli başarısızlıklara her zaman bir kulp takılır olmuş.
Neden?
Çünkü milletimiz tarih boyunca hep zaferle yaşamış. Türklere verildiğine inanılan dünyayı yönetme bilinçaltımız her zaman başarılara alışmıştır da ondan!
Yenilgilerden, başarısızlıklardan ve ülkenin kötü gidişatından; uluslararası arenada geri kalmışlıktan, ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklardan, demokrasi, insan hakları, terör... Her alanda görülen bireysel ve toplumsal açmazlarımızdan ders çıkaramıyorsak bunun nedenlerini iyi araştırmak gerekir.
Türk dünyası Sosyo-psikolojik tarihi ve kültürel nedenleri ortaya koymak ve bu nedenler üzerinden giderek eğitimi, dış politikayı, askeri ve teknolojik ihtiyaçları, yapay zekayı, gençliği, geleceği bu günden ekillendirmek durumundadır. Aksi halde kendisini, ülkesini teknolojik gelişmişlik düzeyi yüksek toplumlarla kıyaslayan genç nesillerin psikolojik travmalar yaşaması kaçınılmazdır.
Vatan, millet, milliyet, öz benlik ve kültürel aidiyet duygularında gençler arasında bazı sıkıntıların baş göstermesi kaçınılmaz olan nesillerin yetişmesinde zaferler kadar yenilgilerin de büyük etkisi ve katkısının olacağına inanıyoruz.
Her yıl şaşalı bir şekilde kutlanan özel milli zafer günleri, şehitleri anma haftalarına mesela biraz da Türkistan’ın elimizden neden gittiğini, Kırım’ı, Musul ve Kerkük’ü, Balkanları, Balkan bozgunu, Trablusgarp, Hicaz-Yemen, Filistin ve Kafkas hezimetlerini de ekleyebilirsek asıl o zaman amaç hasıl olacak ve genç beyinlerin hangi şartlarda başımıza nelerin geldiği ve gelebileceğini anlamaları daha da kolaylaşmış olacaktır.
TARSAM (Türk Dünyası Tarih Stratejik Araştırmalar Merkezi); https://www.tarihistan.org/




FACEBOOK YORUMLAR