ZEYNEP DELAV: Yalnızlıklar şehrindeki bütün çıkışların tarifi

Öykü yazarı Nisan Erdem, Everest Yayınları’ndan çıkan ilk kitabı Gör İhtarı’nda, sadece şehirde değil, artık evde bile insanın kendi iç sesinin duyulmasına imkân olmadığı, her yerden bir uyarıcı olduğunu vurgulayan öykülere yer veriyor. Etrafını didik didik kurcalayan bir çift göz olarak karşımıza çıkan yazar taşköprü sarımsağı anonsundan, üst kat komşunun süpürge sesine varana kadar, modern çağın duvarları delerek insanı nasıl esir aldığının bir kere daha altını çiziyor

ZEYNEP DELAV: Yalnızlıklar şehrindeki bütün çıkışların tarifi
03 Ağustos 2021 - 17:00

Flanör/flanöz dediğimiz tipler, kapitalizm ve modernizm dünyasında kendini anlamlandırmakla uğraşan, şehri gezen ama bir o kadar da insanlara mesafeli duran kişidir. Sakin ve içten… ‘Kalabalıklarda Bir Adam’ adlı polisiye öyküsünde şehirde amaçsızca ancak arayan gözlerle gezinmeleri konu edinen Edgar Allen Poe, flanörlüğü edebiyatla tanıştıran ilk kişilerden biridir diyebiliriz. İnsan aramaya görsün başıboş gezmek bile aniden bir cinayetle burun buruna getirebiliyor. Öyküde geçen gezintilerin flanörlükle özdeşleşen ilk edebi örneklerden biri olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Fırından yeni çıkmış olan ‘Gör İhtarı’, gözlemleyen, etrafını didik didik kurcalayan bir çift göz olarak karşımıza çıkıyor. Sağlam bir flanöz gözü olan Nisan Erdem’in ilk kitabı on iki öyküden oluşuyor. Kitabın kapağında, giyiminin ele verdiği kadarıyla genç olduğunu düşündüğümüz bir kadının, elinde bavuluyla yola çıkarak şehrin değişimini izlemesi, canlı cansız herkesle muhabbet edecek kadar konuşkanlığı ilk öyküde kendini ele veriyor.

ÇILDIRMAMAK İÇİN SINIRLAYI ZORLAYAN KADINLAR

Peki her yolculuk ve konuşkanlık içinde hep neşe mi barındırır? Konuşkan insanların bastırmaya çalıştıkları yalnızlıkları artık herkesin bildiği bir şey, nitekim ‘Gör İhtarı’ bunun sağlamasını yapıyor. Kitabın ilk öyküsü ‘Eltünt Kuş’, yalnızlıktan çıldırmamak için olmadık işler yapan iki kadının şehrin sınırlarını zorlayan hâllerini konu ediyor. İnsanın kendinden bile saklamaya çalıştığı duygularını bir yabancıya anlatacak duruma gelmesini dinlerken, içinizden “Yok artık!” diyerek başınızı şaşkınlıkla bir Nora’ya bir Nihal’e çeviriyorsunuz. Sözün içinde uzayıp duran şehir kompozisyonu hız kesmeden ‘Ev’den-Ev’de: Manzarasız’ öyküsüyle devam ediyor. Kırık beyaz ve gri bina ile çekişmesi göze çarpıyor hemen. Bu sevimsiz yapının tıpkı insanın başucunda duran can sıkıntısı gibi nasıl kötü hissettirdiğini bu da yetmezmiş gibi adeta hayal kurmasına engel olduğunu anlıyoruz.

Öykülerin geneline yayılan durum öykülerinin aksine, büyülü gerçekliğe yaklaşan ‘Rüya Gören Kum Saati’, zamanın izafiliğinin yanı sıra en çok bitmeye yakın olan tarafından nasıl göründüğünü tarif ediyor. Olmadık zamanlarda insanın saklandığı kovukları gösteren öykülerden birisi de ‘Önce Mum Çiçekleri’. Öykü karakteri İlkyaz’ın mum çiçeği kokusunun depreştirdiği hayatını okumak, kokunun aman vermez yolculuğuna çıkarıyor bizi. ‘Gör İhtarı’nda, sadece şehirde değil, evde bile insanın kendi iç sesinin duyulmasına imkân olmadığı, her yerden bir uyarıcı olduğunu vurgulayan öyküler var. Taşköprü sarımsağı anonsundan, üst kat komşunun süpürge sesine varana kadar modern çağın duvarları delerek insanı esir aldığının bir kere daha altını çiziyor. Erdem’i takip ederek yaşadığımız şehirlerin, mekânların ayağımızın altından nasıl kendini belli etmeden çekildiğini, bu değişimin ruh dünyamızdaki izlerini de görebiliriz. Genç öykücü bundan sonraki öykülerinde bu flanözlüğe devam edecek mi, merakla takipteyiz…

HER ŞEY DEĞİŞİYOR AMA SEN YAVAŞLA VE BENİ GÖR

Erdem’in neredeyse bütün öykülerine sinen ‘şehir hoyratça değişiyor, yavaşla ve beni gör, ben insanım’ serzenişi, özellikle de yavaşlama hâli öykülerinin -Eltünt Kuş öyküsü hariç-ritminde de görülüyor. Bu özellikler, ‘Çıkış Aranıyor’ öyküsünde ise en belirgin izleri taşıyor diyebiliriz. Şehrin insanı tıpkı bir canavar gibi yutacağını düşünerek, adeta nefessizce koşulması gerektiğini salık veriyor. Erdem, yaşadığı yüzyılın metropolünün de tarifini yapıyor böylelikle. Müstakil bir ev bile olsa bir türlü içine yerleşmeye müsaade edilmeyen durumlar, öyküde karşımıza çıkan şu kelimeler okurda adeta nefes darlığı yapıyor: Çıkış, Yolcu Çıkışı, Acil Çıkış, Yangın Çıkışı, Köprüden Önce Son Çıkış…

gor.jpg



KAYNAK: KARAR GAZETESİ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum