YÜKSEL YILMAZ: ATTİLA İLHAN SÖZLERİNE ELEŞTİRİ
“Yangınlardan ateş çaldım gökyüzünden rüzgâr… Hiç biri mutlu etmedi seni.” Edebiyatçı olduğu da belli hani…
ATTİLA İLHAN SÖZLERİNE ELEŞTİRİ
“Yangınlardan ateş çaldım gökyüzünden rüzgâr… Hiç biri mutlu etmedi seni.” Edebiyatçı olduğu da belli hani…
“Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular.” Klişeleşti artık…
“Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız, onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz, hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir.” Yazdığınızı sandığınız ve okumadıklarını düşündüğünüz üç beş kişi zaten ‘başka üç beş kişi’ dedikleriniz ise o zaman ne olacak?...
“Ekonomi, savunma ve eğitim; milli olmalıdır.” Ekonomi evet, savunma da evet ama eğitim evrensellikten bağımsız olamaz. Milli unsurları evrensel unsurlar içinde müstesna bir yerde tutarak barındırmalıdır. Milli olmaktan müteşekkil bir eğitim köy devleti oluşturur.
“Türk aydını dediğimiz kişi, Batının manevi ajanıdır.” Genellemek yanlış olsa bile düşündürücü derim ben.
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların, bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan koşar gibi yürüyüşün, karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün
“Sanat, toplumsal bir çabadır; toplumdan gelir, topluma döner. Fakat gelenle giden aynı şey değildir.” ‘Toplum sanat içindir’ demenin bir başka şekli. Fakat bir devir daimi de ekliyor. Bence merkezde insan olmalı; sanat toplum için olmalı. Sanata ‘toplumsal çaba’ demek çok iddialı. Çünkü söz konusu tolumda sanata hiç katkısı olmayanlar olduğu gibi sanat düşmanları da var. Topuma nasıl döndüğünü kendisinden dinlemek isterdim doğrusu…
“Avrupa Birliği; Roma-Germen imparatorluğu projesidir. Bu nedenle kendisinden olduğunu kabul ettiği ülkeleri devletin içine alacaktır, kendisinden olmadığını düşündüğü ülkeleri de periferik devletler diye etrafına yerleştirip onlarla iş görecektir.” Bravo. Fakat İsrail’le alakasız gibi de gelmiyor bana.
“Anadolu ’dan beliren ulusallaşma, gittikçe daha büyük bir dip dalgası halinde yükseldikçe, Beyaz Türkleri dehşete düşürmektedir.” Beyaz Türkler dediği toplumun en üst entelektüellerine neden kafayı bu kadar taktığını merak ettim doğrusu. Eğer Beyaz Türklerin kaygıları ulusallaşma suretiyle evrenselleşmenin engellenecek olmasından dolayı ise ulusallaşmanın ve evrenselleşmenin sınır ve ölçülerinin belirlenmesi gerektiği kanaatindeyim.
“Cumhuriyet kuşaklarının dramı Atatürk sonrasında başlar. Çağdaşlaşmayı batılılaşma yapan sonrakilerdir.” Bu demektir ki Cumhuriyet kuşaklarının dramı CHP dönemiyle başlıyor. Batılılaşmadan çağdaşlaşmalıyız, doğrudur; ama evrenselleşmekten izole edilmiş bir ulusalcılık da çözüm değildir.
“Aydınlık neyin oluyor senin?” Söyleyeyim: Türkiye’de ‘aydınlık’ solun maneviyatsız materyalistliği, sağın materyalist maneviyatçılığı.
“Memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır.” İsyanın ölçüsü iyi belirlenemezse memleket bu sefer de kurtların isyanıyla heder olur. Kurtlar sofrası, isyanla değil sakin bile olsa ‘kaplan yürüyüşü’ ile dağılır. Yürümesini bildikten sonra avaz avaz bağırmaya gerek yok.
“Bekleme Yapmayın! ‘Aşk’ını alan ‘Acı’ya doğru ilerlesin.” Espri güzel; ama aşk ile acı etle tırnak değil mi? Acının yokluğu aşkı söndürmez mi ve aşkın yokluğu acının da yokluğu demek değil mi?
“Canını kurtarayım derken vatanından olursun.” Savaşta akılda tutulmalı.
“İnanmakta geç, sevmekte çabuktum.” Ben de öyle.
“Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra KGB’nin belgelerinden görüyoruz ki, Türkiye’deki sosyalistlerin pek çoğu maaşa bağlanmışlar orada. Bugün de Alman vakıflarından, Amerikan vakıflarından maaş alarak, Avrupa fonlarından para alarak, onlar adına hareket eden pek çok basın yayın organlarında görevli isimler vardır ve bunlar artık ayıp olmaktan da çıkartılmıştır. Maalesef Türkiye bu noktaya gelmiştir.” Bunu herke bilmeli ve unutmamalı. Bu kalemler çoğu zaman muhbir, provakatör ve ajan olarak katkıda bulunuyorlar. Attila İlhan’ın bu ifadesi kendisinin bunlarla alakasızlığını ve samimiyetini de ifade eder.
“Türkiye’de asıl sorun aydınların yabancılaşmasıdır.” Harika. Evrenselleşmek isterken ipin ucunu kaçırmışlar; ama ulusallaşmak isterken de ipin ucunu kaçıranlar var.
“Doğu ölüm kavramını halletmiştir. Batı bunu halledememiştir. Bizim ve bütün Avrasyalıların ölebilme kâbiliyeti var, onların yok!” Çünkü Doğu hislerini, Batı mantığını kullanır.
“Batı diye bir şey yoktur. Bu hayali bir kavramdır. Almanya Almanya’dır, Fransa Fransa’dır. Birleşik, bütünleşmiş Batı diye bir şey yoktur.” Attila İlhan bu; kendi penceresini açabilir. Tabi Batıdan kastedilenin, zikredilen ülkelerin Doğudan ayrılan ortak özellikleri olduğu da görmezlikten gelinemez.
“Liberallik, saydamlık ilkesi gerisinde, görünmez bir totaliterlik anlamına gelir, gündemdeki totaliterlik de, işte budur.” Totaliter deyince tüm yetkilerin devletin olduğu diktatörlükvari yönetimi anlıyoruz. Bu durumda bireysel özgürlüklere de izin verilmez; bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne olur. Liberalizm için ise bireysel özgürlük olmazsa olmazdır. Ona göre bireysel özgürlük günümüzde görünmez bir bireysel esarettir. Şeffaflık olmadığı için bu gerçek görülemiyor. Birey özgür gibi görülüyor ama aslında değil.
“Kimin elinin, kimin cebinde olduğu belirsiz, tek kesinlik şu ki, ‘encebi’nin eli, çıkmamak niyetiyle, bizim cebimizdedir.” Böyle ulusalcıdan zarar gelmez. Milletinin menfaatlerini önceliyor. Memleket içindeki yolsuzluk ve usulsüzlükleri kimin yaptığı net değil; ama ecnebinin bizden rant elde ediyor olduğu gerçeği çok net.
“Demokrasi özgürlükleri yalnız kendisi için istemek, yalnız kendisi için kullanmak demek değildir.” Demokrasi tüm vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olmasıdır. Burada özgürlükleri yalnız kendisi için isteyen kimdir? Devlet kademesi mi yoksa vatandaşlar mı? Her kim olursa olsun hak eşitliği bozuluyorsa demokrasi yoktur.
“Batı Hıristiyanlığı, bilerek bilmeyerek, Roma İmparatorluğu ‘nun dünya idrakini, hâkimiyet fikrini ve yönetim düşüncesini özümsemiştir. Doğu ‘nun Hıristiyanlığı, bunun dışında kalmıştır.” Batı Hıristiyanlığı zenginleşmiş ve sekülerleşmiş ama Doğudakiler daha fakir ve maneviyatlı kalmışlardır.
“Sana kullanılmamış bir gök getirsem, haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem, ben sana mecburum sen yoksun…” Burada geçen ‘kullanılmamış gök’ ifadesi çok bakir.
“Geleceğim bekle dedi Ben beklemedim o da gelmedi. Ölüm gibi bir şeydi,
ama kimse ölmedi.” Desene herkes yoluna…
FACEBOOK YORUMLAR