YELDA TUNÇASLAN YAZDI: ANNE OLMAK

Karanlık, aydınlıktan; yalan, doğrudan kaçar, Güneş yalnız da olsa etrafa ışık saçar.

YELDA TUNÇASLAN YAZDI: ANNE OLMAK
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 09 Mayıs 2020 - 14:43

ANNE OLMAK

Dünyanın en zor ve bir o kadar paha biçilemez güzellikteki işi nedir diye sorsalar herhalde tek cevabım olurdu annelik ! Hakikaten de öyleymiş bunu şimdi anladım. Evlat sahibi olmadan önceAllahım bana hayırlı bir evlat nasip et derdim bir gün bahçede kedi gördüm yavrusunu ağzına almış yuvasına götürüyordu .Allahım kedilere hayvanlara bile annelik duygusunu vermişti.

Evlat sahibi olmak kolay ama onu yetiştirmek, hele bu zamanda onu korumak doğruyu öğretmeye çalışmak, hayatta doğru durmak tüm olumsuzluklara rağmen dik durmak, bunlar aslında çok da kolay değil. Öyle bir hayat içindeyiz ki, evlat babasına bile güvenmiyor insanlar komşularını tanımıyor. Halbuki bizim toplumumuz böyle miydi, biz atalarımızdan hatta dinimizden böyle mi öğrendik? “Biz komşusu açken tok yatan, bizden değildir” hadisi şeriflerini söyleyen bir peygamberin ümmeti değil miyiz? Fethettiği yerlere cami yanında havra ve kilise yaptıran bir milletin torunları değil miyiz ne oldu bize?

Evet anne olmak zor hem de çok zor ama kadın olmak eş olmak ta zor. Toplum o kadar yozlaştırıldı ki artık televizyon dizilerinde gördüğümüz alçaklık, namussuzluk normal oldu. Adam öldürmeler, kavgalar aldatmalar sıradanlaştı maalesef. Bunlar günlük hayatta o kadar çok yer etti ki gerçekten sıradanlaştı. Adam sokak ortasında bir kadını veya erkeği fark etmez döver hatta öldürürse kimse yanına dahi yaklaşmıyor çünkü bunlar artık çok normal. Erkek ya da kız arkadaş edinme yaşı, ilköğretim çağına kadar indi. Yazık ki artık kız yada erkek arkadaşı olmayan beğenilmediğini düşünerek bu durumundan utanır, alay konusu olur hale geldi. İşte ahlaksızlığın boyutları. Bakirelik te apayrı bir konu. En muhafazakar toplumlarda bile bakire kız sayısı azaldı. Toplum yapımızın, bu bozulmasının en büyük sebebi; televizyon internet gibi yayın organları ve biz tabii ki.

Bir hocam çok değer verdiğim ve çok değerli bir hocamız şöyle demiş ti “-1960lardan sonra 1970lerin ortalarında bazı gazetelerin arka sayfalarına çıplak kadın resimleri konularak bunun toplumda uzun vadede yer edinmesi sağlandı”. Artık insanlar bu görüntüye alışacak ve belli bir süre sonra yadırgamayacak ve aksine bu sıradanlaşacaktır. Ki öyle de oldu. Maalesef bugün baktığımızda reklamlardan tutun da, gazeteler televizyon haberlerin de bile çıplak bir iki kadın haberi magazinsel olarak veya başka biçimlerde ön plana çıkarılıyor. Bu bana Eskiçağ’da yaşamış bazı toplumları hatırlatıyor. O çağda, köle pazarlarında esir kızlar kadınlar satılıyormuş. Günümüzde bu kölelik modernleştirildi artık modern kölelik var. Bu, kadını cinsel bir obje olarak erkeklerin şehvet ve arzularını tatmin eden yaratıklar haline getiriyor. Bu duruma düşen kızlar ne yazık ki köle olduklarının farkında bile değiller. Bu durum bence daha korkunç ve tehlikeli, yazık, yazık oluyor.

Çevremde bazı erkek arkadaşı olan genç kızlar görüyorum. Onlar da kendi nefisleri ve şehvetleri adına, köleliği baştan kabul etmiş görünüyorlar, nefislerinin isteklerinin kölesi oluyorlar. Bu tür insanların da genellikle ailelerinden sevgi görmemelerinden ya da öyle demek belki biraz acımasız olur ama, her aile evladını sever evladını sevmeyen ya da kötülüğünü isteyen aile olmaz diye düşünüyorum sevgisini tam olarak gösterememiş diyelim buna. Bazı duygulara aç olan insanlar genellikle, özellikle kızlar erkekler ne derse onu yapıyor erkeğin sözünden çıkmıyor ve onun kölesi oluyor resmen. Aslında biz anneler kızlarımızı eksik yetiştiriyoruz çünkü onları hep himayemiz altına alıp, her düştüğünde elinden tutup ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Ta çocukluğundan beri böyle yapıyoruz gözlemlediğim kadarı ile bir genç kızın sevgili edinme, onu memnun etmeye çalışma bir nevi annesinden uzak olduğu dönemde bir boşluğu doldurma çabası doğuruyor.

Böyle bir ortamda aile denilen yapı da ayakta duramıyor elbette geçenlerde dinleyici olarak katıldığım bir kadın çalıştayında dikkatimi bazı unsurlar çekmişti. Mesela, hep ezilen dayak yiyen kadın ön plana çıkarıldı hep kadın objesinin veya materyalinin üzerinde duruldu ve kadınlar için yapılan sığınma evleri kanun nezdindeki hakları, boşanmalar vs. böyle uzayıp gitti açıklamalar. Ama hiçbir konuşmacı “aileyi ayakta tutalım” demedi. “Boşanmalar olmasın, aileler dağılmasın ya da yuvalar yıkılmasın” demediler. Niyetim bu çalıştayı eleştirmek veya bu dernekleri kötülemek asla değil. Hatta böyle bir şey haddime de düşmez. Elbette çok kıymetli hizmetler bunlar. Ama genellikle konu üzerinde çalışan beyinler de meselenin ikinci perdesi üzerine odaklanmış, kimse birinci perdeyi ve aileyi koruyucu tedbirleri ele almıyor.

Aile içi şiddeti, kadınları koruma altına alarak ya da onlara sığınma evleri yaparak yahut hukuk bürolarında şikayet hatları kurarak çözebileceğimizi düşünmüyorum. Bana göre sorunun kökenine inmek lazım. Yani erkek üzerinde araştırma yapılmalı, psikolojik testler uygulanmalı, neden ne oluyor da bu adam canileşiyor ve kadına el kaldırıyor bu adamı buna iten ne? Bence kadın yerine aile koruma altına alınmalı, insanlara aile kavramının ne olduğu anlatılmalı hatta gerekirse bunun için okullar açılmalı. Bu belki biraz uçuk bir öneri oldu ama aile kavramı okullarda çocuklara ders adı altında verilmeli. Verilmeli ki bu aile içi şiddet bir nebze de olsa çözülmeli çözülebilmeli. Eskiden ailenin önemi bize ailelerimiz tarafından veriliyordu dolayısıyla okula veya derse ihtiyacımız olmuyordu. Değişen yaşam şartları ve iletişim kopukluğu sebebi ile artık aileler bu görevlerini yerine getiremez oldu. Bence kadın bir şeyi iyi kavramalı Bir kadının ayakta kalabilmesi için bir erkeğin gölgesine ihtiyacı yok. O eski Hellen, Roma ve cahiliye devri Arap toplumlarında vardı. Bir kadın gibi erkek de ancak ve ancak yardımcımız olmalı, sığınacağımız bir liman ya da gölgesinde yaşayacağımız bir ağaç değil…

Karanlık, aydınlıktan; yalan, doğrudan kaçar,

Güneş yalnız da olsa etrafa ışık saçar.

Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık,

Kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçar.

YELDA TUNÇASLAN

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum