Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

ZİMEM DEFTERİ VE SADAKA TAŞI GELENEĞİMİZ

28 Mayıs 2018 - 18:25 - Güncelleme: 28 Mayıs 2018 - 23:45

~~                                ZİMEM DEFTERİ VE SADAKA TAŞI GELENEĞİMİZ
       Zimem, Arapça zimmet kelimesinin çoğulu olup, zimmet borç, Zimem Defteri ise borçlu kişilerin borcunun yazıldığı borç defteri demektir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ramazan ayında yoksullara gizlice yardım yapmak isteyen hayır- hasenat sahibi zengin kişiler, esnaf arasında dolaşarak Zimem Defterinin tamamını veya bir kısmını satın alarak, çok yoksul ve borçlarını ödeme zorluğu çeken kişilerin borçlarını gizlice öderlerdi. Yapılan bu gizli hayrı, sadece esnaf ve hayır sahibi bilirdi, iyilik Allah’la kul arasında kalırdı.
       Bu durumda Zimem defterini satın alarak, yoksul kişinin esnafa olan borcunu ödeyen varlıklı Müslüman kişi, kime maddi yardımda bulunduğunu bilemezdi, aynı şekilde yoksul kişi de borcunu ödeyen hayırsever Müslüman’ın kim olduğunu öğrenemezdi. Kimin hayır yaptığını ve kime hayır yapıldığını iki kişiden başka sadece Allah bilirdi. Müslümanlıkta da asıl olan hayırların gizli yapılmasıdır. Sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi gerekir. Veren el daima alan elden üstündür, alan el altta, veren el ise üstte kalmaktadır. Herkese duyurulan ve övünme vasıtası olarak kullanılan yardımların hayır olarak kabul edilmesi şüphelidir.  Hayır ve hasenatın gizli yapılması daha büyük sevaba vesile olmaktadır. Manisa’da bir S.T.K. bu geleneği yaşatmak için çalışmalar yapmaktadır.
       Sadaka taşı ise Selçuklu Devletinden kalan bir geleneğimizdir. Selçuklu ve Osmanlı Devletleri zamanında Camii, Mescit, Kervansaray, Türbe başta olmak üzere sokaklarda köşe başlarında mermerden veya sağlam taşlardan yapılmış ve genellikle üst kısmında para koymak için bir oyuk bulunan taşlar bulunurdu. Sosyal hayatımızda bu taşlara Sadaka Taşı adı verilmekte idi. Hayır yapmak isteyen Müslümanlar, ihtiyaç sahiplerinin gizlice ihtiyacı olan miktarda parayı alması için bu taşın üzerine para bırakırlardı. İhtiyacı olan yoksul kimseler de bu paradan ihtiyacı kadar olan miktarı gizlice alır ve ihtiyaçlarını karşılardı. Parayı taşın üzerine koyan kişi ile parayı sadaka taşından alan kişi birbirlerini görmezlerdi.  Burada güdülen amaç, yoksul insanları üzmeden ve rencide etmeden maddi yönlerden korumak, yoksula yardım etmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve aile fertlerini aç ve açıkta bırakmamaktır.
       Nevşehir- Aksaray- Konya yolu üzerinde bulunan ve Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yapılan tarihi Saruhan, Ağzıkarahan, Tepesi Delik Han, Alayhan, Sultan Hanı gibi han ve Kervansaraylarda giriş kapılarının arkasında Sadaka Taşlarını görmüştüm. O dönemde yolculuk yapan kişiler ve kervanlar bu kervansarayda hiçbir ücret ödemeden üç gün ikamet edebilirler, barınma ve beslenme giderleri tamamen Devlet veya vakıflar tarafından karşılanırdı. Hatta hayvanları da ücretsiz olarak ahırlarda barınabilirdi. Üç gün kalan kişiler ayrılırken ihtiyaçları varsa kervansarayın kapısının arkasında bulunan Sadaka Taşından para alabilirlerdi. Sosyal tesis gibi faaliyette bulunan kervansaraylar iki menzil arasında inşa edilmiş olup akşam saatlerinde diğer bir kervansaraya ulaşma imkanı vardı.
       Dinimizde ince ve medeni bir düşüncenin ürünü olan Sadaka Taşları, İstanbul, Bursa, Edirne ve Manisa gibi tarihi şehirlerimizde halen ayakta durmaktadırlar. Manisa’da 22 Sultanlar Türbesi bahçesinde, İbrahim Çelebi Camii bahçesinde ve önündeki caddenin bir kaldırımında mevcuttur. Zimem Defteri ve sadaka Taşı gibi güzel geleneklerimiz Cumhuriyet Dönemine kadar yaşatılmıştır.
Seyhan Çağlar EMEN