Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

DEĞERİ BİLİNMEYEN BİR FİKİR ADAMI: NURETTİN TOPÇU

07 Ağustos 2015 - 10:17 - Güncelleme: 10 Temmuz 2020 - 12:13

                                    DEĞERİ BİLİNMEYEN BİR FİKİR ADAMI NURETTİN TOPÇU

       Büyük adam, eseriyle hayatını birleştiren adamdır diyen Nurettin TOPÇU, 1909 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası Topçuzade Ahmet efendi, Erzurum ile İstanbul arasında hayvan ticareti yapar, ancak uzun yolculuklara dayanamayınca İstanbul’a taşınır. I. Dünya Savaşı yıllarında ekonomik sıkıntıya düşünce kasap dükkanı açar ve Çemberlitaş semtine yerleşir. Nurettin TOPÇU, 6 yaşında okula başlar, tahsilini Bezmialem Valide Sultan, Büyük Reşit Paşa Numune, Vefa ve İstanbul Erkek Lisesinde tamamlar, sürekli kitap okur ve okullarını hep birincilikte bitirir.

       1928 yılında Avrupa bursunu kazanarak Fransa’da Strasbourg Üniversitesinde Felsefe, Ahlak ve Sanat Tarihi okuduktan sonra Sarbonne  Üniversitesinde doktora çalışmasını tamamladıktan sonra İstanbul’a döner ve Galatasaray Lisesinde felsefe öğretmeni olarak göreve başlar. Bir öğrenciyi dersinden bıraktığı için İzmir Atatürk Lisesine sürülür, evlenir ve yazı hayatına atılarak Hareket isimli bir dergi çıkarmaya başlar. Yazılarında İslamcılık ve Anadoluculuk düşüncelerini savunur, doğruları savunurken  aynı zamanda yanlışları da eleştirir. İslamiyet’i savunurken sosyal konularda da en bildiği gerçekleri yazar, İslam dünyasının yanlışlarını eleştirirken milliyetçilik düşüncesinin noksanlarını da yazmaktan çekinmez, kalemini hak bildiği yolda kullanmaktan korkmaz, sırtını sadece hakka ve halka dayamaktadır. Bu sebeple, kimselere yaranamaz. Kültür ve Medeniyet isimli eserinde “Biz iki şeyini yanlış anladık, iki yüzünü tersinden  gördük. İlmini ve ahlakını batılılaşmak isterken onun ilmini alıp ahlakını almama kararını verdik. İlimle ahlakın aynı kökten çıktıklarını bilemedik.”

       Nurettin TOPÇU, politikadan, kaba devlet gücünden, kapitalist sömürüden, lüks tüketimden, yanlış ideolojilerden iğreniyordu. Kendini Yunus gibi yaşamaya adamıştı. Yakalandığı kanser hastalığından 10 Temmuz 1975 günü 66 yaşında ve en verimli çağında vefat etmiştir. Hayatı boyunca en çok eleştiriyi muhafazakar, milliyetçi ve dindar  çevrelerden  almıştır çünkü bu çevreler O’ndan rahatsız olmuşlardır ve az sayıdaki öğrencisi ile Hareket Dergisi etrafında yapyalnız bırakılmıştır. O’nu kimileri faşistlikle kimileri de gizli komünistlikle suçlamışlardır, kadri bilinmeden ve kimselere yaranamadan hakka yürümüştür. O’nu en iyi anlayan Prof. Dr. Süleyman Seyfi ÖĞÜN olmuştur.

       Prof. Dr. ÖĞÜN” Ömrü boyunca hep doğruları yazdı ve yazdığı gibi yaşadı. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen müstesna fikir adamlarından biriydi fakat değeri bilinmedi. İçinde bulunduğu zümreler dahil hiçbir kimse O’na sahip çıkmadı, yalnız yaşadı, yalnız vefat etti. Kimsenin gerçekleri duymaya ihtiyacı yoktu. Gerçek anlamda düşünen  insanların azlığı ortada iken Nurettin TOPÇU gibi düşünce adamlarının kıymeti bugün daha da iyi anlaşılmaktadır. Kalemini, vicdanını satmadı, kiraya vermedi. “Ahlak Nizamı” isimli kitabında “Milliyetçilik davalarının hiçbirisi , komünizmin ileri sürdüğü  eşitlik prensibinin yerini tutabilecek karşı prensipler ortaya koyamadı” diye yazıyordu.

       “Eşitlik ahlaki bir idealdir, eşitlik merhamet davasıdır” diyordu. Fikir namusu, en vazgeçilmez ilkesiydi.