~~ CEMAL HOCA’NIN MÜDAFAA-İ MİLLİYE TEŞKİLATI FAALİYETLERİ
Cemal ÖĞÜTÇÜ Hoca, merkezi Anadolu’da bulunan Müdafaa-i Milliye Teşkilatının İstanbul şubesinde görev almış, gizli teşkilatın bir şubesini de Beşiktaş semtinde kurulmasında öncülük yapmıştır. Teşkilatın 44 maddeden oluşan tüzüğünü de yazmıştır. Gizli çalışan bu teşkilatın önde gelen isimleri arasında Miralay Halil Bey, Çocuk Hastanesi eczacısı Cemal Bey, Sabri Bey ve Komiser Rıfat de bulunmaktadır. Tüzük, teşkilatın maksat ve mesleğinden bahsederek zarar verici unsurların, Müslüman ve özellikle de Türk unsuruna karşı tabiatları gereği besledikleri emel ve niyetleri açıklar.
“Bu imhacı ve insani olmayan teşkilat ününde, temiz kalp ve saf düşünce ile hadiselerin cilveleri beklenir ve onlara mani olucu sebepler hazırlanmazsa, (Allah Korusun), mukaddesatımız, şahsi ve milli namusumuz, çoluk ve çocuklarımız, meskenlerimiz ve özet olarak bütün varlığımız yok olup gidecektir. Önemli anlarda başsız ve düzensiz kalmanın acı veren neticeleri belirtilerek, teşkilatın gereği tekrarlanır. Çünkü zarar verici unsurların Patrikhane’yi bir silah deposu haline getirdikleri, ayrıca çeşit çeşit zararlı teşkilatlar kurdukları ifade edilir. Bunlardan bazıları şöylece sayılır: “ilmi ve dini örtülere bürünmüş birçok gizli teşkilatlardan başka, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Nigehban Cemiyeti, İşçi Koruma Cemiyeti, Komünist Cemiyeti v.s.”
Tüzükte birtakım gizli ve tehlikeli gayeler taşıyan söz konusu teşkilatların, Müslümanları tesir altına almak için yaptıkları faaliyetlerden Müslümanların etkilenip, onlara kanabileceği açıklanır. Toplumda ikilik çıkarıp ayrılık oluşturmak maksadıyla kurulmuş olan bu teşkilatlara karşı, vatanın menfaatleri icabı ve milletin birliğini temin edecek milliyetperver cesur zatlara ihtiyaç vardır ve bunlar Müdafaa-i Milliye’ye hizmet amaçlı çağrılırlar. Cemal Hoca canla başla çalıştığı gibi evini de teşkilatın merkezi haline getirmiştir. Yapılan çalışmalarla teşkilata katılanların sayısı artar, özellikle Beşiktaş camilerinden büyük faaliyet vardır, yatsı namazından sonra Cemal Hocanın evine getirilecek kişilerin önce gözleri bağlanıyor sonra da alt taraftaki kapıdan içeri alınıyorlardı. Giderken de geldikleri yeri tanımamaları için arka kapıdan çıkarılıyorlardı, Cemal Hocanın hanımı da bu faaliyetlere yardım ediyor.
Uzunca bir sedirin yarım metre yukarısına kadar uzanan birbirine eklenmiş yatak çarşafları sarkıyor ve bu tavandan sarkan çarşafların arkasındaki sedire oturmuş üç-beş kişinin yüzleri de görünmüyordu. Önlerindeki masanın üzerinde ise Kur’an- Kerim, ekmek ve tabanca vardı. Bu masanın önüne getirilen adamın gözlerini açan Cemal Hoca” Bak kardeşim, vatanımız, milletimiz halifemiz, namus ve şerefimiz tehlikededir. Şimdi bir teşkilat kurup elbirliğiyle mücadele etmek ve bu suretle vazifemizi yapmak Allah’ın emridir. Şu anda sen beni gördün, istersen ihbar edip yakalatabilirsin. Benim bir kurşunluk işim var. Fakat bak, şu perdenin arkasında oturanlar da seni gördüler. Şimdi kararını ver. Kurduğumuz teşkilat içinde bizimle çalışacak mısın?” Bu gelen adamlar teklifi kabul edince, masanın üzerinde bulunan ekmek ve tabancaya el basarak, Kur’an- Kerim’i de öperek yemin ederler. “Milli Müdafaanın yüce gayesine yöneltilmiş herhangi bir vazifeyi gücüm dâhilinde yerine getireceğime ve nizamnamesi hükümlerine sadık kalacağıma yemin ederim, vallahi, billahi, tallahi…”
Cemal Hoca ve arkadaşları, gizli çalışmaları ile yüzlerce vatansever genci, sivil ve askeri teşkilata kazandırmış, Anadolu’ya göndermiş, Ankara Hükümetinin silah ve asker ihtiyaçlarını karşılamışlardır, istihbarat çalışması da yapmışlardır. Müdafaa-i Milliye’nin fedaileri kelle koltukta mücadele vermişlerdir, her biri adsız kahramandır, birçoğunun isimleri bile bilinmemektedir.
Seyhan Çağlar EMEN