Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

24 NİSAN TEHCİR KANUNUN 102. YIL DÖNÜMÜ

08 Nisan 2017 - 18:14 - Güncelleme: 24 Nisan 2021 - 12:42

24 NİSAN TEHCİR KANUNUN 102. YIL DÖNÜMÜ

Tanzimat Fermanı ile azınlıklara haklar verilince, azınlıklar bu hakları kendi devletlerini kurma olarak algılamışlar, Batılı Devletlerin teşviki ile 1876-1877 Osmanlı-Rus savaşından sonra Hasta Adam denilen Türk Devletini parçalamak için Doğu Anadolu başta olmak üzere tüm Anadolu’da terör olaylarını başlatmışlardır. 1890- 1914 yılların arasında yüz binlerce sivil , silahsız masum  Türk’ü katletmişlerdir. Türk Hükümeti zorunlu olarak 24 Nisan 1915 tarihinde Tehcir Yasasını çıkarmış, gerekli tedbirleri almıştır. Ermeni katliamlarını sadece Türk ve Batılı yazarlar, gazeteciler değil Mihran DAMATYAN dahil birçok Ermeni Komitacılar da itiraf etmişlerdir.

       Tarihçi Ahmet Refik Bey, “İki Komite, İki Kıta” adlı eserinde şunları yazıyor. “ Erzurum’dayım. Türklerin bu tarihi ve fedakar beldesi adeta bir harabe halinde, sokaklar ve binalar, camiler ve medreseler tamamen harap. Evler insan cesetleriyle dolu, yanmış ve yıkılmış evlerin enkazı, dürtüldüğü zaman, simsiyah kesilmiş, dişleri sırıtmış insan kafalarına, çocuk başlarına, kol ve bacak, gövde ve ayak parçalarına tesadüf olunur. Zavallı Erzurum Halkı! Ermeni çetelerinin zulümlerine uğramışlar, çolukları çocukları, çıplak ve perişan aileleriyle evlerinin, sönen ocaklarının enkazı altında morarmış, tefessüh etmiş naaşlar halinde yatıyorlar.  Sanki, şehrin üzerinden müthiş ve zalim bir kan ve ateş tufanı geçmiş, yalın ayak çocuklar, ihtiyar ve sakat insanlar, evlat acısıyla belleri bükülmüş bedbaht analar, sahipsiz, kimsesiz, yanmış, yıkılmış ve sönmüş ocaklarının civarında gözlerinde yaşlar, titreyerek, ağır ve dermansız adımlarla dolaşıyorlar.” 

       Kars’ta çalışırken yaşlı kişilerin anlattıkları Ermeni zulmünü dinlerdim, Çakmak Köyünde toprağı bir karış kazarsanız binlerce insan kemiğinin çıktığını öğrencilerimiz anlatırdı, aynı şekilde Şahnalar ve Subatan Köylerinde de aynı manzaraların olduğu anlatılırdı. Çok istememe rağmen 12 Eylül öncesinin anarşi ortamında can güvenliğimiz olmadığı için bu köylere gidememenin ve toplu mezarları gözlerimle görememenin ezikliğini halen yaşamaktayım. Ermeni Çetelerinin katlettiği Türklerin sayısı bir milyon kişiden az değildir. Ermeni çeteler hem katliam yapmış hem de “Türkler bizi katlediyor .” diye Batılı dostlarından! yardım istemişlerdir. Çukurova’da Fransız işgali döneminde Fransız Ordusunda Lejyoner olarak görev yapan Ermeni çetelerinin Kahyaoğlu İstasyonu bekleme salonuna doldurup süngü ve palalarla parçaladıkları sivil Türklerin kan izleri halen duvarlarda durmaktadır.

       1921 yılında Adana’da kaybolan Türk gençlerinin parçalanmış cesetleri bir Çırçır Fabrikasında bulunmuştur. 1975 yılında Adana’da Ali Dede Mahallesinde bulunan bu Çırçır Fabrikasına gitmiştim, fabrika harabe haline gelmiş ve kapalı idi, giriş kapısı tuğla ile örüldüğünden içeri girememiştim. Halk arasında bu fabrikaya”  Kanlı Fabrika”  adı verilmiştir. Küçük Dikili köyü girişinde yol kenarında otlar arasında kaybolmuş mezarlar vardı, bu mezarlar Ermeni çeteleri tarafından katledilen Türklere aittir, son yıllarda yerine apartmanlar dikilmiş ve mezarlar kaybolmuştur. Yine 1921 yılında, Fransız Birliğine pusu kuran Çeliktaş müfrezesi Keloğlu Köprüsü altında Ermeni ve Fransız kuvvetleri tarafından çevrilerek Müfreze komutanı Molla Kerim başta olmak üzere 279 Kuvva-i Milliye’ci 15- 20 yaşlarında olan gençler kurşuna dizilerek şehit edilmişlerdir. Çocukluğumda Fransız Cizvit Okulu binası ayakta idi, Ermeni çetelerinin karargahı olan bu bina yıkılarak yerine polis karakolu yapılmıştır. 

       Meşrutiyet döneminde Erzurum Mebusu olan Pastırmacıyan, “ Ben Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım.” derken Türk Devletinden maaş alıyordu.  Ey Türk Milleti, dünü unutma, genç nesillere unutturma, tarihini unutma, dilini ve dinini unutma ve unutturma.  

Seyhan Çağlar EMEN