ANNEN BABAM AZERİ /TÜRK/ AMA BEN FARSIM
SEVDA GASİMOVA
TARİHİSTAN.ORG
Benim yaşadığım Kuzey Azerbaycan kanatlarını geniş açmış kartala benziyor haritada. Bu kartal iki yüz yıl önce elinden-obasından koparılmış ve kafese salınmışdı.Kafesin parmaklıklarına başını dikerek o kadar hasret yaşları akıtmışdı ki... bir gün demir parmaklıklar çözülür ümidiyle.
70 sene sonra kıra bildi bu kafesi...Kırdı ve uçtu... Kanadını tamahkar avçılar kırsalar bile.
Bu kartalın eli vardı,yurdu vardı,vatanı vardı İran adlı - Yatmış Aslan.Bu aslanın başıdır Azerbaycan.Gözleri gazeple yanan.Diğer adı Odlar Yurdudur.Hayır Allahı Hörmüzün şer Allahı Ehrimenle ebedi savaşa girdiyi memleketdir burası.
Rusiya İran savaşlarının sonucunda Arasla ikiye bölünmüş Azerbaycanın Kuzeyi be Güneyi iki yüz yıldır ki,hasretlidir bir birine.Aras üzerinde tarihen salınmış Hudaferin köprüsü ise göz dağıdır.Bu yollar son zamanlar açılsa bile aynı millet artık iki farklı topluma çevrilmiştir.Diller ve kültürler etkilenmişdir.
İranda 25-30 milyon Azerbaycan türkünün ana dilinde bir okulu bile yoktur!
Azerbaycan şairi Sabir Rüstemhanlı yazıyordu ki,“Benim yurtum ikimahellelidir.Bir mahallesinin işığı sönüp,gece karanlığında ben onu yalnızca tasavvur ede biliyorum”.
Ayrılık karşısında çaresiz kalan insanlar zaman-zaman Arası suçlamışlar,ona lanetler yağdırmişlar.
Vatanımın bağrını yarıp geçen Aras kederli bir bayatıdır yüreklerde seslenen.
***
Arazı ayırdılar,
Kan ile doyurdular.
Ben senden ayrılmazdım,
Zor ile ayırdılar.
***
Kırık sökük Azerbaycan türkcesinde konuşan bir bayanla rastlaşdık Ankarada.Otelin çayçısında.İki oğluyla gelmişti buraya.Bizim Azerbaycandan geldiyimizi lehcemizden anlayınca selam verdi,tanışlık etdik,hal-hatır sorduk.Bize İran çayı teklif etdi.Alışamıyormuşlar Türk çayına.O acıdan demlemek için çaylarını getirmişdiler.
Ordan-burdan sohbet etdik.Yılların, yüzyılların yasaklıları görüşmüşdü sanki.Ama keşke sormasaydım “Azerimisiniz?” deye.
Soruma cevap olarak “Farsım”dedi kadın.Oğlanları ise Azerice bilmediyi için sohbete karışmıyorlardı.
-Peki Azericeni nerden biliyorsunuz?- sorduğumda cevabı beni çok şaşırtdı.
-Anam,babam Azeri olmuş.
-!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
-Ananız,babanız Azeri mi olmuş?!
- Beli.
-Peki dedeleriniz?
-Onlar da Azeri olmuş- dedi.
Gözlerim büyüdü.Kadın o kadar da iyi anlamadığımı görüp tekrar etdi:
-Ben farsım.Onlar Azeri olmuşlar.
“Nasıl ola bilir?.........” sormak istedimse de vaz geçtım.Çünki acı sonuç göz önünde idi. Sormamla hiç ne değişmeyecekti.
İran saltenetine çok zaman Türk soylu sülaleler hökmranlık etmişler.XVI yüzyılda Şah İsmayıl Hatayinin sarayında 174 emirden 69-u Türk idi.Azerbaycan Türkçesi devlet dili idi (sarayda kullanilan üç /Türkce,Arapca,Farsca/ dilden biri ve asası).
Şimdi Türklüyü ile gurur duyacak bir kan kardeşimin milletine,köküne bu kadar ilgisiz olması,ya da Türklüyünü anlamaması çok acıtdı kalbimi.