SELENDİ YOLUNDA "UZAK KOMŞUYA GİDİYORUZ" (2)
BATININ ŞARKI
Şato Köyevi’ni dönüş saatlerinde ziyaret ettik. İkisi de yerinde görülmeli. Harika yerler. Bu iki tesisin adını adresini kaydedin derim. Her türlü takdirin üzerinde. Çevrenin hiç bozulmadığı Manisa'ya bağlı ama, yıllardır "Batının şarkı olarak bilinen, Selendi, Demirci ve Gördes üçgeni, Millî Eğitimde bile geçmişte -şimdi nasıl bilmiyorum- öğretmenler için şark hizmeti sayılır. Göç almamış bölgede vefalı iki örnek evladının Selendili Prof. Dr. Şaban Gürcan bey ve Demircili Ahmet Şerif İzgören beylerin (Hava Lisesi edebiyat öğretmenimiz Erdoğan İzgören'in oğludur) yaptıkları işlerden ve eserlerden büyük haz aldım.
Şehir merkezini solda bırakarak, sağa doğru devam eden şehri Demirci'ye bağlayan ana caddede karşımıza çıkan üç basamaklı, demir merdivenlerle çıkılan yüz metre kadar uzunlukta gri beyaz, tuğla ebatlarındaki düzgün taşlarla örülmüş duvar gibi bir yapı dikkatimizi çekiyor. Bunun, gece çok güzel ışıklandırılan, yapay bir şelale olduğu söylendi. Ama biz akan bir su görmedik. Gidiş yönünde solda Selendi Devlet Hastanesi heybeti ile dikkatimizi çekiyor. Yol şehir çıkışına kadar bölünmüş yol olarak devam etti. Solda şehir mezarlığı, tepede kubbesi yeşile boyanmış bir yapı, türbe olabilir diye düşünüyorum. Ama farklı da olabilir. Hemen yakınında büyük bir bayrak direği ve gönderde bayrağımız dikkat çekiyor.
Dr. Şaban Bey, Selendi hakkında bilgiler veriyor. Selendi daha önce Kula'ya bağlı bir nahiye iken, 1956'da ilçe olmuş. Şu anda nüfus 5bin. Sadece Manisa'da 5bin Selendili var. Köylerde birlikte 20bin civarında. Maalesef sürekli göç verdiği için sermaye de dışarıya gidiyor ve fakirleşiyor, diyor. Merkez ve köyler tamamen Yörük'tür. Keçi yetiştiriciliği yaygın. Eskiye göre azalma olmuş. Köylerde bütün Yörük boyları, adlarıyla yaşıyor. Sanayi olmadığı için çevre temiz kalmış. Büyük şehirler çekilmez olunca, yöreye geri dönüşler olmaya başlamış. Kütahya İzmir yolu, diğer güzergâhlara göre Selendi üzerinden daha kısadır, günde bir otobüs geçer, diyor.
KÖY ENSTİTÜLÜ BİR ÖĞRETMEN VE SELENDİ ANTEP FISTIĞI
Geçim, eskiden tütün ve hayvancılıktı. Şimdi meyvecilik ilerliyor; Kiraz, badem ve Antep fıstığı. 1970'lerde Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmenin gayreti ile oluşturulan devlet destekli bir proje ile Selendi ve köylerinde çok yaygın olan yabani menengiç (çitlenbik) ağaçlarının aralarındaki diğer ağaçlar temizlenmiş, Antep'ten getirilen dallarla aşılanmış ve köylülere 49 yıllığına teslim edilmiş. Böylece çok sayıda menengiç bahçesi ortaya çıkmış. Dünyada var olan en yeşil Antep fıstığı burada imiş. Selendi Antep Fıstığı için coğrafi işaret belgesi almışlar. Hatta güzel de bir slogan da üretmişler; “Yeşil altın Selendi fıstığı”. Antep'te yeşil ürün elde etmek için ürünün erken toplanması gerekirmiş. Bu da hem toplam yıllık ürün (rekolte) hem de lezzeti olumsuz etkilermiş. Gaziantep'ten buraya ürün almaya geliyorlar, diyor Dr. Şaban bey. Bölgedeki Pınarlar köyü kirazı ile ünlü. Çevre köyler de öyle. Erik kadar iri taneli ve mevsiminde tırlar dolusu ihraç ediliyormuş. Yol boyunca keçi ve koyun sürüleri, yavrularını gezdiren, besleyen bir kaz ailesi görüyoruz. Birçok yerde keçi-oğlak eti pek bilinmez ama özellikle bölgede bahar yaz aylarında en iyi otu ve temiz suyu tercih eden keçinin özellikle de oğlağın eti çok sevilir.
HÜNNAP DEMİRCİ’NİN
İlave ediyor; Demirci'ye doğru ise "çaltı ya da karaçalı" dediğimiz bir ağaç türü vardır. Bu da hünnabın yabanisidir. Demirci hünnap konusunda epeyce ilerledi ve coğrafi işaret belgesi aldı, diyor. Hünnap (mahalli olarak "çiğde" de deniyormuş. Latince adı Zizyphus jujuba) kırmızı kabuklu, zeytin iriliğinde -daha büyükleri de olabiliyor- sert çekirdekli, güz mevsiminde tazesi ve kurusu yenen bir meyve. Batı ve Güney Anadolu’da yetişen dikenli bir ağaç.
COĞRAFİ İŞARET NEDİR?
Yapay zekâ ChatGBT'ye sordum. Bana şöyle cevap verdi. "Coğrafi işaret, belirli bir coğrafi bölgeye ait olan ve o bölgenin özelliklerinden (iklim, toprak yapısı, üretim teknikleri gibi) etkilenen ürünlere verilen özel bir işarettir. Bu işaret, ürünün o bölgeyle özdeşleşmiş olduğunu ve belirli kalite, özellik veya ün kazandığını gösterir. Coğrafi işaretler, hem yerel üreticileri korur hem de tüketicilere ürünün özgünlüğü hakkında bilgi verir. Örneğin, "Antep Fıstığı" veya "İzmir Boyozu" gibi ürünler, coğrafi işaretle korunmaktadır."
YAPAY ZEKÂ HATASIZ MI?
Yapay zekâ bilgileri hatasızdır sanılmasın. Yazılım, sayısal bilgi depolama merkez ve sistemlerine yüklenmiş verilere/bilgilere insan beyninden çok daha hızlı bir şekilde ulaşıp, sorulan soruya uygun kısımlarını Türkçe dilbilgisi kurallarına uygun halde toparlayıp, önümüze kısa olarak koyabiliyor. Mesleğim ile ilgili özel sorular sorduğumda, hep ve sadece Türkçe kaynaklara gitti. Kaynak olarak kullanılan bilgiler de çoğunlukla özel veya tüzel/ kurumsal sağlık hizmeti veren kişi ve kuruluşların halka yönelik bilgilendirme yayınlarından alındı. Dolayısıyla, bazen hatalı veya eksik bilgilerle de karşılaştım. Yapay zekâ programlarında farklı derinlikte, belki ücretli olanlarında -muhtemelen- çok daha zengin verilerle karşılaşılabilir. Faydalı, hızlı, kolaylaştırıcı ama hata ihtimali olabileceği akılda tutulmalı sonucuna varabiliriz, derim.
ŞEHİRLİOĞLU KÖYÜ
Yola devam ediyoruz. Selendi'den Şehirlioğlu köyüne kadar iki şeritli olan Selendi-Demirci yolu, Demirci yönünde aynı nitelikte devam ederken, sağ yönü gösteren tabelada Yenice, Çıkrıkçı ve K.Terziler yazılı. Yenice ve Çıkrıkçı köyleri planlıdır, heyelan sebebiyle bu iki köy tekrar kurulmuş, diyor Şaban bey. Bölgenin su kaynakları zengindir. Çok sayıda gölet var, diye de ekliyor. Yol asfalt ama tek şeritli. Manisa'nın Selendi ilçesi ile Kütahya 'nın Gediz ilçelerini birbirine bağlıyor. İki küçük araç dikkatlice yan yana geçebilir. Bir büyük bir küçük araç biri durursa geçebilir. İki büyük araç geçemez. Batı Anadolu’da iki ilçeyi birbirine bağlayan bir yolun hali bu.
KARATAŞTERZİLER KÖYÜ
Köye yaklaşırken yol boyunca taş örgü duvarlarla teraslanmış dik tarlalar görüyoruz. Buraların daha çok meyvecilik için kullanıldığını öğreniyoruz. K.Terziler köyü de fakir, en uç köylerden. Bundan sonra bir tek Tepeeynihan köyü vardır, sonra Kütahya başlar diyor bir arkadaş. Hatta göreceğimiz Yelimera kanyonu ve devamındaki vadi Kütahya (Simav) Manisa (Selendi) il sınırını oluşturuyormuş. İlginç bir ismi var Tepeeynihan köyünün. Türkiye’nin bazı bölgelerinde var bu kelime ve yerleşim yeri olarak geçiyor. Sözlüklerde pek yok. Ama arama motorlarına “ne demek” diye sorduğumda var olan açıklamalar pek net değil. İkna olmadım.
Köy (mahalle) Muhtarı İsmail Ekim bey, yanında Selendi Belediye Başkanı Murat Daban bey, Manisa Selendililer Dernek Başkanı Emrah Yıldırım ve yönetimden arkadaşı Arif bey ile köylüler tarafından büyük bir misafirperverlikle karşılandık. Köy kahvesinde çaylar, mahalli ürünlerden kahvaltı hazır. Bazlama, zeytin, peynir, salatalık, domates. Daha ne olsun. Kahvenin içi ve terasında kahvaltıdan sonra toplu resim çekiliyor. Karşımızda, solda eski köy konağı görülüyor. Kullanılmaz halde. Duvarındaki taşa kazınmış yazıyı resimliyorum. Sağda da bir diğeri varmış. Eskiyince yıkıp iki katlı tekrar yapmışlar. Altı yine bir kahvehane, üstü de imam evi imiş.
Sokağın başında annesinin yanında 2 yaşlarında bir çocuk ve annesi görünüyor. Belli ki sesleri ve kalabalığı merak etmişler. Bir hanım arkadaş soruyor, bunun adı ne? Anne, Metehan diyor. Şuur altından, sanki bir tarih bilinci, bizim vasıtamızla şehirlilere sesleniyor; çocuklarınıza Türkçe ve tarihi kökleri olan isimler verin diye. Sonra bir başka yönden dedelerinin gözetiminde 5 yaşlarında, ikiz olduğu söylenen Kadriye ile Davut meydana doğru geliyorlar. İlk ve ortaokulun birleştirilmesi, taşımalı eğitim derken, köylerin boşalması, doğumların azalması, zeytin ve meyveleri toplayacak işçi bulamayan işveren; diğer tarafta ise şehir banliyölerinde mesleksiz, mutsuz, suça meyyal genç işsiz yığını. Bunları sosyolojik anlamda öngöremeyen devlet ricali. Nüfus sorunumuz da yaklaşıyor, çok uzak değil, maalesef.
BİR HEKİM KAZIBİLİMCİ (ARKEOLOG)
Ekibimizin diğer aracında geziye katılan Dr. Fahrettin Er bey var. Çok zeki, meraklı, kültürlü ve yerinde duramayan bir insan. Emekli hekim ama şimdilerde ve bu yaşında Kazıbilim (Arkeoloji) okuyor. Benim de meraklı olduğumu bildiği için, "gel bak ne göstereceğim" diyor ve 10-15 metre ileride ağır andezit kayadan çanak şeklinde oyulmuş, iki ayrı yerde duran taşları işaret ediyor. Birinde su var, diğeri boş. "Bunlar ne, biliyor musun" sorusuna, "bu herhalde kedi köpek için su kabı" diyorum. Diğerine, “şu” diyemeden, "bu bir yal" diyor. Sonra, "yal nedir" sorusuna, “kelimeyi duydum ama anlamını bilmiyorum” şeklinde cevaplıyorum. Yal; un, kepek, su ve az tuz ile karıştırılarak hazırlanan bir Anadolu köpek yiyeceğidir, diye izah ediyor. Resimliyorum. Köpek ilk evcilleştirilen hayvan. İnsan ile köpek aynı yıllarda (Yaklaşık 10-12bin yıl önce) buğdayı keşfetti; ekmeyi, ekmek yapmayı, yemeyi öğrendi. Bu iki canlının barsak floraları (faydalı mikroplar) benzer şekilde oluştu. İkisi de hem et hem de ekmek yerler. Bunu yiyen köpek üç gün yemeden durur, tuz hafif susatır, su da hazır diye ekliyor. Sonra bize doğru yaklaşan geniş yeleli bir horozu gösteriyor. Yerli ırk, diyor. Bir köpekle bile baş edebilir diye de ekliyor.
YELİMERA KANYONUNA DOĞRU
Kanyon Selendi'ye 31 km, Karataşterziler köyüne 3 km mesafede. Dağcıların 4-5 saatlik bir rota dedikleri bir yere gidiyoruz. Nisan ortasına yaklaştık. Hava kapalı, aralıklı atıştırıyor ve tabii ki serin. Karataşterziler'den (resmi levhalarda bitişik yazılı. Bazen de K.Terziler yazılı) Yelimera kanyonuna iki traktörle ve Selendi Belediyesi Zabıta aracı ile gidilecek. Traktörlerin kasaları hızlıca doldu. Geride kalan eşim dahil 3-4 bayanı zabıta aracına bindirdik. Yol toprak, yağış dolayısıyla çamurlu. 5 arkadaşa araç yok. Yürüdük. Önce kuvvetli bir yokuş, sonra tarlalar arasında kıvrıla kıvrıla giden çamurlu yol. Bazen traktörün teker izinde, bazen varsa otlara basarak yürüyoruz. Bot şeklindeki ayakkabılarımızın altı birkaç parmak kalınlığında yapışkan çamur. Kot pantolonum dizlerime kadar çamurla kirlenmiş halde. Yol birden inişe geçti, yine kıvrımlı. Uzaklardan traktörlerin menzile vardıklarını gördük, bizi bekliyorlar. Bir saatlik yürüyüş ile ekiple buluştuk. Normal tempo ile bir saatte 6 km yürünür. Biz 3 km'yi bir saatte yürüyebilmek.
KANYONA İNİŞ /DOĞAL SIĞINAK
Yelimera kanyonu içerisinde dört büyük mağaranın da bulunduğu bir kanyon. Yunan işgali zamanında Selendi’deki kadınların Yunan’dan kaçıp saklandıkları birer doğal sığınak olmuş. Traktörlerden inip toplandığımız birkaç dönümlük bir düzlük var. Kenarlarda kayalar ve tek tük çalı türü bitkiler var. Kanyona inme kararı ile inmek için toplanan bir grupla buluştum. Öncü bir grup, toplu hareket edelim ikazına rağmen inmeye başlamış bile. Ama hava kapalı, arada yağmur çiseliyor. Önceki günlerde de yağış olmuş ve topraktan su sızıyor eğimlerde. Birbirimize yakın 7-8 arkadaşla inmeye başladık. Kanyonun bulunduğumuz noktadan bir kısmı görülebiliyor. Dibi ile başlama yeri arasında benim gözlemime göre 350-400 metre fark var. Yelimera Kanyonu, Türkiye'nin Manisa ilinde yer alan doğal bir güzellik olarak 7 Mayıs 2021 tarihinde "Tabiat Anıtı" olarak ilan edilmiş. Yer yer 40-60 dereceye varan eğim var. Uzunluğu iki kilometre. Ihlara ve Kolarado kanyonları ile mukayese eden arkadaşlar var, konuşuluyor.
Orman işletme, buluşma noktasına yetişkinler için uzun zincirli yüksek iki metal salıncak koymuş. Kanyonun rahat seyredileceği uç bir yere ahşaptan küçük-orta arası bir teras yapılmış. İniş için de gerekli yerlere 7-8 tane ahşap merdiven yapmış. Merdivenin olmadığı zor ve tehlikeli iniş yerleri de var. Hepsi merdiven olsa her şey çok kolay olurdu. Ellerimizde dağcılık sopaları var, denge ve destek için çok faydalı. Sürekli birbirimize yardım ediyor, arkadan gelenlere seslenerek uyarıyor ve kolluyoruz. Kayaların üzeri ıslak ve yosunlu. Toprak kısımlar da çamur ve yumuşak. Kuru olsa tehlike az olacak.
Selam ve saygılarımla. (19.04.2025, Manisa)
(Devam edecek)
FACEBOOK YORUMLAR