Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

[email protected]

Beyrut'a mersiye

30 Ağustos 2020 - 20:45

Beyrut’a mersiye 

Lübnanlı şarkıcı Feyruz’un hüzünlü “Li Beyrut” şarkısı yürekleri dağlar:
“Kalbimden selam olsun Beyrut’a / Şimdi ne halde o? / Her yer ateş ve duman içinde.”

Beyrut çok eski bir yerleşim merkezi.
Hz. Ömer zamanında (635) Müslüman hâkimiyeti altına girdi. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sonunda Osmanlı idaresine geçti (1516).

XIX. yüzyılın ortalarında Beyrut’un da içinde bulunduğu Lübnan Batılı sömürgeci devletler tarafından istismar edildiler. Onların zorlamasıyla 1846’da yerli halk temsilcilerinin de katıldığı yeni bir idarî rejim kuruldu. Ancak başarılı olamadı, bölgede kanlı iç çatışmalar meydana geldi.

Bir ara Mehmed Ali Paşa’nın işgal ve idaresi döneminde Amerikan, Fransız ve İngiliz misyoner okullarının açılmasına izin verildi. Beyrut’ta da Cizvit okulları ve Amerikan Protestan kolejleri açıldı.
Özellikle Beyrut’ta misyonerler tarafından açılan okullarda Arapça yerine Fransızca ve İngilizce eğitim yapılması Batılı zihniyeti yerleştirdi. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlılar buradan çekildi ve ülke Fransız manda yönetimine geçti.

Fransa 26 yıl Lübnan’a hükmetti. Bugün hala ülkedeki kiliselerin din görevlilerini Fransa göndermektedir. 400 yıl bölgeyi yöneten Osmanlı farklı kültür ve dillere müdahale etmemişti. Osmanlı sonrasında Lübnan bir türlü huzur bulamadı.

KARMAŞIK ŞEHİR
Beyrut’ta ülke nüfusunun % 45’inin yaşamaktadır.
Milletlerarası ticaret, bankacılık ve finans şirketlerinin gösterdikleri yoğun faaliyet, şehrin ekonomisine olduğu kadar ülkeye de büyük katkı sağlamaktadır.

Beyrut eğitim ve kültür alanında Lübnan’ın ve bölgenin en önemli merkezi olup Amerikan ve İngiliz misyonerleri tarafından kurulan itibarlı üniversiteleri vardır. Sosyal yapı itibariyle Ortadoğu’nun en karmaşık ve kozmopolit şehri olan Beyrut’ta çeşitli dinî ve etnik zümreler yaşamaktadır.

Farklı millî ve siyasî niteliklere sahip Müslüman ve Hristiyanlar çeşitli gruplara bölünmüş olmaları sebebiyle uzun zamandan beri çatışma halindedirler. Filistin’den kovulmuş bir yığın Müslüman Arap var.
Yönetim zayıftır, Şii Hizbullah Beyrut’ta etkilidir. Verimli arazisi ve değerli konumuna rağmen kargaşa yüzünden ülke büyük sıkıntı içindedir.

1906’DA BEYRUT
Hüseyin Vassaf 1906 Ocak ayında vapurla hacca gitti. Bu yolculuk sırasında görüp hissettiklerini yazdı. Giderken ve dönerken uğradıkları Beyrut hakkında özetle şunları söyler:

Halk Türk’ten çok Fransızlara meyyal, çünkü onların hizmeti daha çok görünüyor.
Beyrut-Şam tren hattı Fransızların.
Cihan harbinden sonra bu mübarek bölge elimizden çıktı. Fransızlar önceden halkı ısındırdığından iyi kabul gördü. Gerçi halk sonradan uyandı, onların esirliğine dayanamayıp isyan etti. Ne yazık ki biz oraları elden kaçırmıştık.

Osmanlının en mamur ve güzel şehirlerinden olan Beyrut, imrenilen bir yerdir. Havası gayet mutedil, yağları pek nefistir. Hayvanı bol ve et ucuzdur. Halkı dikkatlidir, tren veya tramvaya çarpana rastlanmaz.

Hüseyin Vassaf, yabacılara ve bize ait resmi binaları mukayese ederken üzüntüsünü belirtir. 400 sene idaremizde kalmış bu şehirde o zamanki iğreti halimizi görerek, “Keşke gitmeseydim, keşke görmeseydim” diye hayıflanır. Tekrar hatırlatalım sene 1906’dır. (Bkz. Hüseyin Vassaf, Hicaz Hatırası, Kubbealtı yayını).


Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ


Kaynak: http://www.mehmetdemirci.org/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum