Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

[email protected]

Ayasofya'daki Ya Vedud

06 Temmuz 2020 - 21:18

Ayasofya’daki Ya Vedud 

Ayasofya’nın içinde kuzey batıda, dört köşeli beyaz mermerden oluşan bu direkte yaz ve kış aylarında durmaksızın terleme özelliği dikkat çeker.
Burası “Terler Direk” adı ile anılır. Bununla ilgili şöyle bir menkıbe var; Yahya Kemal’den okuyalım (Tarih Musahabeleri, İstanbul Fetih cemiyeti yayını): İstanbul’un fethinden önce, Ayasofya henüz kilise iken, şimdi mübarek bir sütun gibi ziyaret ettiğimiz Terler Direk’ten zaman zaman “Ya Vedud” diye bir ses gelirmiş.
Bu sesin hikayesi ta Harun Reşid devrinden başlar. Şöyle ki: İstanbul Müslüman Arap orduları tarafından birkaç defa kuşatıldı. Kuşatmalarda birçok sahabe şehrin içinde şehit düştü. Harun Reşid zamanında Bizans’a Şeyh Maksut adlı bir elçi gönderildi ve izin alarak sahabe kabirlerini yaptırdı. Onunla gelen ve “Ya Vedud” ismine mazhar bir derviş varmış.
Ayasofya kilisesindeki terler direk içinde sırrolmuş, onun içinde kaybolmuş.

TERLER DİREĞİN SIRRI
İstanbul fethi gecikince Fatih bütün erenleri toplar, fethin neden geciktiğini sorar.
Akşemseddin der ki: “Beyim sen üzülme, sana evvelce fethi müjdelemiştik. Yalnız sur içinde Şeyh Maksut halifelerinden Ya Vedud ismiyle hallenmiş bir can vardır. O ölmeyince fetih müyesser değildir. Bu Ya Vedud, Konstantiniyye’nin elli günde İslam eline geçmesi için oradan ışık gibi ruh gibi dua edermiş. O zamana kadar vakit vakit bu direkten Ya Vedud diye bir ses işitilirmiş. Türklerin Ayasofya’ya girip de silahlara bezenmiş bir cemaat halinde ilk namazı kıldıkları güne kadar Terler Direk’ten işitilmiş ve ancak o gün kesilmiş.
Sultan Mehmed Ayasofya’yı seyir ve temaşa edip dolaşırken Terler Direk denilen yerde parlamakta olan bir ilahi nur gördü. Yanına vardı, ilahi nurdan yapılmış bir beyaz vücut, kıbleye dönmüş vaziyette yatmaktadır.
Aydınlık göğsünün üzerinde Ya Vedud ismi yazılmış. Akşemseddin ve Sivaslı Kara Şemseddin dediler ki: “İşte padişahım İstanbul’un elli günde fetholmasına sebep odur. Allah’ın hikmetiyle fethi ellinci günde rica edip o gün ruhunu teslim eden meczup budur.” Bu mübarek cenazeyi yıkayıp defnetmek isterlerse de, Terler Direk’ten “Merhum yıkanmıştır, hemen defnedin” diye bir ses gelir. Cenazeyi alıp Eminönü iskelesine getirirler, kayıklarla Haliç’ten Eyüp’e taşırlar. Kudretten hazırlanmış bir mezara defnederler. İşte halen Ya Vedud dediğimiz makam o mezardır. Yahya Kemal’in bu yazısındaki konu Evliya Çelebi Seyahatnamesi I. ciltte de geçer.


Eyüp’te Ya Vedud Türbesi

MENKIBENİN DEĞERİ
Bu bir menkıbedir, Ayasofya’yı müslümanlaştıran bir hikayedir. Menkıbeler yer yer tarihten istifade ederek halk inançlarından ve halk muhayyilesinden doğar.
Menkıbeler dededen toruna aktarılan milli kültürün önemli yapı taşlarından biridir.
Şairimiz “tarihte zahiri hakikat, masalda ledünni hakikat gizlidir” der ve menkıbelerin daha cazip olduğunu belirtir. Ya Vedud Sultan türbesi İstanbul Eyüp’te, Ayvansaray’dan Defterdar’a kadar uzanan Abdülvedud Cami Mahallesi’nde Ayvansaray’da bulunuyordu. Çevre yollarının yapımı sırasında oradan kaldırılarak bugünkü yerine, Yavedud cad. No:12’ye (Haliç köprüsünün altında Ayvansaray ayağına) taşındı. 

“Vedud” esma-i hüsna’dan biridir. Esma-i hüsna Allah’ın güzel isimleri demektir. Bu tabirin kaynağı şu ayettir: “En güzel isimler Allah’ındır.
O halde O’na güzel isimlerle dua edin.“(A’raf 7/180) Biz Allah’ın zatını ve mahiyetini aklımızla kavrayamayız. O’nu fiileri ve tecellileri ile daha iyi tanırız. İşte ilahi isimler bu noktada önem taşır.
Tasavvuf düşüncesine göre eşya ve kainat Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisinden, yani görünür hale gelmesinden ibarettir. Bu anlayışa göre Allah’ın isimlerinin sonsuz olduğu da söylenebilir.
Bir hadise göre Esma-i hüsna’nın 99 olduğu görüşü yaygındır.
Bunların levhalara yazıldığı, bir takım kitaplarda açıklamalarının yapıldığı bilinmektedir. Özellikle tasavvuf çevrelerinde Esma’ül hüsna evrad ve ezkar metni olarak öğrenilir ve okunur.
Asıl önemli olan ise bu isimlerden nasip almaktır. “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak” diye bir ölçü vardır. Allah’ın ahlakını biz Allah’ın isimleriyle tanıyabiliriz.
Olgun insana düşen imkan nisbetinde bu isimlerin mazharı olmaya çalışmaktır. Yani o isimlerin anlamına uygun özellikleri kazanmaya gayret etmektir.


ÇOK SEVEN

“Vedud” kelimesinin” anlamı kullarını çok seven onları lutfa, ihsana gark eden, sevilmeye layık yalnız kendisi olan demektir. Allah’ın yarattıklarından birini sevmesi ona ihsanda ikramda bulunması demektir.
Sevgi O’nun başta gelen özelliklerindendir.
Esasen yaratmak sevmek demektir. Her anne yavrusunu sever. Alah’ın da bütün yarattıklarına karşı sonsuz sevgisi vardır.
Vedud isminin mazharı olan, yani bu ismin anlamıyla ahlaklanan kimse şöyle olmak durumundadır:
Kendisi için istediğini başkaları için de ister. Kendisine yapılmasını hoş görmediği birşeyi başkası için de istemez. İhtiyaçların karşılanmasında başkasına öncelik tanır.

KEREM NEDİR?
Vedud isminde kemale ulaşmış kimsenin özellikleri şunlardır: Uğradığı haksızlıklar ve sıkıntılar onu insanlara iyilik yapmaktan ve onların mutluluğunu kendi saadetine tercih etmekten alıkoymaz. İnsanlardan eza cefa görse de yine onların iyliğini ve selametini, kendisininkine tercih eder. Nitekim Uhud savaşında aldığı darbeyle dişi kırıldığı ve yüzüne kanlar aktığı halde bile Hz.
Peygamber şöyle demeyi tercih etmiştir: “Allah’ım sen bu insanlara hidayet et. Onlara doğru yolu göster, çünkü onlar gerçeği ve doğruyu bilmiyorlar, anlamıyorlar.” Hz. Peygamber “Seni ziyaret etmeyeni sen ziyaret et. Seni mahrum bırakana sen ver.
Sana haksızlık yapanı sen affet” buyurur (Ahmed b. Hanbel, IV, 158). Buradan hareketle şöyle güzel bir kerem tarifi var: “Kerem:
Gelmeyene gitmek, vermeyene vermek, kötülük edene iyilik etmektir.” İşte bütün bu güzellikler “Vedud” isminin insanlardaki yansımasının örnekleridir. Allah’ın vedudluğu yani onun yaratıklara karşı şefkat ve sevgisiyse çok yüksek seviyededir.

Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ


Kaynak: http://www.mehmetdemirci.org/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum