Birinci Türk Tarih Kongresi (1932) konusunda İngiliz Büyükelçisi George R. CLERK’in 1932 tarihli raporu
Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU
İngiliz Dışişleri belgeleri arasında İngiliz büyükelçisi Clerk’in 1932 yılında hazırlayıp Londra’ya gönderdiği bir rapor bulunmaktadır. Bu raporun Türkçe çevirisini ekte veriyorum.
Sir G. Clerk'ten Sir John Simon'a (28 Temmuz’da alındı)
İstanbul, 21 Temmuz 1932
Efendim,
Gazi, iki yıl önce, sahip olduğu boş zamanı değerlendirmeye çalışırken, canlandırıcı ama yetersiz bir yudum Piyer Suyu’nu[1] içti. Kendi girişimi olmasa, büyük olasılıkla Türk ölçeğinde gizli kalacak olan bir ışığın varlığının farkına vardı: Türklerin geçmiş çağlarda modern medeniyetimizin yaratılması ve geliştirilmesinde oynadıkları önemli rol. Nankör bir dünyanın, Türk atalarının önemli başarılarını takdir etmekte, hatta kabul etmekte tamamen başarısız olduğunu ve ulusların medeniyetlerin nimetlerini gerçekte kime borçlu olduklarını herkese açıkça anlatmanın zamanının geldiğini fark etti. Bu girişimin ilk sonucu, yukarıda belirtilen dikkate değer teoriyi destekleyecek ve kanıtlayacak delilleri toplamakla görevli bir Türk Tarihi Araştırma Komisyonu'nun kurulması oldu.
Türk Tarihi Araştırma Komisyonu'nun çalışmaları ilerledikçe, çalışmalarının neticesi belli aralıklarla resmî Türk Tarihi adıyla yayımlanmış ve ülkenin bütün okullarında okutulması zorunlu hale getirilmiştir. Faaliyetlerinin sonuçlarına daha geniş bir ilgi göstermek amacıyla komisyon, Gazi'nin teşvikiyle, 2-Temmuz-11 Temmuz 1932 tarihleri arasında Ankara'da bir Tarih Kongresi düzenledi. Kongreye, yaklaşık 200 profesör ve öğretmen, arkeolog, antropolog ve komisyon üyesi katıldı. Bunların birçoğu, Gazi, Bakanlar Kurulu üyeleri, milletvekilleri ve basın temsilcileri tarafından dikkatlice takip edildi. Tek bir istisna dışında, konuşmacılar, Gazi'nin ister Avrupalı ister Asyalı olsun modern medeniyetin, Türk temelleri üzerine kurulu olduğu teorisini titizlikle ve sadakatle ortaya koymakla yetindiler. Asla tekrarlamaktan bıkmadıkları ana tema, Türklerin başlangıçta Orta Asya'dan batıya doğru hareket ettikleri ve Batı Asya ile Avrupa'da ilk medeni toplulukların kurulmasına vesile olduklarıydı. Aryanların Türk olduğu ve aralarında yapılan herhangi bir ayrımın yanlış olduğu ileri sürüldü. Dolayısıyla Arapların elde ettiği başarıların tamamı Türklere aitti. Benzer şekilde, büyük Mezopotamya medeniyeti de Türk'tü; zira sadece Bağdat'taki Abbasi hanedanının kurucusu Ebu Müslim, Türk olmakla kalmıyordu, aynı zamanda o soyun devam eden reisiydi ve önde gelen İslam filozoflarının büyük kısmı da Türk'tü. Ege uygarlığının öncüsü olan İyon uygarlığı da Anadolu'dan (Küçük Asya) gelmiş, aslında Ege, İskit, Attika, Sümer ve hatta Mısır uygarlıkları hep bir zincirin halkalarıydı ve hepsi Altay örsünde dövülmüştü. Türklerin brakisefal bir ırk olduğu ve dolayısıyla bütün Alpinlerin soyunun Türk kökenli olduğu şüphesizdi. Kongreye katılanlardan Zeki Velidi, Gazi'nin Türk ırkının evrenselliği teorisinin bilimsel olarak savunulamaz olduğunu ileri sürme cesaretini gösterdi. Bu nedenle, büyük bir protesto fırtınası kopardı. O, önde gelen bir Türk arkeoloğu tarafından öyle şiddetli saldırılara ve alaylara maruz kaldı ki, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesindeki profesörlük görevinden istifa etmekten başka çaresi olmadığını gördü.
Bu noktada, belki de şunu hatırlatmakta fayda vardır. Yaklaşık bir yıl önce, Avrupa'da tanınmış bir filolog ve özellikle bir 'Türkolog' olan ve birçok sadrazam yetiştirmiş ünlü Köprülü ailesinin doğrudan torunu olan Fuat Köprülü, Gazi'nin tezleriyle aynı şekilde uyuşmayan görüşleri savunduğu için, açıkça uydurulmuş bir bahaneyle, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlık görevinden uzaklaştırılmıştı. Ve birinci sınıf profesörlük görevinden, üçüncü sınıf profesörlüğe düşürülmüştü.
Kongrenin bir diğer şaşırtıcı sonucu da, Amerikalı meslektaşımın[2] ABD Kongre Başkanına yazdığı bir mektupta, kongrenin tutanaklarının İngilizceye çevrilmesi ve basım masraflarını kendi cebinden karşılayarak, kongrenin onayına bağlı olarak, Amerikan üniversiteleri ve kütüphaneleri arasında dağıtılmak üzere ABD'de yayınlanması önerisini sunmasıydı. Bu öneri, elbette kongrenin onayıyla memnuniyetle kabul edildi.
Kongredeki müzakerelerin sebepleri ve sonuçları hakkında bir yorum yapmak istiyorum. Bu yorumun, Gazi'yi bu şekilde belirsiz geçmişe dalmaya iten düşünce silsilesi hakkında bazı ipuçları verdiğini düşünüyorum. Bu yorum, Türk milletine, tıpkı Sovyet Rusya halkı arasında komünizm kültünün geliştirilmesi gibi, gururlarına aykırı ve aşk-özgüvenlerinin kaynağı olacak bir gelenek ve miras vererek, İslam'ın yerine geçecek bir kült üretmeyi amaçladığını belirten bir Türk'e, Gazi’ye aittir.
Kongre Başkanı Yusuf Akçura kapanış konuşmasında, komisyon tarafından yürütülen araştırmaların amacının, Türk halkına tarihte bir yer vermek olduğunu belirtti. Çok sayıda yabancı uzmanın bu yerin büyük ölçüde gasp yoluyla elde edildiği konusunda kuşkusuz hemfikir olduğunu, ancak Türk okullarında anlatılan ‘yeni Türk Tarihi’nin, yeni neslin dikkatini dinsel kökenler gibi tüm yabancı yönleri bir kenara bırakarak, geçmişinin ırksal yönüne çekme eğiliminde olacağının makul olduğunu ifade etti.
Yeni ulusların hem yurt içinde hem de yurt dışında mümkün olduğunca geniş bir tanıtımını sağlamak için her fırsatın hevesle değerlendirileceğinden şüphem yoktur ve önümüzde Londra'da yapılacak olan Tarih Öncesi (Prehistoric) ve Protohistorik Kongresi'nde Tarih Araştırma Komisyonu'ndan iki üyenin bulunmasının bu amaçla kararlaştırıldığına eminim. George R. CLERK (FO 424/277, s. 8-9).
FACEBOOK YORUMLAR