17'nci yüzyılda Manisa Ermenileri
17'nci yüzyılda Manisa kent nüfusunu oluşturan gayrimüslim unsurlar arasında, Ermeniler de mevcut olduğu biliniyor. Manisa Ermenilerinin tarihi, 16'ncı yüzyıl sonlarına kadar iner. Her ne kadar bu dönemde Ermeniler Manisa’da kendilerine özgü bir mahalle kuramamışlarsa da birkaç Ermeni ailenin Manisa şehir merkezine göç ettiği ve surların dışında yaşadıkları anlaşılmaktadır.
Manisa Yahudi, Kıpti ve Rumlarının tarihi, Ermenilerinkinden daha eskidir. Osmanlı-Safevi savaşlarından dolayı Batı Anadolu ve Balkanlara göç etmeye devam eden İran Ermenilerinin, Manisa’da kendi isimlerine iki mahalle kurdukları belgelenmektedir.
İran’da Ermenileri için siyasi ve ticari durumun kötüleşmesi sebebiyle çoğu güvenli yerler aramak amacıyla Batı Anadolu ve Balkan kentlerine yönelmişlerdir. Manisa, devlet otoritesinin mevcut olduğu, kozmopolit bir nüfus yapısına sahip olan bir ticaret kenti olması sebebiyle Ermenileri açısından yerleşilecek cazip bir yer olmuştur. İran’dan Anadolu ve Rumeli’ye gelen bu göçleri de Osmanlı idaresi İstanbul Ermeni Patriği vasıtasıyla denetim altına almaya çalışmaktadır. Manisa’da 17'nci yüzyılda Ermeniyan-ı Bala ve Ermeniyan-ı Süfla adıyla iki adet Ermeni mahallesinin kurulduğu belgelenmektedir. Her şeyden vergi toplamaya çalışan Osmanlı idaresi ve Manisa Müslümanları, Ermenilerin mali güçlerinden istifade etmeyi düşünerek yeni gelen Ermenilere karşı olumsuz bir tepki göstermemişlerdir. Zira 1699 tarihli bir belgeye göre, Manisa’yı ziyaret eden üst düzey Osmanlı devlet adamlarının üç günlük masrafları şehir halkına yükletilmesi geleneğinde en fazla maddi yükü çeken, Manisa Ermenileri olmuştur. Manisa’nın diğer unsurları (Müslüman, Yahudi, Rum, Kıpti) Ermenilere göre daha az masraf yapmışlardır.
YEREL İDARECİLER KARIŞMAZDI
Anadolu ve Rumeli’ye Ermeni göçlerinin devam etmesi sebebiyle İstanbul Ermeni Patrikliği, Manisa’ya yerleşen Ermenileri de dini ve mali açıdan denetim altına almaya çalışmaktadır. İstanbul’dan Manisa’ya bir temsilcisini gönderen İstanbul Ermeni Patriği, ayin ve vergi tahsilini, ‘kanun-ı kadim, ayinleri üzere veya mutad-ı kadim’ gibi ifadelerle yasal bir zemine oturtmaya çalışmaktadır. Osmanlı idaresi, Manisa’ya gönderilen patriğin temsilcisine, Manisa’nın Müslüman idarecilerini karıştırmak istemez; karşılaştıkları sorunları, patrik vasıtasıyla kendi içlerinde çözmelerini isterdi. 17'nci yüzyılda patrik, Manisa Ermenilerinin cemaatbaşını kendisi atamak ister, kilisede yapılacak ayinleri belirler, Ermenilerin kendisine ödeyeceği vergilerin ismini (panayır, tasadduk, nikâh, ayazma vs.) ve miktarını tespit ederdi. Manisa kadılığına gönderilen 1699 tarihli bir belgede, Manisa Ermenilerinin kiliseye şarap götürmelerine, nikâh işlemlerine, din adamlarının taşıdığı asaya, siyah kaftan giymelerine, yerel idarecilerin karışmaması gerektiğinden söz edilir. Bunun yanı sıra Manisa’daki Ermeni kilisesinin emlak ve eşyasına da müdahale edilmemeliydi. Zira bu kilisenin vakıf statüsünde bağ, bahçe, çayır ve tarlaları vardı. Yine, Ermeniler Manisa’da epece emlak ve akar (ayazma, değirmen, panayır, manastır, ev, dükkân, meyveli ağaçlar, binek hayvanları) elde etmişlerdi ki, yerel idarecilerin (ehl-i örf) bunlara müdahale etmesi engellenmeliydi.
TİCARİ BAĞLAR KURDULAR
Ermenilerin, 17'nci yüzyılda, Manisa şehir merkezinde sayısal olarak bir değerleri yoktur, fakat Manisa’ya yeni yerleşenler olarak Ermenilerin Manisa’nın esnaf ve ticaretine katkıları açıktır. Manisa’da faaliyet gösteren Acem tüccarını dengeleyen ve İran ile ticari bağlar kuran bir unsur olarak ortaya çıkar.
Not. Yazı ilk olarak tarihinde https://www.dokuzeylul.com sitesinde yayınlanmıştır.
FACEBOOK YORUMLAR