Prof.Dr.Kenan ERDOĞAN

Prof.Dr.Kenan ERDOĞAN

[email protected]

Manisalı Bir Halk Şairi Âşık Mustafa Remzî

09 Ocak 2010 - 10:39

Manisalı Bir Halk Şairi Âşık Mustafa Remzî ve Gençler İçin Yazdığı Bir Destanı, Birkaç Şiiri

 

                                                          

1. Âşık Mustafa Remzî ve Mecmuası

 

Âşık Mustafa Remzî, yakın bir dönemde, Manisa’da yakın çevremizde yaşayan bir âşık-şair olmasına rağmen maalesef pek tanınmayan ve unutulan değerlerimizden biridir. Kendi el yazısıyla yazdığı yaklaşık 250 sayfası boş 1000 sayfaya yakın (997 sayfa) Osmanlı Türkçesi ile yazılmış Mecmuası elimize geçtiğinde bunu, önceleri tamamen başkalarının şiirlerinin toplandığı bir derleme sandık. İnceledikçe başka şairlerin şiirlerinin yanında kendisinin de pek çok şiirinin bu Mecmuada mevcut olduğu anlaşıldı. Bu derlemede kimi zaman bu şiirlerin nerde, ne zaman, nasıl ve niçin yazıldığını not ederek çok iyi bir kayıt tutan şair, devrinin sosyal, tarihi ve edebî yönüne de ışık tutmaktadır.

Aşık Mustafa Remzî, Mecmuasında verdiği bilgilere göre, 1286/1869’da Kırkağaç’ta doğmuş ve Tokatlı Hacı Ahmed Gedâyî’den âşıklık geleneğinin icaplarını öğrenerek mahlasını almış, Demirci, Soma, Salihli, Kasaba (Turgutlu), Gediz, Bigadiç, Balıkesir, Kastamonu, İzmir, Manisa, Beypazarı, Edincik, Taşköprü, Boyabat, Afyon, Adana gibi yerleri gezmiş, çeşitli âşıklarla görüşerek karşılıklı şiirler (muşâ‘aralar) demiş, kahvecilik yapmış, muammâ söylemiş, saz ve tanbur çalan aynı zamanda güzel sesiyle söylediği bu şiirleri, söylenilen kişileri, durum ve yerleriyle Mecmuasına kaydetmiş kültürlü bir halk ve kalem şairidir.. Bir şiirinde 55 yaşında olduğunu söyleyen (Mecmua, s.773) ve 1344/1925 tarihine kadar kendisi ve yakın çevresi ile ilgili notlar tutan şairin ne zaman vefat ettiğini şimdilik bilemiyoruz. Ancak, bu tarihlerden sonra öldüğü kesindir.

Mecmuası’nda Tarikat-ı Nazenîne, yani Bektaşiliğe bağlı olduğunu söyleyen ancak Kâdirî ve Rufaîlikle ilgili övücü şiirleri de bulunan Âşık Remzî, içinde Divan şairlerinin de bulunduğu ünlü şairlerden ve çoğunluğu halk şairlerinden gazeller, divanlar, mersiyeler, latîfe şeklinde mensur sevda macunları, müfred ve kıt‘alar,  kalenderîler, müstezatlar, koşma ve semâ‘îler, nefesler, bazı dua ve faideler, destanlar (35 tane) ve “birkaç yüz parça” (200’den fazla) diye nitelediği divan, koşma, kalenderi, gazel, tahmis, ilahi, destan.. başlığıyla, kendi şiirlerini kaydetmiştir.

Mecmua’nın, mahallî edebiyat ve tarih çalışmalarına, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başında, Eğe ve Batı Anadolu Âşık Edebiyatı’na katkılarda bulunabileceğine inanıyoruz. Nitekim 1868-1916 yılları arasında yaşayan Kasabalı (Turgutlu) Nuri Efendi’nin şiir ve destanları diğer kaynaklardan da desteklenerek buradan çıkarılmıştır.

Âşık Remzî’nin yukarıda da belirttiğimiz gibi Mecmuası’nda bir yandan Fuzuli Bakî gibi klasik şairlere, diğer yandan onlarca halk ve tekke şairlerinin şiirlerine sayfalarında yüzlerce örnek vermesi edebiyatımız için bir kazançtır. Bunların içinde birçoğu unutulup giden yakın dönem halk şairlerinin şiirlerine rastlayacağımız gibi, muhtemelen bilinen bazı şairlerin bilinmeyen bazı şiirlerini de burada bulma imkanına sahip olabileceğiz.

 Özellikle gezgin bir aşık olarak onlarca şehir ve kasabaya giderek burada karşılıklı şiirler söyleyerek notlar alan Remzî’nin, kendi şiirlerini de bu sayfalarda toplamış olması Manisa tarihi, kültürü ve  araştırmaları açısından son derecede önemlidir. Nitekim kendi hayatındaki maceralı bir dönem olan Adana’ya giderek orada âşık kahvesi açtığı sırada Adanalı üç çocuklu dul, genç bir tazeye gönül vererek onunla evlenmesi ve ailesi yüzünden ondan ayrılması; Yunan işgali ve işgal sonrasında yazdığı şiirler; Manisa, Kırkağaç, Gördes ve Gelenbe için yazdığı şiirler ayrı ayrı makaleler halinde çeşitli bilimsel dergilerde sunulacaktır.

Biz bu yazımızda Manisalı bu halk şairini tanıtarak şiirlerinden örnekler vermek ve onu Manisalılara da tanıtmak istedik.

Burada verdiğimiz örnek şiirler arasında bulunan il şiiri “Tazelere nasihat” başlığını taşıyan 1324 tarihinde yazıldığını yanına not ettiği nasihat destanıdır. Şair, gençler için söylediği bu nasihat destanında millî ve manevî değerlere önem vererek onların edep erkan öğrenmesi gerektiğini vurgular. Buna göre şair özetle ana babaya itaat edip onların rızasını almasını, insanın önce terbiye ve edep öğrenmesi gerektiğini, serseri gezmeyi bırakıp okula giderek gece gündüz çalışıp okuma yazma  ve ilim öğrenmesini, okuduğu ilimle amel ederek Allah’a yaklaşmasını, aşk hastalığına yakalanmamasını, (çünkü bu hastalığa düşenlerin akıllı iken deli olduğunu) yaşıtlarıyla konuşarak içki, zina, kahve ve oyun gibi kötü alışkanlık ve huylardan uzak durmasını, ilim ve meslek öğrenerek güzel huylu biriyle evlenip namaz oruç gibi dini emirlere uymasını, bir mürşid-i kamile bağlanarak elini, belini ve dilini koruyup edep erkan öğrenmesini öğütleyerek bu destanı gençlere armağan ettiğini belirtir.

            Destanın hemen altında yer vereceğimiz şiirler halk edebiyatı nazım şekillerinde 11’li hece vezni ile yazılmış koşmalar olup ilki aynı konuda, tasavvuf şiirinin en çok önem verdiği “edeb” kavramı üzerine yazılmıştır. Bu şiirinde de güzel bir söyleyişle şairin aynı nasihat-amiz, öğüt verici tavrını devam ettirdiğini görüyoruz. Arkasından gelen şiir de onun tasavvufî derinliğini gösteren bir belge durumundadır. “Râh- hakîkat (hakikat yolu), tarik-ı mecaz, (mecaz yolu), idrâk, esrar-ı ilahî (ilahî sırlar), mürşid-i kamil, ikrar, men aref (“Kendini bilen Rabbini bilir” sözünün  bir parçası) tecellî, dîdâr, terk, ilahî aşk, aşk şarabı” gibi tasavvufî deyim ve terimlerle örülen şiirin dinî lirizm açısından güçlü olduğu söylenebilir.

Başlarında İzmir’de, Balıkesir’de ve 386 hakkında yazıldığını belirten notlar bulunan diğer şiirler ise aşk, hasret ve gurbet gibi konular üzerinedir. Remzî’nin tasavvuf konusu yanında, hatta ondan daha fazla aşk, ayrılık, gurbet, hasret gibi diğer konular üzerinde gerçekten güzel lirik şiirler yazdığını da görüyoruz. Saz ve tanbur çalan ve güzel sesiyle ve ezgisiyle bunları okuyan şairimizin on iki yaşında aşk ve hasret yüzünden çıktığı gurbet yolculuğunu, içinde duya duya damıtarak birçok şiirine konu ettiğini aşağıda örnek olarak verilen şiirlerden anlayabiliriz.  Sevgiliyi tasvir eden “Kara bahtım gibi kuzgunì siyâh / Şìve-kârım kaşın gözün perçemin” dizeleriyle başlayan şiirin ise hiç de büyük halk şairlerinden geri olmayan güzel bir söyleyiş, lirik bir eda, ahenkli bir tarzda yazıldığını söylemek, bir mübalağa değil olsa olsa bir gerçeğin ifadesidir diyebiliriz.

            Sonuç olarak bu yazımızda, yakın bir zamanda ve çevrede yaşadığı halde maalesef bilinmeyen ve unutulan Manisalı bir şairi tanıtarak şiirlerinden örnek verip yeniden gün ışığına çıkarmaktan  mutlu olduğumuzu belirtir, şairin diğer şiirlerini ve Mecmuasını yayınlamayı düşündüğümüzü ifade ederim.

1324  senesi (Mecmua s.943-944; 183.şiir)

Tazelere Nasihat Destanı

            1

Nasihatım dinle ey tıfl-ı nâzım

Câhillik eyleyip atma yabana

Elimde kanunum şirin avâzım

Mest eder gûş eden sabi sübyâna

            2

Anana babana eyle itâ‘at

Gözet rızaların ey çeşm-i âfet

İncidip anları sonra nedâmet

Çekme ciğer­-kûşem gel ‘âkılâne

            3

Lâzımdır insâna terbiye edeb

Edebdir bünyâd-ı ‘âleme sebeb

Edebe ri‘âyet eyleyenler hep

Makbûl-i ‘âlemdir düşmez gümâna

            4

Mektebe devâm et ey şûh-ı mümtâz

Fırsantı fevt etme durma oku yaz

Dünyâda serseri sen gezme yobaz

Cevher-i ‘ömrünü verme yabana

            5

Tahsîl-i ‘ilm eyle ‘ömrümün varı

Katıp birbirine leyl ü nehârı

‘İlminle ‘amel kıl görme zarârı

Vâsıl olam dersen kurb-ı Rahmân’a

            6

Sevdâ dedikleri ‘illete zinhâr

Aldanıp gençlikte olma heves-kâr

Bu ‘âlem-i ‘aşka olanlar duçar

‘Âkılken adları oldu dîvâne

            7

Akranınla konuş düş kalk dâimâ

Açılmadık gonca gülsün sen daha

‘Irzına kasd eder bilmezsin a‘dâ

Zîrâ ‘acâyibdir şimdi zamâne

            8

‘Âkıl ol tefrîk et ağı karadan

Faka düşüp kalma ‘âciz çâreden

Sakın kendin gâyet gulâm-pâreden

İbnelikle bed-nâm olma her yana

            9

‘Irakı şarâba olursan meyyâl

Zinâ livâtaya düşersen fil-hâl

Çıkarmıştır yoldan eyleyip idlâl

‘İşret dedikleri çok nev-civâne

            10

Çokluk kahvelerde eyleme durak

Tavla iskanbile düşürme merak

Ya tahsîl-i ‘ilme ya san‘ata bak

Budur lâzım olan insân olana

943      11

Çalış gençliğinde ey çeşm-i âfet

İhtiyar olunca edesin râhat

Göz açıp yumunca gençlik nihâyet

Geçen rüzgâr gibi erer pâyâna

            12

Yirmi yaşlarına girdiğin zaman

Te’ehhül etmeğe gayret et hemân

Zenâna meyl edip olmadan tuğyân

Kurtar bu nefsini düşme ‘isyâna

            13

Ara bul kendine bir helâl-zâde

Hüsn-i hulku güzel olsun ziyâde

Bir nigâra mâlik ol ki dünyâda

Bakmasın gözlerin gayrı hûbâna

            14

‘İbretle nazar kıl bu kâ’inâta

Aldanma evlâdım sakın hayâta

Kâhillik eyleyip savm u salâta

‘Âsî olma havf et ulu Sübhân’a

            15

Ahkâm-ı şerî‘at ne ise cânâ

Lâyıkıyla icrâ eyle dâ’imâ

Cemâ‘atle beş vaktini et edâ

Farzdır bu evâmir her müslümâna

            16

Bundan sonra ara mürşid-i kâmil

Sırr-ı tarîkata olasın vâsıl

Hakîkat ma‘rifet ‘ilminden gâfil

Olanlar ‘âlemde benzer hayvâna

            17

Elini harâmdan belin zinâdan

Dilini yalandan kalbin riyâdan

Her türlü hatâdan çirk-i sivâdan

Pâk edip özünü gir bu erkâna

            18

Bu nutku alanlar ezbere Remzî

Çeker zer kalemle deftere Remzî

Ders-i ‘ibret olsun gençlere Remzî

Yâdigâr eyledim bu dâsitâne

 

Koşma (Mecmua s.940; 180. şiir)

 

Hılkat-i eczâ-yı nev‘-i beşerin

İbkâsının şeref şânı edebtir

Budur nasîhatı cümle bizlerin

İnsanlığın nâm nişânı edebtir

 

Hüsn-i ahlâk ile cümle ‘âlemi

Sevdirip kendine hoş geçir demi

Halk içinde mümtâz eden âdemi

Evvelâ ‘iffetir şânı edebtir

 

Remzî ‘âşık isen ikide bir de

Benlik etme ‘aklın başına der de

Bizim erenlerde evvel emirde

Lâzım olan bir nişânı edebtir

 

Koşma (Mecmua, s.888; 93.şiir)

 

                                   Râh-ı hakikata doğru gidilmez

                                   Tarìk-ı mecâzdan geçilmeyince

                                   Esrâr-ı ilâhì idrâk edilmez

                                   Göz yumup dünyâdan çekilmeyince

 

                                   Mürşid-i kâmile vermeyen ikrâr

                                   Men ‘aref sırrından olmaz haber-dâr

                                   Tecellì eylemez gönülde dìdâr

                                   ‘Âlem-i eşyâdan seçilmeyince

 

                                   Remzì terk eyleme sen işbu râhı

                                   ‘Âşık ol ‘aşkıle et âhı vâhı

                                   Tulû‘ etmez kalbe ‘aşk-ı ilâhì

                                   ‘Aşkın şarâbından içilmeyince

 

(Mecmua s.896,111. şiir)

386 hakkında Koşma

 

Ben kangı derdime yanıp ağlayım

Gurbete mi hasrete mi yâre mi?

Gırìbânım yırtıp ciğer dağlayım

‘İlâc kâr eylemez benim yâremi

 

                                   Kime izhâr ettim ise sadâkat

                                   Bi’l-akis benimle etti ‘adâvet

                                   Böyle tahrìr etmiş takdìr-i kudret

                                   Tâ ezelden benim baht-ı karamı

 

                                   Remzì nasıl etmem âh-ı demâdem

                                   Yâr oldu ağyâra ol nûr-ı dìdem

                                   Kör olsun gözleri sürünsün her dem

                                   Kim ise yâr ile bozan aramı

 

 (Mecmua s.900-901; 121. şiir)1

Koşma İzmir’de söylenmiştir

 

Bizler bir kahırla düştük gurbete

Sılada bıraktık cânânımızı

Gurbette katlandık her meşakkate

Gam kasâvet sardı dört yanımızı

 

Takdìrimiz buymuş levh-i kaderde

Felek saldı bizi binlerce derde

Sevdâ-yı aşk ile gurbet ellerde

Duyanlar acınır efgânımızı

 

Remzì yaktı bizi bu hasret nârı

Rûz u şeb eyleriz âh ile zârı

Varıp bir sılaya görmeden yârı

Almasın gurbette Hak cânımızı

 

(Mecmua s.901;123.şiir)

Koşma Balıkesir’de söylenmiştir

 

Kara bahtım gibi kuzgunì siyâh

Şìve-kârım kaşın gözün perçemin

Ettirir dâimâ ‘âşıklara âh

‘İşve-kârım kaşın gözün perçemin

 

‘Afv et kusûrumu eyle keremi

Sevdim ise ihtiyârım elde mi

Mecnûn eder bir görüşte âdemi

Gül‘izârım kaşın gözün perçemin

 

Remzì ‘âşığındır ey çeşm-i şehlâ

İstesen yolunda cân eder fedâ

Hak nazardan hıfz eylesin dâimâ

Nâzlı yârim kaşın gözün perçemin