Prof.Dr.Kenan ERDOĞAN

Prof.Dr.Kenan ERDOĞAN

[email protected]

Manisa Kültürü

09 Ocak 2010 - 10:38

Bir Sempozyum Bir İtiraf, İki Kitap ve Manisa Kültürü

            Birkaç gün önce değerli meslektaşım Veysi Dörtbudak’tan gelen bir ileti vesilesiyle Manisa’da 15 Kasım 2008’de Belediye, Medar (Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği) ve Aydınlar Ocağı tarafından 19.YÜZYIL MANİSASINDA BİR KÜLTÜR OCAĞI ENTEKKELİLER SEMPOZYUMU diye bir sempozyum yapılacağını öğrenmiş oldum.

            Tabiî ki bu, Manisa ve Manisalılar açısından çok güzel ve sevindirici bir haber. Daha çok Mesir’i ve Tarzan’ıyla tanınan, ancak bu gün sanayisiyle ve üniversitesiyle küçük, yeşil ve şirin bir Anadolu kenti kimliğini geliştirerek, doğayı ve tarihi mekanları koruyarak aynı zamanda modern bir büyük şehir olma yolunda koşan Manisa için, değişik sanat ve kültür programları, sinema ve tiyatrosuyla beraber tarihî, manevî, geleneksel kültür konularının da işleniyor olması, bunlara da yer ve değer veriliyor olması bakımından gerçekten güzel ve sevindirici haber.

            Ancak Sempozyum konusu “Entekkeliler” olunca bu bana ne yazık ki bir ihmal ve vefasızlığımı ve toplum, kurumlar ve ilgililer olarak duyarsızlığımı(zı) hatırlattı.

            Çünkü bir başka değerli dostum Dr. Nejdet Okumuş, tam beş sene önce (2003) “Manisa Rifâî Dergâhı Entekkeliler” ve “Hasan Rüşdi Divan”nı imzalayarak bana takdim etmişti. Ve içimden, “benim bu kitaplara bir taktir, tebrik, tenkit ve değerlendirme yazısı yazmam gerek” diye söz vermiştim. Yazdım da.. Ancak üniversitelerdeki özgürlük oranı, üniversite- şehir ilişkisinin eksikliği, bilimsel çalışmalar, dersler ve işler, kör topal hay huyla geçen gündemin ağır baskısı, nerde yayınlarım düşüncesi.. gibi bir sürü şey bir müddet, yazık ki yayınlanmasını engelledi. Ve ne yazık ki bilgisayar değişikliği, virüs filan derken o yazı Prof. Dr. Mustafa Kara’nın “Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler” kitabı hakkında yazdığım yazıyla birlikte silindi, kayboldu gitti. Mustafa Bey’le aynı yıl Malatya’da Uluslar arası Niyazi Mısri Sempozyumu’nda birlikte olunca ve konudan söz edince onun kitabıyla ilgili yazdığım yazıyı müsveddelerden çıkarıp tekrar yazıp kendisine göndermem bir zorunluluk oldu. Ancak Nejdet Bey’in kitapları hep sağır ve kör bir  ihmalin kurbanı oldu. Yeniden yazamadım; çünkü müsveddesiz, doğrudan bilgisayara yazmıştım.

            Yazmalıydım. Çünkü artık burada bir üniversite vardı ve ben de burada bir klasik ve tasavvuf edebiyatı uzmanıydım. Bir uzman olarak bu konuları ben değerlendirmeliydim, bana sorulmalıydı bu konular.. (Sanki vatandaşın çok umurundaydı(n). Yazamazdım, üniversitelerin özgürlük sorunu da dahil bir çok çekişmeler ve engeller vardı. Ve doçentlik çalışmam dahil bir sürü işim gücüm. Hem üniversitelerin piyasayla  ne işi olabilirdi(!). Üstelik Kulalı Mustafa Nüzulî Divanını aldığım maaştan çoluk çocuğun rızkından kesip bastırmıştım da bana ne kazandırmıştı, kaybettirmekten başka. Toplumsal bir ilgi mi, mahallî bir destek mi, bilimsel bir unvan mı? Vicdanen bir gönül borcu saydığım bu tanıtım, değerlendirme ve tenkit işte böylece kalakaldı. (Burada yanlış anlaşılmasın, ben kitaba ve sahibine methiye dizmeyecektim. Kitabı yayınlamasından dolayı tebrik ve teşvikle beraber eksik ve yanlışlarından dolayı bazı teklif ve tenkitlerim de olacaktı. İşte aklım ve gönlüm bir salıncakta sallandılar yıllarca. Sonra bu kitaplar, zamanın nisyan perdesine sarıldı, unutuldu kaldı. Şimdi bu Sempozyum ilanını görünce aklıma onun kitapları geldi ve gözüm gayr-ı ihtiyarî Nejdet Bey’in ismini aradı. Ama yoktu. Halbuki eksik ve kusurlarına rağmen Entekkeliler konusunda yapılmış ilk, hattâ yegâne çalışma, temel taşı ve sütundu. Üstelik bu yörenin yetiştirdiği bir değer olmasına karşılık damgalamalarla hakkı yenmiş, mağdur edilmiş ve üniversiteye alınmamıştı. (Kendisinin doktora tezi olan ve Hocası Prof. Dr. Ali Haydar Bayat’la yayınladıkları Mürşid isimli kitabın önsözünde hocasının yazdıkları (s.3), bilim ve kültür tarihimize düşülen ilginç ama hazin bir dipnottur.)   

            Burada değerli Dr. Necdet Bey kardeşime sesleniyorum. Üzülme Nejdet Bey kardeşim. Dünya kimseye kalmıyor. Bak işte Ali Haydar Bey de gitti. Belki seni engelleyenler de!.. Gitti gidecek herkes! İnancımız var, orda herkes yaptıklarının karşılığını görecek. Benim gibi ihmalkarlar da.. Ama olan maalesef kültürümüze oluyor. Ama kitaplarınla ilgili değerlendirmeleri yazacağım, söz. Belki sempozyumda imkan tanınsaydı senin kitaplarını bu bahaneyle tanıtıp değerlendirerek tenkit edecektim. Belki bu yazının içinde hoşuna gitmeyecek bir çok şey de olacaktı ama, inan yok sayılmaktan çok daha iyidir yankı bulmak. Ne diyelim demek ki her şeyin bir vakt-i merhunu varmış. Bakın o gün yazılan kitapların başka bir biçimde tecellisi bu gün böyle güzel bir Sempozyum’la yankılanıyor.

            Manisa Kültürü deyince ne anlamak lazım bilmem ki! Var mıdır gerçekten böyle bir kültür? Ama sempozyum tasavvuf edebiyatı ve kültürü üzerine olunca biz de gûyâ bu konuda uzman (kerameti kendinden menkul, hiç kimsenin hiç bir şey sormadığı) olunca ve bir kitap ve ondan fazla makale yazınca, bu konuda da bir iki şey söylemeden geçemeyeceğim: Bu kültürü oluşturacak, ortaya çıkaracak ve koruyacak olan özel ve resmi kurumlardır, sivil toplum kuruluşlarıdır. Özel kurum ve kuruluşların kendi özel işleri klüp, klik, dernek, cemaat ve tarikatları vardır; öncelikle onlarla ilgilenirler,  resmi kurumların da resmî  görevleri.. Belediye gibi kurumlar ise halk ve resmî kurumlar arasında bir köprü olup o beldenin yalnız imar, iskan, yol su işlerinden değil aynı zamanda kültür işlerinden de sorumludurlar. Bu gün Manisa Belediyesi daha öncelerine göre kabuğunu kırmış, bu konuda da birçok çalışmalara imza atmıştır. Başta kısaca değindiğimiz gibi sinemasıyla, tiyatrosuyla, konserleriyle, panel, sempozyum ve konferanslarıyla, yayınladığı kitaplarıyla bu konuda yaptıkları da epeyce bir yeküne ulaşmıştır.

            Ancak yapılan bu çalışmalar, öncelikle bulunduğu bölgede yaşayan bilim adamlarına ve uzmanlarına danışılarak yapılırsa çok daha iyi olacaktır. Yoksa uzaktan birilerini getirmek ve yol parası vs. vermek daha mı iyi olmaktadır? Belediye görevlileri ve sempozyum düzenleyicileri bunu yanlış anlamasınlar. Elbette çok güzel şeyler yapıyorlar. Hele öncekilerle kıyaslayınca bu çok önemli. Çünkü daha önceden belediyede kültür işlerinden sorumlu böyle bir birim bile yoktu. Ancak artık Manisa’da Üniversitemiz epeyce gelişmiş ve çeşitli sahalarda pek çok uzman yetiştirmiştir. Bunların da mutlaka işin içine katılması elzemdir. Meselâ Marîfîliğin önemli mahallî merkezlerinden olan Demirci’deki durumu ile ilgili oradaki öğretim üyesi arkadaşımız Yrd. Doç. Dr. Rasih Erkul’un da çalışmalar yaptığını hattâ bunu yayınlayacak yer aradığını duyuyoruz. Ayrıca Tarih Bölümü’nden bir arkadaşın da konu ile ilgili çalışmaları olduğunu biliyoruz. Bunlar değerlendirilebilirdi. Meselâ daha önce Yiğitbaşı Velî ile ilgili yapılan güzel sempozyumla ilgili benim de üniversitemizin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yazdığım önemli bir makalem vardı. Sempozyumda kimi dostların da dile getirdiği gibi, bu makalemde Yiğitbaşı Veli’nin halifesi Talip Ümmî’nin 21 şiirini bularak kendisi hakkında yeni bazı bilgiler de vermiştim.

            Manisa’nın tarih ve kültüründe önemli bir yeri olan ve defalarca yayını kesilen ve uzun yıllar ara verilen Gediz dergisi bu gün çok daha hacimli bir biçimde kitap-dergi özelliğiyle birlikte yeniden yayınlanmaktadır. Yayınlayanları tebrik etmek gerekir. Bu da Manisa için sevindirici güzel bir gelişmedir. Ancak dergi yayıncılığı, kitap yayını, kültür işleri zor işlerdir ve mutlaka desteklenmelidir. İnsanlar yazık ki diğer ihtiyaçlarına harcadıkları parayı, kitap ve kültür işlerinden çoğunlukla esirgemektedirler. Bunların ancak tanıtılıp desteklenerek kurumlar bazında sahip çıkılarak yaşaması mümkündür. Yoksa yalnızca fedakarlık ve özveriyle yaşaması zordur. Kültür işleri ile ilgili bir birimi bulunan Valiliğin ve seçildikten sonra herkesin başkanı olan sayın Belediye başkanının hiçbir ayırım gözetmeden bu konulara da destek vermesi beklenir. Ayrıca popüler kültürün hızlı bir biçimde ürettiği ve binlerce kişiyle bir anda tükettiği konserler, kalabalıkların hoşuna gitse de kültürümüze kalıcı olarak pek bir şey vermez, hizmet ve temsil de etmez. Bunlardan birisine verilen parayla bir çok kültür işi yapmak, kitap ve dergi yayınlamak imkan dahilindedir.

            Burada yanlış anlaşılmaktan çekinerek şunu tekrar söylemekte yarar görüyorum: Düzenlenen Sempozyum gerçekten Manisa için çok yararlı, güzel bir gelişmedir. İçlerinde Prof. Dr. Mehmet Demirci Hocam, Prof. Dr. Atabey Kılıç, Prof. Dr. Adem Ceyhan, Doç. Dr. Ziya Avşar hocalarımız ve meslektaşlarımız, gelecek vadeden genç, kabiliyetli, çalışkan asistan arkadaşlarımız var. Mutlaka güzel olacaktır buna inanıyorum. Ve buradan konuyla ilgilenen herkesi katılmaya çağırıyorum. Amacım kimsenin kırılmadan mümkünse herkesin memnun edilmesidir. Konu hele hele tasavvuf olunca kimseyi kırma ve kapsam dışında bırakma lüksümüz yoktur. Bu bir mîrî malıdır, kimsenin tekelinde değildir ve herkesindir.

            Sempozyum düzenleyicileri ve belediyeyi bu faaliyetinden dolayı tebrik eder, daha nice, güzel, kapsayıcı, katılımlı, geniş programlarla el ele, gönül gönüle birlikte olmalarını diler, kendilerine selam ve saygılarımı sunarım.