Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN

Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN

[email protected]

Bu dili anlamakta zorlanıyorum

09 Ocak 2022 - 13:18

Bir dil bilimci olarak dilin çeşitli değişkelerini (varyantlarını) biliyorum. Yazı dili edebî dil, konuşma dili, halk dili, sokak dili, meslek dili, argo, grup dili, ölçünlü (standart) dil, lehçe, şive, ağız…

Siyaset dili mi desem, iktidar dili mi, muhalefet dili mi? Yoksa herkesin adıyla mı ansam, falanın dili, filanın dili? Dilin on binlerce yıllık gelişmesi içinde yeni ortaya çıkan bu dile mutlaka bir ad bulmalı. Çünkü hiçbir kavram zihinlerde soyut olarak kalmaz, mutlaka bir adla, bir terimle ortaya çıkar. Siyasetçilerimizin yeni diline de mutlaka yeni bir terim gerekiyor.

Hakaret olarak "çukur" kelimesini yanılmıyorsam Necip Fazıl icat etmişti. "Sana alçak diyemem çünkü onun da bir irtifaı var, sana ancak çukur diyebilirim." diyordu. Necip Fazıl'ı çok seven bazı siyasetçilerimiz de ondan kopyalayarak bir süreden beri rakiplerine "çukur" demeye başladılar. Ancak "çukur"la yetinmiyorlar; "çamur, çirkef, cüruf…" diye devam ediyorlar. İyi ki "cîfe" gibi kelimeleri unutmuşlar; iyi ki Türkmence bilmiyorlar da "çukur" yerine "çunggur" filan demiyorlar.

Bir de "cibilliyet" var dillerinde. Cibilliyetsiz, soysuz filan. Tabii bunları anlıyorum. Hakaret etmek, aşağılamak için kullanılan kelimeler bunlar. Anlamakta zorlandığım ise şudur: "Çamur, çukur, cibilliyetsiz" filan diyenler, bunların arkasından "edepsiz, terbiyesiz" gibi sıfatlarla da rakiplerine saldırıyorlar. İşte bu ne demektir anlamıyorum. Yani "Ben her türlü terbiye dışı kelimeyi kullanabilirim ama sen kullanırsan sana terbiyesiz derim." mi demek istiyorlar? "Ben demokrasi dışına çıkarım, sen çıkamazsın, çıkarsan sana faşist derim." Bu gibi sözlerin arkasından "Gözlerini oyarım, kafanı kırarım, dilini keserim." gibi cümleler de gelebilir mi acaba? "Oyarım, ezerim, silerim, kovalarım…" Neyse, daha fazla ileri gidip de hatırlatmış olmayayım.

Evet, bu dile bir ad bulmalı. Kinaye yollu "terbiyeli dil" diyebilir miyiz? Hani hem terbiyesizce konuşuyor hem de karşısındakine "terbiyesiz" diyor ya, "terbiyeli dil" kinayesi bu tutuma yakışır, diye düşündüm. Fakat bir sorun var. "Terbiyeli" kelimesinin "yumurtayla, limonla terbiye edilmiş" gibi bir anlamı da var. Oysa bunların dili, ne yumurtanın beyazıyla ne Arap sabunuyla terbiye edilebilir. Bu sorundan kurtulmak için "edep adap dili" diyebiliriz belki. Tabii yine kinaye olarak. Bu arada adap, "edep" demek değildir, "görgü" demektir, diyerek işi karıştırmayın. Bir de kelimenin ilk a'sını uzun söylemeyi unutmayın.

Bir olguya, bir kavrama ad verirken kinaye kullanmak doğru mu? Doğru değil belki ama başka çıkar yol bulamıyorum. Bir dilci olarak ben de bunaldım doğrusu. Hah, "bunaltıcı dil" diyebilir miyiz acaba? Yahut terbiyesizce konuşup terbiyesiz demenin şaşırtıcılığı dolayısıyla "şaşırtıcı, şaşkınlık verici dil"?...

Bir de "aldanma, aldatılma" kavramları var. Hani sıkça kullanıp "Aldatıldık, Allah'tan ve milletimizden af dileriz." filan diyorlar ya, buna dayanarak "aldanma/aldatma dili" desek nasıl olur? "Bitsin bu hasret! Aldatıldık. Analar ağlamasın! Aldatıldık. Dolar, Türk parası, altın! Bu sefer aldatılmadık. Gözlerim ışıltılı, içim kıpır kıpır."

"Sokak dili" desem olmaz çünkü sokak dili, sokaklarda konuşulur. Galiba şimdi buldum: Tepe dili. Hem tepelerde konuşulduğu için hem de tepe tepine konuşulduğu için "tepe dili" uygun bir terim olabilir. Neticede iktidar da muhalefet de tepelerden konuşuyor, tepeden bakarak konuşuyor. "Şimdi siz de çelişkiye düştünüz." demeyin bana. Çelişkiye düşmekten başka çarem yok. Yeni dil benim de nöronlarımı ve sinapslarımı altüst etti. "Beyin hücreleri" demeliydim ama yeni dil benim dil duyarlığımı da mahvetti.

Son zamanlarda dil üzerinde düşünmüyordum. "Tepe dili" kullananlar beni dil üzerinde düşündürdükleri için teşekkür etmeliyim belki de. Bu yazıyı bir dil yazısı olarak da kabul edebilirsiniz. Neticede bütün varlıklar gibi dil de sürekli değişen, sürekli hareket hâlinde olan bir varlıktır. Dil bilimci de dildeki en son değişim ve gelişimleri incelemek, gerekirse yeni kavramlara terim bulmak zorundadır. Bir canavarın sokakta bir kadını döverken kullandığı dil de, bir hırsızın bir dükkânı soyduğu sırada gördüğü Kur'an'ı öpüp başına koyarken kullandığı dil de, bir siyasetçinin aldanırken ve aldatırken tepelerden kullandığı dil de dil bilimciyi ilgilendirir. Yeni konular arayan genç dilciler için sonsuz kaynaklar var. Bu konudaki zenginliğimize diyecek yok doğrusu. 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum