Önder GÜZELARSLAN

Önder GÜZELARSLAN

[email protected]

TARİHİN DERİNLİKLERİNDEKİ HAZİNE EŞREFOĞLU CAMİİ

01 Eylül 2020 - 10:17

                     TARİHİN DERİNLİKLERİNDEKİ HAZİNE EŞREFOĞLU CAMİİ
 
Anadolu seyahatlerimde ikinci kez uğrayıp ziyaret ettiğim ve her görüşümde beni büyüleyen bir eserden sizlere bahsetmek istiyorum. İki yıl önce ziyaret ettiğimde bende ciddi etki bırakan Konya ilimizin Beyşehir ilçesinde yer alan Eşrefoğlu camiini geçtiğimiz haftalarda ikinci kez ziyaret etme imkanı buldum. Ülkemizde bulunan tarihi eserler içinde ahşap işçiliğinin ön plana çıktığı önemli bir yapı olan Eşrefoğlu camii yaklaşık 730 yıldır ayakta kalabilmiş nadide eserlerden birisidir.
Konya ilimizin Beyşehir İlçesi İçerişehir Mahallesi'nde ve Beyşehir Gölü’nün hemen yanı başında bulunan, Orta Asya'da Semerkant, Buhara gibi eski Türkistan şehirlerinde yer alan ağaç direkli camilerin ülkemizdeki eşsiz bir örneği olan Beyşehir Eşrefoğlu Camisi, Anadolu'daki ahşap direkli ve düz çatılı camilerin en büyüğü ve orijinali olup 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğlu Beyliği’nin kurucusu Seyfeddin Süleyman bey tarafından inşa ettirilmiştir.
Eşrefoğlu Camii’ne girdiğinizde adeta insanı büyüleyen bir atmosfer ile karşılaşıyorsunuz. Cami, 46 ahşap sütun üzerinde yükselmektedir. Sedir ağacından elde edilen sütunların her biri cami inşa edilmeden önce hepsi 6 ay suda bekletilmiştir.  Caminin ana giriş kapısı, içinde yükselen ahşap sedir ağaçları, müezzin mahfili, hünkâr mahfili, caminin tam ortasında bulunan kar kuyusu, mihrap ve minberi her biri baktıkça insanı büyülüyor. Böylesi ince işçilikle dolu eser ülkemiz için bir gurur kaynağı. Ecdadımızın gerek Selçuklular, gerek beylikler döneminde ve gerekse de Osmanlı döneminde yaptırdığı eserlerin her biri hala günümüzde o günkü şartlarda nasıl yapıldığını çözemediğimiz muazzam birer tarihi ve turistik değeri olan eserleridir. Bunların kıymetini çok iyi bilip yerli ve yabancı turistlerin ilgisine sunmayı bilmeliyiz. Maalesef bu eserleri tanıtmakta çok eksiğiz.
Bu girizgâhtan sonra biraz caminin yapısı ile ilgili bilgilendirmelerde bulunacağım. Eşrefoğlu Camii iç mekanı; ahşap, taş, çinicilik, kalem işi süslemeleri, tuğla, alçı, kar deposu, bey mahfili, müezzin mahfili, itikaf mahalli, kündekâri tekniğiyle yapılmış minberi ve çilehanesiyle bir çok özelliği bünyesinde barındırmaktadır.
Caminin ana giriş kapısı olarak bilinen Taç Kapı, beylikler döneminin anıtsal taç kapıları arasında yer almaktadır. Caminin içinde bulunan Hünkâr Mahfili, Eşrefoğlu beylerinin namazlarını eda ettikleri ve ayrıca beylik işlerini görüştükleri yer olarak kullanılmıştır. Daha çok çiçek ve yaprak kabartmalı bitkisel süslemelerle bezeli olan kapı; mukarnas dolgulu kavsarası ile muhteşem bir görüntü arz etmektedir. Taç kapıdan içeriye doğru geçerken ceviz ağacından kündekâri tekniğiyle yapılmış ve üzerinde Zümer Süresi’nin 73. ayetinin yazılı olduğu ahşap bir kapıdan girilir. Caminin içinde 46’sı sedir ağacından yapılma toplamda 602 adet sütun ve kiriş bulunmaktadır. Caminin tam ortası bulunan ve bugün üstü camekanla kapatılmış kısım toprakla örtülüymüş. Bu kısımda yüzyıllar boyu kış aylarında biriken karlar yine caminin tam ortasındaki havuza kürenerek burada birikmesi sağlanır, biriken karların yavaş yavaş erimesi ile ortamı nemlendirerek yakılan sobalardan ötürü ahşap sütunların çatlayıp kurumasını engellenirmiş. Böylece cami uzun ömürlü olur ve orijinalliği korunmuştur. 1965 yılında karlığın üstü camla kapatılmış ve işlevini yitirmiştir. 
Camideki önemli işçiliklerden biriside caminin minberi. Minberin tamamı ceviz ağacından kündekâri tekniğiyle çivi ve tutkal kullanılmadan yapılmıştır. Minberin mihraba bakan yan cephesinde güneş, yıldız ve gezegenleri sembolize eden gökyüzü canlandırılmıştır. Minberin ön cephesinde Arapça kufi yazıyla Allah (c.c.), Hz. Muhammed (s.a.v.) ve dört halifenin isimleri yazılmıştır. Minber kapısı ise çok küçük yapılmıştır. Günümüzdeki camilerin minberleriyle de kıyaslandığında küçüklük görülebilmektedir. Bunun sebebi ise hatibin tevazu içinde, boyun bükerek hutbeye çıkması öğütlendiği içindir.
Caminin mihrabı ise 6 metre yüksekliğinde çini mozaiği tekniği ile yapılmıştır. Eşrefoğlu camii mihrabı Selçuklu çinili mihrapları içerisinde büyük ölçüde orijinalliğini koruyabilen tek mihraptır, desek yanılmış olmayız. Mihrabın üzerindeki geometrik şekiller ve bitki motifleri insana cenneti ve sonsuzluğu hatırlatmaktadır. Mihrabın merkezindeki kabartma üzerindeki 8 kollu yıldız Selçuklu Devletini sembolize etmektedir. Etrafındaki 24 adet merkeze yönelmiş oklar ise Oğuz boylarını sembolize etmekte ve okların yönü merkeze doğru olduğundan dolayı devlete olan bağlılık sembolize edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca merkezden oklara doğru süzülen 24 ışın demeti ise Anadolu Beylikleri üzerine doğmuş bir güneşi ifade etmeğe çalışılmıştır. Caminin içindeki müezzin mahfili ise 1571 yılında yani Osmanlı döneminde ilave edilmiştir.
Bugün bu esere istenildiği düzeyde ziyaret gerçekleşmese de yine de ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerin hayranlıkla seyrettiği Selçuklu dönemine ait hem taş hem ahşap işçiliğinin nadide örnekleriyle dolu olan, Eşrefoğlu Camii, UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.
730 yıla yakın bir zamandır ayakta kalan bu nadide eseri iki kez ziyaret etmek nasip oldu. Bu eseri hala daha görmemiş olanlar var ise mutlaka Konya Beyşehir ilçesine yollarını çevirerek ziyaret etmelerini tavsiye ederim.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum