FLAŞ HABER
Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

SPİL DAĞI YAŞLANMIŞ

20 Haziran 2019 - 16:34

SPİL DAĞI YAŞLANMIŞ

                    

 (Eski Manisalılara)                              

Türkiye, Avrupa, Amerika ve Avustralya’da ikamet eden eski Manisalılardan zaman zaman haberler alıyorum. Her insan, doğduğu ve büyüdüğü şehre özlem duyar. Eski Manisalıla da böyle bir özlem içindeler. Bana gönderdikleri mesajlarda “Eski Manisa” yı yeniden anlatmamı istediler.Geçmiş yıllarda bu konuda yayımlanan birkaç yazım vardı.

*

Konuya, ilk once tarihten söz ederek girelim.

Dünya tarihi, dört milyon yıl öncesine uzanır. 
Yapılan bilimsel araştırmalar,  Manisa’nın Antik Çağ’da bir deniz olduğunu gösteriyor.

Manisa’nın M.Ö.14.yüzyılda başlayan yazılı tarihi, Truva Savaşı’ndan dönen Magnetliler ile başlar; Etiler, İyonyalılar, Hititler, Akalar, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Bergama Krallığı, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Saruhanlılar ve Osmanlılar ile devam eder.

*

Devam edelim:

Bugün Manisa, Türkiye’nin en önemli kentlerinden biri sayılıyor.  Şehri’ni ziyaret eden insanlar, Spil Dağı, Gediz Ovası, İzmir Yolu, Akhisar yolu, Gediz Nehri, daha sonra da kentin merkezi ve mahalleri ile tanışırlar.

Manisa; tarihsel ve sosyolojik dokusunun yanında yatırım, tarım, sanayi, ticaret, sağlık ve eğitim alanında gelişmiş.

*

Eski Manisalılar; akasya, selvi, kavak, çınar, çam, incir, iğde, hurma, erik, dut, kiraz, şeftali ve nar ağaçları ile  kaplı tek ya da iki katlı ve içinde havuzu bulunan  verandalı ve bahçeli evlerde otururlardı.

Dağ eteklerinde Osmanlı Sancakbeyliği’nden kalma yıkılmış kale, konak ve köşkler dikkati çekerdi.

Evleri birbirine bağlayan sarmaşıklar, hanımelileri, şakayıklar, menekşeler, sardunyalar, leylaklar, kedi tırnakları, akşam sefaları, mercanlar, asmalar, gül ve lale bahçeleri salgıladığı kokularla harikuladeydi.

Sofralara konulan, köfte yanında zeytinyağda kızartılmış domatesli, acı biberli patlıcan kızartması ve musakka sevilen yemeklerdi.

Şehrin nüfusu otuz beş bindi. Bozköy, Horozköy ve Muradiye şehre en yakın köylerdi.
Odun ve kömür sobalı ya da mangallı evlerin çoğunluğu mavi badanalıydı. Bazı evlerin bahçesinde su kuyusu ve tulumba bulunurdu. Mahalle sokakları  taşlıydı.

Yaz aylarında, Gediz Ovası’ndaki bağların damlarında kalınırdı. Damlarındaki hayat; üzüm bağları, kavun karpuz tarlaları, domates, biber ve sebze bahçeleri, pamuk ve tütün ekili topraklar, tulumba suları, kır çiçekleri, yeşil otların serinliği,  çekirgelerin çalgısı, tarla  kuşlarının kanat çırpışları ile huzur ve mutluluk içinde geçerdi.

Şehirde araba ve taksi sayısı çok azdı. Ulaşımda at arabası, payton ve bisiklet kullanılırdı. Resmi iş  yerlerine  kravatlı takım elbise ile yürüyerek gidilip gelinirdi.

Yağmurlu mevsimlerde Gediz Irmağı taşardı, ırmağın suları şehrin kenar mahallerini basardı, balıklar sokak aralarında yüzerdi.

Kış aylarında bir insan boyu kar yağardı.Okullar tatil olurdu.Dağdaki domuz sürüleri, Gediz ovası’na inerdi. İzmir Körfezi martıları yiyecek bulmak için ovayı mesken yapardı.Dağlardan kurt, çakal ve tilki sürüleri şehre  yaklaşırdı.

Kış geceleri sobaların etrafında kitap okunur, ders çalışılır, masallar anlatılır; mısır patlatılır, kestane kaynatılır, ayva pişirilir, sokaktan geçecek olan “bozacı” beklenirdi.

Yaz gecelerinde, fırından simit ve börek alınır, evlerin bahçelerinde çay sohbetleri yapılır, gökyüzüne ve yıldızlara bakıp hayaller kurulurdu.

Komşular arasındaki kahve ve çay sohbetlerinde,özenle hazırlanmış cevizli baklava, ıspanaklı börek ve kurabiye ikram edilirdi.Çoğu ev,  suyu sokak çeçmelerinden kovayla taşırdı.

Evlerde, kahvelerde ve iş yerlerinde radyo dinlenirdi.Ev telefonu çok azdı. Yazılar sazkalem veya dolmakalemle yazılırdı. Şehir postanesinden telefon adilir, üzeri damgalı posta puluyla  mektup gönderilir ve telgraf çekilirdi.

Mahalle kahvelerinde, günlük dünya olaylarına dair kültür sohbetleri yapılır, tavla, bezik ve satranç oynanırdı.

Bahar ve yaz günlerinde, Manisa halkı kırlara çıkardı; Spil Dağı yamaçları, Karaköy Şelaleri, Kuşlu Bahçe, Akpınar ve Bozköy ile Ulupark mesire yerleriydi.

Çocuklar, Spil Dağı yamaçlarındaki sahipsiz incir, kiraz, iğde, dut, ayva ve erik ağaçlarından meyve toplardı.
Öğlenleri şehrin ağaçlarındaki ağustos böcekleri her mahalleye konser verirdi.

Tatil günlerinde, Gediz Irmağı ve Nif Çayı’nda yüzülür, balık avlanır, kayıkla gezilirdi.

Kentin Şehir Sineması ve Zevk Sineması’da en son çekilen Fransız, İtalyan, Amerikan, İngiliz, Alman ve Hint filmleri büyük bir ilgiyle izlenirdi.

Manisa Lisesi, erkek Sanat Okulu, Kız Enstitüsü ve Öğretmen Okulu  öğrencileri   tarafından hazırlanan        geniş katılımlı Türk Sanat Müziği, Halk Müziği, tiyatro, öykü ve şiir matinelerine gidilirdi. Resim sergileri açılır, defileler düzenlenirdi.

Şehrin Şamlı ve Musa Aga pastaneleri, Ulupark ile Fatih Parkı’nda  öğrenciler tarafından sanat ve edebiyat sohbetleri yapılırdı.

İlçelerden gelip Manisa’daki orta öğretim okullarında tahsil gören gençler öğrenci yurtlarında kalırdı.

Manisa Lisesi Felsefe öğretmeni Rahmi Taşçıoğlu, İngilizce öğretmeni Talat Görgün, sanat öğretmeni Saim Tonguç, tarih öğretmeni Yahya Kaynak, edebiyat öğretmeni Nazik Erik, fizik öğretmeni Vehbi Kutengin ve eşi Semiha Kutengin sevilen öğretmenler arasındaydı.

Manisa’da “Hürriyet Misaki” ve “Işık” isimli iki yerel gazete ile “Genç Spil” adlı aylık sanat ve edebiyat dergisi yayımlanırdı.

Manisa’da coşkulu taraftarı ile iki yerel futbol takımı vardı : Yıldırımspor ve Sakaryaspor.

Mahallerde karşılıklı saygı ve duyarlılık içinde oluşan komşuluklar vardı. “Ev alma, komşu al,” denirdi.

Gençler, büyüklerin yanında çok konuşmazlar, ayak ayak üstünde oturmazlar, sigara içmezler, saygıda kusur etmezlerdi.

Annelerin, mahalle aralarında oynayan çocuklarını çağırırken çıkardıkları sesler, şehrin en büyük binası olan Hükümet Konağı önünden bile duyulurdu.

Şehirde asayiş, polisler ve mahalle bekçileriyle sağlanırdı.Günlük hayatta hiçbir adli olaya rastlanmazdı.
Manisalılar karşılaştıklarında birbirlerine nezaketle selam verirler, hal hatır sorarlar, saygı ve sevgilerini sunarlardı.

Emekliler genellikle bahçe işleri, kültürel faaliyetler, kitap okuma ve çocukların eğitimi ile vakit geçirirdi.
İngiltere, Amerika, Almanya ve Fransa gibi ülkelerden gelen tarihçi ve arkeologlar tarafından  şehir müzesinde, Spil  Dağı ve Gediz Ovası’nda yoğun bilimsel araştırmalar  yapılırdı.

Halk arasında para pek değer taşımazdı, “Para mühim değil, insanlık mühim” denilirdi.
Manisalı yüksek öğrenim gençliği, Alaşehir Banliyosu, Mavi Tren, Ege Ekspresi ve Boğaziçi Ekspresi ile İzmir, Ankara ve İstanbul’daki üniversitelere uğurlanırdı.

Lokantalarda tanınmış “Manisa Kebabı,”yanında revani sunulurdu.

Beyazfil’in önünde  her akşam vakti gaz lambası altında tepsilerde kaymaklı şambali satılırdı.

Seyahat denilince akla “İzmir” gelirdi.İzmir’e yapılan otobüs ve trenle yolculuk keyif vericiydi. Bazı kimseler, İzmir’e yürüyerek giderdi.

Manisa’nın Ulucami altındaki eski otobüs terminalinden ülkenin her tarafına otobüs kalkardı. İzmir Uluslararası Fuarı’na gitmek için özel otobüs tutulurdu. Uçakla ulaşım, “İzmir Hava Alanı”ndan sağlanırdı.

Ana cadde üzerindeki kitapçı Kemal, dünyada yeni yayımlanan kitapları okuyucularına getirirdi. Gazeteci Cavit, İstanbul’un günlük gazetelerini her sabah hazır bulundururdu. Gazetelerin   “arkası yarın tefrikaları” keyifle okunurdu.

Tamamiyle yerli malı kullanılırdı. “Sümerbank” üretimi giyim eşyaları alınırdı.

Mesir Macunu Festivali’ne ülke içinden ve dışından çok sayıda ziyaretçi katılırdı.

Magnesia Antik Kenti Kralı Tantalos’un üzüntüden taş kesilmiş kederli  kızı Niobe’nin  dökülen gözyaşlarının dinmediği düşünülürdü.

Hatıralar, hatıralar, hatıralar.

*

Şimdi Yirmi birinci Yüzyıl Dönemi. Başka bir ifadeyle Uzay Çağı başlıyor.

Manisa; ovasıyla, yaylasıyla, üzüm bağlarıyla, yeni öyküleriyle  birlikte mevsimler içinden sessizce geçerek yaşamını binyılların ardından yorgun olarak Gediz Irmağı gibi durgun akarak sürdürüyor.

“Manisa,” “Spil Dağı” demektir. Çünkü, Manisa,  Antik Çağ’da “Magnesia” adıyla Spil Dağı’nın eteklerinde kurulmuş gizemli bir şehir konumundadır.Bu nedenle Manisa, bir  “Spil Dağı Efsanesi”dir.

Ama “Spil Dağı” artık yaşlanmış.

 

Reklam