Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

BİLGİSAYARIM VE KAHVEM

05 Temmuz 2020 - 20:26 - Güncelleme: 06 Temmuz 2020 - 00:25

BİLGİSAYARIM VE KAHVEM
 
Herkes gibi, ben de fırsat buldukça internete girerim. Gizem dolu internet ağlarındaki bazı siteleri ziyaret ederim. Sayfama gönderilen elektronik postalara göz gezdiririm.

Geçenlerde, Sayın Elvira İmamoviç Aydemir’den gelen bir ileti dikkatimi çekti: İletiye, üzerine bir demet beyaz gül konulmuş bir bilgisayar ile birlikte bir fincan Türk kahvesini sentezleyen bir resim eklenmişti.
Bu resimle ilgili ilk yorum Amerika’dan, Sayın Reyan Akbay’dan geldi. Yorumda şu cümleler yer alıyordu: “Kahve tek başına içilmez ki: Bilgisayarım, kahvem ve yalnızlığım… Başka kültürlerde, işe geç kalmamak için kahvesini arabada içenler de var… Arabam, kahvem ve yalnızlığım…İnsanları yalnızlığa sürükleyen sebep ne?”

Bu soruyu Belçika’dan Sayın Seyhan Dirim şöyle yanıtladı:” Bence, maddeye (materyalizm) verilen değerin her geçen gün artması, aileleri küçülmeye ve insanları yalnızlığa mahkûm etti. Eskiden, kış geceleri mangal külünde pişirilen kahvenin bir ritueli vardı. Kahvenin pişirilmesi de uzun bir zaman alırdı. İşte bu zaman zarfında da sohbet koyulaşırdı. Rahmetli anneannem (Giritli) kendi kavurduğu kahveyi el değirmeninde çekerken içine bir Girit adeti olan kakule de katardı. İşte o kahvenin kokusu komşudan bile duyulurdu. Bu dayanılmaz koku, aynı zamanda komşuya da bir davet idi...Özellikle yurt dışında kahve makinadan çıkıyor. Yani dostluk ve insanın sıcaklığı ne yazık ki bu kahvelerde bulunmuyor.”

Türkiye’den Sayın Zarif Ağustoslu, internetteki kahve sohbetimize katıldı: “Evet bizim zamanımızda radyolarımız vardı, radyo tiyatrosu, arkası yarın, çocuk saati ve bunun gibi çok güzel programlar vardı. Komşuluklar vardı. Yaşamak ve paylaşmak için bol bol zamanımız vardı. Kahve yalnız içilmezdi. Bir dost veya bir arkadaşla keyifle içilir, fincanlar kapatılır, fallar bakılır, en önemlisi samimi sohbetler edilirdi. Şimdi o günleri bizler hasretle anıyoruz. Gençler o kadar çok koşuşturma içindeler ki,  belki de yalnızlıklarının farkında bile değiller.”

Bir internet gezgini de bir yorum bıraktı : "Ya kahveler eski kahve değil, genleriyle oynandı; ya da insanlar eski insanlar değil."

Sayın Akbay’ın nostaljik  “Bilgisayarım, kahvem ve yalnızlığım", bir öykü, bir roman,  bir şiir başlığı olabilirdi; bir türkü, bir şarkı, bir tiyatro oyunu, bir opera eseri ya da bir sinema filmi adı da…

Kahve deyip geçmeyin...Kahvede tarihsel, sanatsal, sosyolojik, insani ve felsefi bir derinlik vardır. kahve, çağlar boyunca dünya ve insanlık kültürünün bir parçası olmuştur.

Fakat kahve kavramı, günümüzde yürürlükten kalktı gibi… Kahve pek rağbet görmüyor. ”Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır” ve “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” deyişleri  duyulmuyor. Kahvelerin, içten ve bilgece öğreticiliği   kalmadı. Entelektüel kahve sohbetleri   uzaklarda bir yerlere giderek kayboldular. Dünya insanlığının- kültüre değil - maddeciliğe ve  yüksek teknolojiye bağımlılığı nedeniyle güzel düşünme, güzel konuşma, güzel davranma sanatı sanki son bulmak üzere. Kahveler; coffeehouse, coffee shop ve cafe gibi yerlerde içilmeye başlandı. Kahveye duyulan özlemin de eski tadı yok artık.

Ama sonuçta kahve yine kahvedir. Kadim toplum kültürüdür. Yeryüzündeki serüvenini sürdürecektir.
Antik Çağ’da yaşamış meçhul bilgelerin evrensel sözleriyle bitirelim:

“İnsan bir kaptır, içindekilerini boşaltır!”
“Çok derin olan kuyu değil, çok kısa olan iptir.”

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum