FLAŞ HABER
Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

“AŞK”IN METAFİZİĞİ

10 Eylül 2019 - 20:17

“AŞK”IN METAFİZİĞİ

Elektronik posta adresime bir mesaj gelmiş : ”‘Aşk’ı  yazar mısınız?”.

*

Bilindiği üzere “aşk” sadece bir sözcüktür; ama dünyanın bütün toplumlarında efsane, masal, destan, öykü, türkü, şarkı, şiir, roman, tiyatro,  opera, resim, bale gibi kültür, sanat ve edebiyat alanlarının  başlıca öznesini oluşturmuş önemli bir kavram olarak yüzyıllar öncesinden bugüne güçlü sesini duyurabilen bir sözcük.

*

Aşkı; duygu ve düşünceler arasında dolaşan bir tsunami olduğunu ifade edenlerin yanı sıra çok bilinmeyenli bir denklem konumunda algılayan bilim insanları vardır.

Ne var ki bilim, aşk denkleminin gizemini ve parametrelerini açıklayamıyor.O  zaman bu konudaki boşluk akıl, mantık, bakış açısı, ortak değerler ve felsefeyle   anlamlandırılmaya ve doldurulmaya çalışılıyor.

Bununla birlikte teologlara göre insan, sevgi için yaratılmıştır.

*

Genel Kabul gören  entelektüel tanımlamalara göre aşk:

“kadın ve erkek arasında kendiliğinden oluşan karşılıklı içten ve duygusal bir bağdır. Kalpten kalbe uzanan bir köprüdür. Aşırı bağlılık duygusudur. Biyolojik değildir; platonik, tutkusal, yanılsama, paradoks, metafor da değildir. Bir gönül matematiğidir.İnsanlığın sahip olduğu en değerli  bir sevgi ifadesidir. Bir sanattır. Egonun bulunmadığı ortamda yetişen nadide bir çiçektir. İnsanı insan yapan ruhsal bir ihtiyaçtır. İnsanlığın belleğinde uyanan temiz duygu ve düşüncelerle örülmüş bir kumaşa dantel gibi işlenen gizemli bir süstür.Hayatın varlığını ve yaşama sevincini  hissettiren harikulade bir olgudur.”

*

Aşk deyince benim aklıma  şunlar gelir:

-Nizami-i Gencevi’nin “Leyla ile Mecnun” öyküsü.

-“Yusuf ile Züleyha” mesnevisi.

-“Kerem ile Aslı” ve “Ferhat ile Şirin” efsaneleri.

-Aşk uğruna tahtını terkeden krallar.

-Mayerling Faciası.

-Çocukluk yıllarındaki gül kokulu pembe hatıra defterleri.

-William Shakespeare, Edgar Allan Poe, Charles Beaudelaire, Attila İlhan, Lois Aragon, Nazım Hikmet Ran, Gülten Akın, Edip Cansever’in aşk şiirleri.

-Lev Tolstoy’un “Anna karenina”, İvan Turgenyev’in “İlk Aşk”, Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler”,Yaşar Kemal’in “Ağrı Dağı Efsanesi“, Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam”, Knut Hamsun’un “Victoria”, Benjamin Constant’ın “Adolphe” adlı romanları.

-William Shakespeare’nin tiyatro eseri “Romeo Juliet.”

-Sinemanın üç aşk filmi: Dünya sinemasının: “Aşk Hikayesi” (Love Story), “Aşk Güzel Şeydir” (Love is a Many Splendored Thing) ve “Doktor Jivago.”

*

Uzay çağına giriş yapan ve küreselleşerek “materyalizm”e kapı açan yeryüzünde aşk olgusu; klasisizm, romantizm, realizm, modernizm ve postmodernizm gibi evreleri geçerek psikolojik ve sosyolojik yeni boyutlar kazanıyor.

Bu bağlamda insanların aşk  dolu yaşamları yerini drama ve trajedilere de bırakabiliyor.

Günlük yaşamda bilgisayar, internet, cep telefonu, yapay zeka ve robotik nesneler ortaya çıkıyor. Uzayda galaksiler ve gezegenler keşfediliyor. Yıldızlararası  yolculuk projeleri hazırlanıyor. Yaşlanmış dünyaya özgü bilim dalları, evrensel akıl doğrutusunda yeniden yapılanıyor.

Sonuç olarak aşk; çağın alışılmış, benimsenmiş ve yerleşmiş yaşama biçimlerinin ötesinde - yeryüzünden çok uzaklarda bile olsa -  kendisine yaraşır bir şekilde insanlığın dostu ve sırdaşı olmaya özgürce devam edecek.

 

 

Reklam