Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

YALNIZLIĞA ÖVGÜ

24 Ekim 2011 - 00:52

YALNIZLIK SÖYLENCESİ

NACİ YENGİN

http://www.tarihistan.org/index.html

"Saray-ı uzleti bihude kılmadık me'va/

Zeman- ı hale muvafık miz'acımız yoktur"

Nabi'nin "Yalnızlık sarayını kendimize vatan edinmemiz boşuna değildir, zira mizacımız artık bu zamana uygun düşmüyor" şeklinde tanımladığı yalnızlığın kanatları altında yaşamak isteriz bazen.

Bazen de yalnızlık meleği gelir ve alır sizi götürür bilinmeyen gönüllere ve o gönüllerde kanat açar, canlanır yürekler dolusu sevgiyle…

Bazen de Octavia Paz’ın satırlarında dile gelir her daim taze kalırcasına:

               “Kaçtım ve yürüdüm dünyanın içinden/Sözlerim evimdi benim, hava türbem…”
            Yalnızlık öyle bir bilmecedir ki zamanın sarkacı eskimiş ve zaman adeta zaman olmaktan çıkmış canlı bir organizmaya dönüşmüştür içinizde:
“Zaman zonklayan şakaklarımda tekrar eder/ aynı değişmeyen kan hecesini./An dağılır. Hareketsiz. Kalırım ve giderim: Bir duraklamayım.”
Zaman durmanın diğer adı değildir…
Ve zaman yalnızlığın tek ilacıdır. 
Yalnızlığın ortağı sırdaşı ve şahidi zaman.
Yalnızlık insanlardan uzakta yaşamak ve kalabalıkların arasına girmemek hiç değildir. Modern insanın içine düştüğü girdabı gören ve bu girdabın içine girip kaybolmak
istemeyenlerin tercih edebilecekleri bir deli göleğidir aslında! Genel geçer anlayışta yalnızlığın deli gömleğini giyebilecek ve modern dayatmaların o şuh ve albenici gerdan kırmalarına sırtını çevirebilecek kaç insan vardır şunun şurasında… 
               Hayır, hayır kendimizi kandırmayalım… var gibi görünse de yoktur aslında… hangi felsefi görüşe sahip olursanız olun hangi radikal batı karşıtı, modernizm karşıtı görünürseniz görünün aslında hayat tarzınızın batılı olduğunu söylemeyi en azından kendinize itiraf edin!
               Ve eğer zaman avuçlarınızın arasından sizi fark ettirmeden uçup gidiyorsa işte o zaman boyun eğmeyeceğim diye yıllarca iman edip ahdettiğiniz düşünceler bırakıp gitmiştir sizi. Siz onları terk etmişsinizdir açıkçası…
               Eğer modern eğitim denilen bir cendereden geçtiyseniz ve eğer hayatınızda ebedi yalnızlığa; ancak Allah’la baş başa olmaya yer yoksa ve eğer başkaları ne der, el âlem kaygısı taşıyorsanız az çok hayat tarzınızdan önce düşüncelerinizdir sizi yönlendiren ve yalnızlık size göre de değildir…
               Hele bir de şehrin insanıysanız, modernliğe iman etmişseniz o zaman yalnızlık size göre değildir… pahalı zevkler albenicidir… cesaretler kırılmış ve balkondan seyreder hale gelmişsinizdir yaşananları…zaman kutsi elinden uzaklaşmış zaman geriye sarılmaya başlamıştır bile…farkında olmadan…
               İsmet özel gibi bir çığlığı hak etmişsinizdir o zaman.
               Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin…”

               “Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

bozuk paraların insanı, sivilcelerin.”

               “Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin…”

               Zaman boşluğa bırakılan bir değer olsaydı ve seçme hakkı bize bırakılmasaydı eğer acaba onun bizi seçip seçmeyeceği konusunda ne düşünürsünüz?

               Ey zaman şahitlik yap ve beni bana bırakma ne olur…     

               Yalnızlığın ortasında, kalabalıkların gölgelerinde beni bana bırakma…

               Gölgeler ki her birisi bir ruh taşır ve yalnızlıktan korkan ancak zamanı kontrol edemeyenlerin ruhların sahipleriyle doludur…

               Beni bana bırakma…

               Yalnızlık sarayımda yoldaşım ol ve zamanımı Yaradancıyla geçen her anımı

bir sufinin niyazına çevir…