Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Yağmurun Kokusu

12 Temmuz 2010 - 10:42

                Akşamdan beri bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.

                Öyle bir yağmur ki sesi odalardan, ormandan, gökyüzünden, karşı tepelerden ve denizin dalgalarından yankılanıp yere düşüyor.

                Gecenin yarısı bir an Karadeniz’in kenarında yaşadığım ve yağan yağmurun etkisiyle toprağın, evin, eşyaların ve ormanın yavaş yavaş kayıp denize doğru sürüklendiğini hissettim! Rüya mıydı yoksa kendime kurduğum uyku ile uyanıklık arasında bir senaryo muydu hala ayrımında değilim!

                Daha önce böyle bir yağmur görmediğimi itiraf etmeliyim. Belki yağmurun şiddeti itibarıyla daha yoğun yağan yağmurlara tanık oldum. Ancak böyle güzellikler oluşturan,dağların, ormanın ve rüzgarın sesiyle denizin sesini bana getiren Karadeniz sahillerinde rastlanacak türden yağmura şahit olmadım.

                Her bir damlanın ayrı ayrı etrafımdaki çam, kavak, erik, kaysı, ıhlamur, meşe, armut ve palmiye ağaçlarının yapraklarına düşerken çıkardığı bestenin insan ruhunda meydana getirdiği ahengin sesini bir ömür boyu dinlemek istiyorsunuz.

                Öyle bir musiki sesi ki sabahın ilk ışıklarıyla başlayan kangal köpek yavrularının mızıklamaları, kuşların cıvıltıları ve yağmurun tabiatla buluşmak için salına salına yere doğru yaptığı damla sağanağının sesi başka yerde yoktur sanırım.

                Kalkıp kapı pencere ne varsa ormanın içine doğru biraz daha sokulmak ve biraz daha yağmuru yaşayabilmek için ardına kadar açıyorum.

                0n temmuz iki bin on tarihinde gecenin bir yarısında sırılsıklam ıslanmak ve tir tir üşümek ayrı bir keyif! Gerçi sağ omzumdaki kireçlenme hiç istemez böyle havaları ancak şu anda onun sözünü dinleyecek değilim.

                Damlalardan önce esen rüzgârın arasına karışan mis gibi bir koku kaplıyor etrafı önce.

                Yağmurun kokusu.

                Cennetten çıkma derler ya.

İşte öyle farklı bir kokusu var yağmurun.

Toprak ve yeşilliklerle buluştuğu anda yaydığı kokunun tarifini yapmak mümkün değil.

                Bir ömür boyu bu kokuyu ve huzurlu dingin yağmurun serinliğini yaşayabileyim, duyumsayabileyim isteği ile kokuyu içime ciğerlerimi doldurmaya ve yeni nefesler derlemeye çalışıyorum.

                Damla damla  düşen, ıslak yaprakların arasında kaybolan yağmur tanelerinin aslında hiçbir zaman kaybolmadığını bilmeliyiz. Her daim taze kalan hayatın devri daim etmesini sağlayan yağmur, toprak, tabiat ve havanın buluşma anına şahit olmak ayrı bir dünya.

                Hoş bir sadelik ve şehirli insanın balkon mutluluğu ile kıyas edilmesi abesle iştigal!

                Taş yığını mabetlerinde medeniyetten, demokrasiden, çevre bilinci ve yeşil dünyadan bahseden sonradan görme görgüsüz-temelsiz aydının yarattığı dünya ile gerçekliğin dünyası bambaşka!

                Gerçek dünya tabiat, batıcı dünya görüşünün yüzyıllardır bozmaya çalışıp bir türlü istedikleri kıvama getiremedikleri sağduyulu hissiyatının yansımaları…

                Gecenin tam ortasında yağmurun altında ağaçların yaprakları arasında geçen ve yağmur sonrası açan güneşin ilk ışıklarıyla uyanan insan ve tabiat uyumunun canlı şahidi olma mutluluğu.

                Gerçek hayat bu olsa gerek…