Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TÜRK BİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ?

22 Haziran 2014 - 15:11

TÜRK BİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ?

NACİ YENGİN

[email protected]

İmkanı olanların mümkünü düşünmediği  zamanlarda  yaşıyoruz. İmkanlarımızı mümkün hale getirecek insan ve sistemleri bulup çıkaracak yeni bir ruha ihtiyaç var.

Mümkün olup olamayacağını kestiremediğimiz ancak içimizde alevlenen kor ateşleri söndürmenin zamanının geldiğine inanıyorsanız mümkünü olmadığı söylenen ancak sizin gerçekleşmesi için iman ettiğiniz düşüncelerin peşine düşmekten bir nebze olsun vaz geçmemelisiniz.

Bir olma düşüncesi güzeldir. Hayal etmek ve hülyalara dalmak rahatlatıcı, insanı gönendiren bir ruh hali olsa da bu düşüncenin gerçekleşip gerçekleşmemesi sizi de ilgilendirmez! Bir düşüncenin sonuca ulaşmasını istemek ayrı, bu düşünce için elinden gelen gayreti göstermek için çabalamak ayrı şeylerdir. Çabalamak sizden ancak o düşüncenin kamu vicdanında makes bulup dal budak salıp yeşermesi, meyve vermesi Takdir-i İlahidendir.

Tarihin hiçbir döneminde tam olarak gerçekleşmeyen bir hülyanın peşine düşmek çoğu zaman insanı bu tür düşünce ve eylemlerden uzaklaştırır! Gerek kamuoyu, gerekse pozitif düşünce disiplinleri bu tür düşünceleri açıklarken “ütopya”yaftasını yapıştırıverir! Gerçekleşmesi mümkün olmayan, hayal ürünü olan ütopyalar arasına giriverir bir anda düşünceniz. Yüzyıllardır hayalini kurup kültürel, ekonomik, sosyal ve hatta askeri birliğin kurulabileceğine dair biriktiregeldiğiniz umutlarınız, inancınız zaman içinde körelir ve sanki yalnız size ait bir düşünceymiş ve o düşünceye ancak inanıyormuş gibi bir yalnızlığın içinde bulabilirsiniz kendinizi! Ne kadar haklı ve gerçekçi gibi görünse de çoğunluğun içinde yalnızlaşan düşünceniz zaman içinde insanlar tarafından ötekileştirilmeye başlanır. Hatta zararlı, radikal ve marjinal bulunabilir!

Birliktelik ve bin yıldır kardeşi, karındaşın gördüğün insan ve kültürlerle bağların güçlenmesi adına yapılacak çalışmalar, uykusuzluğu, ıstırapları göze alıp say etmek insan ve cemiyetleri ayakta tutan en önemli itici güç olmuştur. Cemiyet ve devlet hayatında; aynı coğrafya ve aynı kültürel değerler etrafında birleşen insanlar arasında ayrıştırarak, hatta atomize ederek, birbirine düşürerek istenilen hedefe ulaşmak mümkün olmamıştır tarihin hiçbir döneminde. Gerek milli gerekse dini referanslar ayrılığı değil birlikte olmayı emreder. Emreder emretmesine de bireyciliğin had safhaya ulaştığı bir dünya ve düşünce disiplinlerinin pençesinden kurtularak birliktelik düşüncesini yeniden yeşertrmeye çalışmanın kime ne gibi bir faydası, etkisi olabilir sorusu her zaman zihnin bir köşesinde habis bir ur gibi çalışmalarınızı yer bitirir!

Kadim tarihten günümüze düşüncelerini uygulama ve insanlığa hizmet peşinde koşan peygamberler, liderler, komutanlar... Varolduğu gibi buna karşı çıkan gereksizliği, zararlı olduğu yönünde fikir ve çaba sarfeden çevreler daha çok olagelmiştir.

O halde 21. Asrın ilk çeyreğinde Gaspıralı İsmail’den ödünç alarak ifade etmek gerekirse “Dilde, fikirde, işte birlik” düsturunu yeniden gündeme getirip ısıtarak bazılarını rahatsız edecek çalışma ve düşünceler serdetmek de nereden çıktı? Ve üstelik iddialı bir girişimin adı olan “Türk Birliği” başlığı altında neler yapılabilir?

Sorular yumağı ile karşılaşmak zorundayız. Soruların cevabını hemen istemek hazırcılıktır çoğu zaman. Cevapları bizde gizliyse ve hala soru sormaya devam ediyorsak sancılarımızı başkalarıyla paylaşmaktan başka çıkar yol bulamadığımızdandır! Yüzyıldan fazla bir zamandır fert ve cemiyetimizi içten içe kemiren ancak bir türlü hayat hakkı bulamayan kültürel, ekonomik, soyal ve siyasi düşüncelerin yeniden yeşermesi gerekir mi? Uzun süredir yeterince beslenmeyen düşüncelerin her ne kadar sağlam ve köklü temelleri olsa da zamanla körelmesi, umutla bu düşünce ve eylem içerisine girenleri umutsuzluğa sürüklemesi muhtemeldir.

Millet olarak umudunu yitirmeyen ve umudu içinde tutan saklı bir genetiğe sahip olmaklığımızdan olsa gerekir ki dara düştüğümüz  her dönemde bir filiz yeşermiş ve alıp götürmüştür karamsarlıklarımızı. “Kul dara düşmezse hızır yetişmez” ifadesi bizim millet için söylenmiş gibidir! Son raddede birileri çıkmış ve elini taşın altına koyarak çekip çıkarmıştır milletini umutsuzluğun pençesinden. Mete Han’dan, Mustafa Kemal Atatürk’e uzanan süreçte bunun böyle gerçekleştiği görülmektedir.

Birlik düşüncesinin ortaya çıkması için illa umudun yitirilmesi mi gerekmektedir?

Umudu içinde barındırmayan insanların idealleri peşinde koşmaları mümkün değildir. İdeal peşinde koşmak dünya nimetleri peşinde koşan devlet, parti, cemaat, ya da kişilerin içinde bulunduğu düşünce kalıplarından, hedef birlikteliklerinden çok farklı bir anlayışı benimsemenin ilk adımıdır. Düşüncenin sağlıklı oluşu kalbe huzur veren tarafı sizi ilk planda dünya nimetleriyle karşı karşıya getirse de asıl amacın bu olmadığı, olamayacağını kavramak gerekir.

21.Yüzyıl her dönemden daha fazla hissettirerek başlamıştır ekonomik, kültürel ve sosyal birlikteliğin; ortak çıkarlar için yapılması gereken çalışmaların önemini, elzem olduğunu! İslam dünyasının içler acısı hali ve ülkemizin halen yaşamakta olduğu ruh hali! Türk dünyasının önü alınmazssa yaşayabileceği travma, hızla yok oluşa doğru gidiş eğilimine girmiş olması. Milletin dara düştüğünün kanıtı sayılmalıdır. Hızırın yetişmesi milleti yeni bir ekonomik ve kültürel ruhla canlandıracak parametreleri ortaya koymak anlamına gelmektedir.

Hızır, somut bir kimlik midir yoksa Türk birliği etrafında oluşturulacak her türlü birliktelik ruhumuzdur?

Türk-İslam dünyasının hayrına olacağını düşündüğümüz çalışmaların bir asırdır saklandığı, dondurulduğu kutsal kasesinden çıkarılıp milletin önüne yeniden konması ve farklı bir seçenek olarak sunulmasının zamanı gelmiştir.

Yola çıkarken din, mezhep cemaaat, parti...Hiçbir ayrım gözetmeksizin çıkılan yolculukta beynelmilel şartların yolcuları kıskaca alması da muhtemellerimiz arasında bulunmalıdır. Zaman içerisinde güçlü seçenek olarak kalacak ve yeniden sımsıkı sarılacağımız bu düşüncenin etrafında toplanmaktan başka çözüm ve çıkar yol görünmemektedir.