Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

ŞEHRİN HİKAYESİ:KERVANBAŞI

18 Mayıs 2013 - 14:06 - Güncelleme: 18 Mayıs 2013 - 14:08

 

            Yolunu kaybeden kervanlardan olmamak için kervanların tarih boyunca yol aldığı izleri takip etmek gerekir.            

             Asırlarca aynı yoldan gidip gelen kervanların adımlarını takip ederek yolumuzu, yönümüzü bulmamız mümkündür. Asırlar geçmiş, sınanmıştır yollar. Başlangıcı ve bitişi bellidir.  Nereden yola çıkılacağı, hangi kervansaraylarda konaklanacağı, kervansarayların barınma koşulları bellidir. Ve nereye varılacağı, kaç günde, kaç ayda vasıl olunacağı… Yüzyılların birikimi sonucu ortaya çıkan bu gerçeğin peşinden gitmemiz emrolunduysa gidilmeli, kör karanlıklarda yola çıkılmalıdır.

            Güneşin alnımızın ortasında bıraktığı sıcaklık, gözlerimizin çipillerinin yarı yıkanmış haliyle kamaşması yaşansa da, saatin ilk ışıklarında yine de yola çıkılmalıdır derim!

            Eminim vazgeçirmeye çalışanlar çok olacaktır! Yolların bozuk, tehlikeli ve zahmetli oluşundan dem vuran; kervanbaşının yolları yeterince bilmediğini öne sürenler belki de en yakınımızdan birileri olacaktır! Ancak, kim ne derse desin değil mi ki siz Şehzade Şehrinin kervanbaşına güvendiniz ve mademki kervanbaşı da sizinle birlikte katlanacak onca meşakkate, neden olmasın. Neden güvenmeyesiniz ki kervanbaşınızı?

            Yüzyıldan fazla şehzadeleri eğiten, ev sahipliği yapan bir şehrin insanı neden böyle olur? Şehrinize neden şehzadelerin uğramaz olduğunu; 1595 ‘ten sonra şehrine gelen kervanbaşlarını anlamaz, anlamak istemez bir şekilde yaşamaya çalışmak şehriniz adına şaşılacak bir durumdur.

            Ya bu şehirde yaşayanlar şehzadeliğin kervan başlığını hak etmiyor ya da şehirde yaşamayı mı diye düşünmek gerekir! Şehzade Şehrine layık kaç kişi bulunur araştırılsa sonuç herkesi şaşırtacaktır… Aransa da bulunur mu merak ederim!

            Şehirler kervanlara benzer biraz da. Yüzyıllar ötesinden aldıkları yüklerini, malzemelerini, birikimlerini tarihin değişik evrelerinde bırakarak bugünlere gelen kervanlar gibidirler.

            Şehri yönetenler de kervanbaşı. Değişik durak ve kültürlerde değişen; kâh şedit kâh mülayim insanlar. Bazen de şehzade şehir gibi kervanbaşı da bir şehzade, bir hükümdar namzedi olur. İşte o zaman doru atlar rahvanı bırakıp gemi azıya alarak şaha kalkarlar. Bir medeniyetin, bir ufkun yeniden gözleri kamaştırması gibi şehirlerini de sırtlarlar peşleri sıra… Ardı sıra giden şehirliler tutturdukları türkülerle, divan şairleriyle, koyun koyuna yatan evliyalarıyla görklü, gök bakışlı medeniyetin altından harcı, mayası olurlar da şehirler içinde şehzadelik payesiyle nam salarlar diyardan diyara, gönülden gönle...

            Gün gelir devran döner şehzadeler ve şehzade ruhlu insanlar uğramaz olur şehirlerine. Şehir anlayamaz, anlamak, kabullenmek istemez yalnızlığın, unutulmuşluğun ıstırabını. Ancak yıllar, yüzyıllar içerisinde kanıksar kahırlarını içine atar, yalnızlaşır, insansız, ruhsuz ve kimsesizleşir…

            Bazen, birileri uyandırmaya, titretmeye, kendilerine getirmeye çalışır şehrin insanlarını; uyanır gibi yaşarlar… mış gibi yaparlar. Ancak nafiledir çabaları. Üzerlerindeki yüzyılların biriktirdiği ataleti atmaları muhaldir! Düşman topunu tüfeğini, tasını tarağını toplar yine de bana mısın demez uykudaki şehirli! Uyanmaz bu şehir. Derin uykusundan uyanmaz şehirli!

            Şehirde kaç kişi şehrin sahibidir kervanbaşı?

            Şehirde şehri hisseden, soluyan ve hayat verme adına çaba gösteren var mıdır?

            Kervanbaşı, ne kadar gayret etse de değiştiremez insanların kör inatlarını. Yıkıp deviremez yüzyıllar ötesinden getirdiği “atalet”, “cehalet”,” kısır döngü”, ”adam kayırma” ve bilmem ne isimle ne cisimlerle ruhlara sinmiş putları!

            Hava, su ve yoksul ruhların insanları şehirliler; kendilerini Şehzade Şehirli demekten utanmayanlar! Kervanbaşının “medeniyet”, “gelecek” ,“biz”,” haydi”, “kalkınma”, “silkinme”, “kendine değer verme”, “gençlik”, “kitap”, “kültür” nidalarını kulaklarını tıkayan şehrin insanı suçu, sorumluluğu, uyuyakalmış olmanın sorumluluğunu kervanbaşına yükler durur…

            İşte o zaman nitelikli, kendine güvenen, candan, dost ve birikimli kervanbaşı bulmakta zorlanır… Uğramaz olur kervanbaşları şehre. Şehir uykusuna devam eder biteviye…

            Ey şehrim, işte senin hikâyen!

            NACİ YENGİN

            www.tarihistan.org