Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Samiha Ayverdi Çeşmesi-Medeniyetin Ruhu

07 Ocak 2010 - 16:36 - Güncelleme: 22 Mart 2022 - 17:41

 Samiha Ayverdi Çeşmesi-Medeniyetin Ruhu
[email protected]

Modern hayatın bir hastalığı da ilerlemenin kendisi ile ilgili olması yalanı olsa gerek. İlerleme teknolojiden mimariye har alanda insanın dışInda gerçekleşen bir durum oysa. Devletlerin Sanayi İnkılâbı sonrası ideolojileri, popüler kültürün her alanda zihinlerimizde olu dayatmalarışturdukları değer yargıları sanki insanın ilerleyen bir varlık olduğunu peşkabul haline getirdi de.

Medeniyetler Teknolojinin yardımıyla ilerleyecek. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. Ancak Medeniyetleri meydana getiren insan faktörü devreye girince teknolojik gelişmeler bir yerde iflas ediyor. Etrafımıza baktığımızda bu değbenşIMI ÇIPLAK gözle gözlemlememiz mümkün. Yalnızca mimari alandaki gelişmelere baksak dahi bunu rahatlıkla anlayabiliriz. Şehirlerimiz, Mahallemiz, sokaklarımız, aliş Veriş varıncaya kadar insan ürünü olmasına ra kıyafetimize merkezlerimiz ... Kilikğerkek Modernizmin kıskacından kurtulamayan bir çevre ve yaşantının içinde olduğumuzu görmek mümkündür.

Eskiler "bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" derlerdi Modernizmin bazı uygulamaları karşİsinda şbirşkınlıklarını belirtmek için.

Cem Karaca bu CelişKili durumu ortaya koymak adına ne güzel söylemiş "Bindik bir alamete / Gideoz kıyamete / Yol dediğyol gibi in / Ulaşmalı bir yere / Biz dön baba dönelim / Geliyoz aynı yere / Bu Döngü kısır Döngü / BAşı Varda sonu yok / Dönüyom dönemiyom / Sonunda bir Çikiş yok ... "
İnsan, geliştr bir varlık mı yoksa Teknolojinin her geçen gün esiri olan, zayıflayan ve ruhundan, yeteneklerinden bir şeyler kaybeden; onun emrine girip teknolojiye tapınmaya başlayan bir nesne mi?

Bu soruya vereceğimiz cevaplar içimizde gizli duran ancak ortaya çikmakta bazen zorlanan kültürel kimlik ve bu kimlikle Celiştiği iddia edilen modern hayat arasında gidip gelecektir uzun bir süre daha.

Çoktandir uğramadığım Kır Kahvesine uğramak ve Çaybaşı'ndan yukarıya yapmakğru de eskiğirmenlerin olduğu mekanda soluklanmak amacýyla gittiğimde çok güzel bir sürpriz karşıladı beni. Bu çok hoş sürprizden haberim olmamışti. Bir ay içerisinde gerçekleştr bu duruma ziyadesiyle sevindim. Şehzade Şehirde yaşama adına biraz daha direncim arttı.

Efendim, Evliya Çelebinin ifadesine göre Saruhan İbir zamanlar 3.000 çe lindeşBenim vardır. Ancak bunlardan 50 civarında çeşBeni Günümüze gelebilmiştir.

Manisa Çaybaşı Mahallesinden Karaköy'e yapmakğru de sıralananğirmenler Dumanlı Dağ(Spil Dağı) 'dan dan gelen yayla sularıyla ÇALIşırdı. Ancak şu anda bunlardan ancak birkaç resim kaldı yadigar. Değirmene su sağlayan Yayla Suyu ise mahzun, yalnız ve İşe yarayamamış olmanın haleti ruhiyesi içerisinde akmaya devam ediyor her daim.

Suyun lezzetini bilen, mahalleyi tanıyanların hala uğrak yeri olan Kır Kahvesi ve Yayla Suyu bu günlerde ayrı bir sevinç yaşıyor. Suyun boşbir aktiğini gören hayırseverler seferber olmuş ve Yayla Suyu'na bir çeşBeni yaptırmışlar.

Manisa ve Tarih birşığı Gülbin Öztürk'ün maddi manevi çabalariyla Mimar Aydın Yüksel Beyefendinin planını çizdiği Perihan Küey Hanımefendinin maddi manevi katkılarıyla içindeşa edilmiş olan Sâmiha Ayverdi Çeşmesi klasik Osmanlı çeşBeni üslubuyla yapilmiş. İNCE Sanat ve fikir dünyasının ürünü olan Sâmiha Ayverdi Çeşmesi bölgeye ayrı bir güzellik katıyor. Hele hele Türk mütefekkiri, örnek şahsiyet Sâmiha Ayverdi adına yaptırılan çeşBeni etrafa yeni ümit tohumları ekmeye aday görünüyor.

Perihan Küey Hanımefendi 1966'ya kadar Manisa ve Çaybaşi 'nın eski haşmetiyle devam ettiğini Ancak daha sonra eski haşmetini yitirdiğini hüzünlü gözlerle anlatıyor.

Dedim ya Şehzade Şehrinde 50 civarında tarihi çeşBeni var. Hepsinin ayrı bir Hikâyesi var bu çeşmelerin. Kitabeleri sararmış solmuş. Bazı harfleri düşmüş, Yalakları kırılmış, Suları kesilmiş Garip Kalan çeşmelerin Hikayeleri.

Eski fotoğraf yapraklarının hüzünlü Bakışı var çeşmelerin hepsinde. Yanlarına her uğradiğımızda bize anlatacakları öyle hikâyeleri var ki. Her zaman yanına çağırırlar sizi. Yalnız kalmış olmak, ilgisizliktir tek şikâyetleri. Ahmet Kutsi Tecer gibi söylersek "Geceleyin bir Boler uykumu ses /İçim ürpermeyle dolar: Nerdesin? / Arıyorum yıllar var ki ben onu / aşıkıyım beni çağİran bu Sesin. "

Bazen suyun sesi bazen de suyun sesine çarpan sevgilinin sesidir sizi çağİran. Hangi Birisine uğramalı, hangisinin çağrısına uymalı Şehzade Diyarı çeşmelerinin. Hepsi de ayrı bir dünya ve ayrı bir mekândadırlar.

Saruhan Camii Çeşmesi, Pir Nefes Çeşmesi, DilşIkar Çeşmesi, Alaybey Çeşmesi, Yarhasanlar (Derviş Hasan) Çeşmesi, Halil Efendi Çeşmesi, Saru Hacı Pulat Mehmet AğBir Çeşmesi, Han Bey Parkı Çeşmesi, Gülfem Hatun Çeşmesi, Ayniâli Çeşmesi, Molla ŞAban Çeşmesi, Hacı Pulat Mehmet AğBir Çeşmesi, Kaval Çeşmesi, Üç Oluklu Çeşme, Kısık Camii Yayla Suyu ...
Daha aklıma Gelmeyen güzel çeşmeler çağırır bizi Faruk Nafiz Çamlibel'in "Çoban Çeşmesi " şiirinde olduğu gibi: "Derinden derine IRMAKLAR birğlar, / Uzaktan uzağBir Çoban çeşmesi, / Ey suyun sesinden anlıyan bağlar, / Ne söyler şu dağBir Çoban çeşmesi / ... / Ne şya havaş döker, ne âşik birğlar, / Tarihe karışti eski sevdalar / Beyhude seslenir, Beyhude çağlar, / Bir sola, bir sağBir Çoban çeşmesi.

Teknolojinin mimariyle buluşMasini istiyorsak, insanın kimliğini Ruh ve düşünce zenginliğini ortaya koyarak yaptırdığı eserlerden başlamak gerekiyor. Medeniyetin ilerlemesi teknoloji ile mümkün ancak teknolojinin de medeniyetin Ruhuna ihtiyacı yok mu?