Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi: Vambery

18 Eylül 2011 - 14:42 - Güncelleme: 01 Kasım 2020 - 17:47

Yıllar hatta yüzyıllarca derviş, şeyh veya bir başka kılıkta, kimlikte kimler gelip kimler geçmiş İslam dünyası topraklarından!

            Vambery dürüst bir seyyah ve dürüst bir ajanmış yine de. Bir de kimliklerini gizleyen ve raporlarını bağlı bulundukları ülkelere sunan ajan dervişler vardır ki asıl tehlike onlardan gelmiş insanlığa tarih boyunca.

            Vambery Türk, İngiliz Macaristan ve Dünya ilim dünyasında çok iyi tanınan bir Macar Yahudi. Onunla ilgili siyonizmin kurucusu kabul edilen Dr. Theodor Herzl şunları söyler: “Yetmiş yaşını aşkın bu topal Macar Musevisinin şahsında dünyanın en ilginç insanlarından birisini tandım. Kendisinin Türk mü, yoksa İngiliz mi olduğuna bir türlü karar veremeyen bu insan, Almanca kitap yazmakta, on iki dili aynı akıcılıkta konuşmaktadır; ayrıca ikisine ruhban olarak başladığı beş din değiştirdiğini iddia etmektedir. Bana Şark’ın bin bir muammasını ve padişahla olan ilgisini anlattı. Bana tümüyle güvenerek kendisinin Türkiye ve İngiltere’nin ajanı olduğunu söyledi.”1

            Thedor Herzl’in görüşler tartışmaya açıktır kuşkusuz ancak ortaya konan Vambery portresinin kaç yönlü olduğunu ve söz konusu şahsın üstlendiği misyonun önemini ortaya koyması bakımından dikkate şayandır.

            1832’de doğan bu Macar Yahudisini 1857’den itibaren İstanbul’da görmeye başlıyoruz. Özellikle 1863’ten itibaren dönemin ileri gelenleri ve özellikle padişahlarla dostluk kurmayı başaran Vambery’nin II. Abdülhamit döneminde yıldızı daha çok parlayacaktır. Mim Kemal Öke “Sayardaki Casus” kitabında Vambery’nin II. Abdulhamit’e bağlı olarak çalıştığını vurgular. Ancak Vambery, sözünü edeceğimiz Seyahatnamesinde kendindin İngilizler adına çalıştığı vurgulamaktan çekinmez! 

            Amacımız Vambery’nin biyografisi ve onun siyesi hayatı olmadığı için burada keselim ve asıl konumuza dönelim.

            Gidip gördüğümüz yerler hakkında bölgenin evveliyatına dair yazılmış hatıratların olmamasına çoğu zaman hayıflanırız. Hayıflanırız hayıflanmasına da oturup iki satır bir şey karalamaktan da imtina ederiz gezip gördüğümüz, tarihi kültürel dokunun yarına taşınması adına! Bu çelişkili durum içerisinde varsa yoksa Evliya Çelebimiz vardır! Sağ olsun. İyi ki yazmış deriz. O da yazmasaymış Osmanlı coğrafyası hakkında çok fazla bir bilgiye sahip olamayacaktık diye de yakınırız.

            Bütün yakınmalarımıza ve gerekli olduğuna iman etmemize rağmen her nedense yazmayız yine de gidip gördüğümüz yerler hakkındaki düşüncelerimizi!

            Vambery’nin “Orta Asya Gezisi” karşıma “Buhara Emirliği Türkistan ve Enver Paşa” çalışmamı hazırlarken bir kez daha çıkmıştı. Ancak Vambery’nin kitabında anlatmadığı birçok konu Özbekistan ve Buhara insanları(Türkistan) arasında 1863’ten beri bilinmektedir.

            Anlatacağım olay 1863 yılında Buhara Emir’i Muzaffereddin Han döneminde geçmektedir.  

            Vambery hakkında beklide hiç yazılmayan bir olay olarak kabul edebileceğimiz konuyu bana anlatan son Buhara Emir’i Âlim Han’ın oğlu Abdulkebir Yüce (Âlimi) tarafından anlatılmıştır.

            Malum olduğu üzere Vambery 28 Mart 1863’te Tahran’dan başladığı Orta Asya gezisini bir yıl sonra yine Tahrandan Trabzon’a doğru hareket ederek bitirmiştir.

            Vambery Buhara da bulunduğu dönemde bir eğlence tertip edilir. Malum Türkistanlı hacı adayları da hacca gitmeden önce İstanbul’a gelir ve Halifenin hayır duasını alırlardı. Bu amaçla tertip edilen bir şölende çalınan müzik eşliğinde insanları gözleyen Emir Muzaffereddin birden ayağa kalkarak kendinin derviş ve hacı olarak tanıtan Vambery’nin gerçek kimliğini ortaya koymuştur. Hatta Vambery ne kadar dil dökmüş Kur’an’dan ayetler okuyup kendisinin Müslüman olduğunu Osmanlı vatandaşı olduğunu, Osmanlı Padişahı adına orada bulunduğunu söyleyip Padişahın özel izin kâğıdını gösterse de Emir Muzaffereddin bunlara inanmamış ve onun Hıristiyan olduğunu iddia etmiştir!

            O dönemde bir insanın Hıristiyan olduğunu anlamak elbette çok zor bir durumdur. Vambery’nin Müslüman olduğunu kanıtlamak için harcadığı çabalar Emir’i tatmin etmemiş ve sonunda en son çareye başvurulmuştur.

            — Eğer bu derviş Müslüman’sa sünnetlidir! Kendisini Reşit Efendi olarak tanıtmaktadır!

            Emir Muzaffereddinin ortaya koyduğu kural gereğince Vambery’nin Müslüman olup olmadığı kesin olarak anlaşılabilecektir!

            Ve sonuç:

“Bu âdem sahte bir derviştir! Ancak Osmanlı Sultanı Halife Hazretlerinin izni ile buradadır bu nedenle canı bağışlansın Buhara’dan gönderilsin!”

Oradakiler şaşkınlık içerisindedir. Kuşbeyleri, görevliler Vambery’nin Müslüman olmadığını inanmak şöyle dursun; hatta bir derviş ve bir din âlimi olduğunu düşünürken Emir Muzaffereddin nasıl olmuşta onun Müslüman olmadığını anlayabilmiştir?

            Emir Muzaffereddin konuya açıklık getirmiş ve sahte dervişin çalan tef, kopuz ve müziğin ritmine ayakla eşlik ettiğini hâlbuki Müslüman terbiyesinde müziğin ellerin dizlere vurarak eşlik edilmesi gerektiğinin küçük yaşlarda öğretildiğini, Vambery’nin bunu yapmadığını gözlemlediğini anlatmıştır!

            Böylece sahte derviş ve Macar dilinin köklerini araştırmak amacıyla İstanbul’dan Orta Asya’ya giden Vambery ölümden Osmanlı padişahının izin kâğıdı ile kurtulmuştur.

            Vambery her ne kadar Orta Asya gezisi dönüşü Herat’ta Müslüman olmadığının anlaşıldığını ancak insanların bu düşüncesini nasıl kırdığını anlatırsa da nedense Buhara da yaşadığı olayı anlatmaz! Gözden kaçmayan bir durum da Vambery’nin Buhara ve Buhara Emirleri konusunda hep olumsuz düşünceler beslediğidir!

            Türkistan topraklarında bir yıl geçiren Vambery Orta Asya’da Türk, Fars, Afganlı… Hint toplumları arasında bulunmuş ve daha çok Türkleri çapulcu, eşkıya, medeniyetten uzak olarak anlatma gereği duymuştur! Bu bir soru işaretidir.

Bir de Vambery’nin gezi boyunca dikkat ettiği hususun gezdiği, geçtiği bölgelerin kaleleri, coğrafi özellikler, halkların durumu, silahlar, halkın ekonomik ve kültürel yapısı hakkında detaylı bilgiler toplamaya özen göstermesidir!  Buradan da hareketle Türkistan topraklarını işgale hazırlanan İngiltere’nin Vambery’nin raporlarından fazlasıyla faydalandığını söylemek gerekmektedir.

Ancak Vambery’nin Türk tarihi ve Türk dili ile ilgili yapmış olduğu çalışmalar; Osmanlı adına yaptığı hizmetler de yabana atılır cinsten değildir. Bu yönüyle Vambery Türk tarihine önemli katkılar sağlamıştır.

 

1 Arminius Vambery, Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi, Çeviren: Abdurrahman Samipaşazade Abdulhalim, Hazırlayan: N Ahmet Özalp, Kitabevi Yay.İst.2011, 228 sh.