Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

LOZAN’A DAİR

24 Temmuz 2013 - 19:37 - Güncelleme: 24 Temmuz 2013 - 19:55

 

LOZAN’A DAİR

NACİ YENGİN

[email protected]

Bu hafta Lozan'nın 90.yıl dönümü. Lozan Barış antlaşması 24 Temmuz 1923’te II. TBMM tarafından resmen onaylandı. Lehte ve aleyhte birçok kitap, yüzlerce makale ve yazı yazıldı Lozan hakkında...

Kadir Mısırlıoğlu’nun kitabına verdiği isim hiçbir zaman unutulmadı. Unutulmayacak gibi duruyor uzun yıllar daha. Zira hala Lozan geçerliliğini geçerliğini ulusal ve uluslararası alanda sürdürüyor. Ve hakkında tartışmalar bitmiş değil. Türkiye’nin birçok konuda iç ve dış politikasını hala Lozan belirliyor!

Ancak her nedense birçok yönden tartışılan ve zamanında yasaklı yayınlar arasında yer alan Lozan konusu hala geçerliğini sürdürüyor hakkında tartışmalar bitmiş değil.

90 yıl sonra Lozan çok fazla gündeme gelmeyecek eminim. Ancak yine de bazı yazarlarımız köşelerine taşıyarak hatırlatacaklar Lozan’ı. Bizim yaptığımız gibi.

Tıpkı Taha Akyol’un 24 temmuz tarihinde köşesinde Lozan hakkında bazı bilgileri paylaşması gibi…Akyol yazısını şu vurucu cümlelerle başlıyor adeta: “İsmet Paşa, kaldığı otelin lobisinde Türk ve yabancı gazetecilere düzenlediği basın toplantısında diyor ki: “Büyük fedakârlıklar yaptım, her şeyi kabul ettim...” 

20 Kasım 1922’de Lozan’da masaya oturduğumuzdan 4 Şubat 1923, pazar akşamüstü; Lozan’da görüşmelerin çıkmaza girmesine kadar devam eder I. Lozan görüşmeleri. Ancak I. TBMM milletvekilleri taviz vermeyi yanaşmaz. Özellikle Misak-ı Milli Sınırları konusunda görüşmeler çıkmaza girer.

Taha Akyol köşesinde “Lozan” başlığıyla yayımladığı yazısında Lozan görüşmelerine katılan “gazeteci Ali Naci Karaca’nın “Lozan” adlı kitabının 191. sayfasında, İsmet Paşa’nın bu sözleri aynen vardır.

“20 Kasım 1922’de Lozan’da masaya oturduğumuzda arkamızda büyük bir Milli
Mücadele zaferi vardı. Adaların hiç olmazsa bize yakın olanlarını niye almadık?

Kıbrıs’ı niye almadık? Boğazlar’ın yönetimini neden uluslararası komisyona
bıraktık? Niye laik bir medeni kanun yapacağımızı Lozan’da söyledik?.. Böyle
birçok soru...

Cevap: İsmet Paşa Lozan’da müttefiklerin istediği “her şeyi kabul” etmişti.” diye yazar!

Lozan görüşmelerini I.TBMM kabul eder miydi? Önemli bir ayrıntıdır. Lozan görüşmeleri 23 Nisan 1923 te yeniden başlamıştı. Ancak II. Lozan görüşmelerinde heyetin arkasında duran sağlam ve kararlı bir meclis yoktur artık! çünkü Nisan 1923’te Lozan’ın tavizkar tutumunu kabul etmeyecek I. TBMM lağvedilerek II. TBMM açılmıştır.

Lozan’da kaybedilen topraklarımız arasında ilk aklımıza gelenler şunlar: İmroz ve Bozcaada Yunanistan'a verildi. On iki ada İtalya'ya bırakıldı. 1947’de Türkiye’nin katılmadığı Londra konferansında Yunanistan’a terkedildi. Halep ve Hatay 1939’da Türkiye’ye katıldı ancak Halep elden çıktı. , Batı Trakya’nın tamamı Yunanistan’a, Batum Gürcistan'a bırakıldı. Kıbrıs İngiltere’ye ve Rumlara bırakıldı. Fener Rum Patrikhanesi, Boğazların özel statüsü…

Lozan Barış Antlaşması konusunda tüm tarafların benimsediği ortak bir doğru yok! Her kesim kendine göre değerlendirme yapmayı sürdürüyor. Lozan Barış antlaşmasına gidilirken zafer kazanmış bir ülke olarak gidiyor olmanın vermiş olduğu beklentilerin 24 Temmuz 1923’de karşılanamamış olmasının vermiş olduğu sıkıntılar hala devam ediyor… Bu açıdan bakıldığında ve resmi tezlerle Lozan’a katılan delegelerin yazmış olduğu hatırat ve çalışmalara bakıldığında birbirleriyle uyuşmayan onca konu var. Bu durum ister istemez bazı gerçeklerin üzerinin örtülüp örtülmediği sorusunu akla getiriyor!

Lozan’ın üzerindeki tartışmaların bitip bitmeyeceği biraz da Türkiye’nin vizyonu ve bundan sonra üstleneceği bölge ve ülkedeki misyonuyla ilgi olacak gibi görünüyor. 814.500 km kareye sıkıştırılmış koskoca bir imparatorluk temsilcisinin Lozan’da bahşedilen sınırları benimsemesi, hakları kabul etmesi, yeni Türkiye Cumhuriyetinin güçsüzleştirilmesini içselleştirmesini kimse beklememelidir!

Türkiye’nin bölge ve dünyadaki vizyon ve misyonu ekonomik, siyasi ve kültürel hinterlandına sahip çıkması oranında Lozan’la ilgili tartışmalar sıcaklığını yitirecek ve belki de Lozan’a hiç mi hiç gerek kalmayacaktır…

Kim bilir belki de Misak-ı Milli sınırları yeniden gündeme gelebilecektir. Ancak bunun için ülkede sağlam bir irade ve milli birliğe ihtiyaç vardır… Yoksa günümüz şartları yüz yılda bir ele geçirilecek denli Türkiye’nin lehine görünmektedir. Yeter ki sağlam ve kararlı; akılcı adımlarla taşlar zamanında ve doğru oynayabilsin!

Son sözümüz şöyle olmalı belki de:  Öğretilmiş şartlı reflekslerle hareket etmek gerekebilir ilk anda. Ancak 90 yıl sonra derli toplu, olumlu olumsuz yönleriyle neyse çıksın artık Lozan...