Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

KÜLTÜR: EMANETİ EHLİNE VERMEK

05 Eylül 2014 - 18:09

KÜLTÜR: EMANETİ EHLİNE VERMEK

NACİ YENGİN

Yıllardır içimi kemiren bir şey var: Şehre dair her ne varsa derleyip toparlamak. İşi başkasına bırakmamak! Şehre dair dediysem Şehzade Şehrinden bahsettiğimizi söylemeye gerek yok sanırım!

Ancak ne acıdır ki hala Şehzade Şehir derken birçoğumuzun zihninde şehrimiz ilk sırada değil!

Ülkenin değişik coğrafyalarında bu soruyu rastgele sorduğunuzda Şehzade Şehir ismine yakıştırılan şehrin bizim şehrimiz olmadığı anlaşılacaktır!

Hâlbuki tarihi realiteler Şehzade Şehrinin şehrimiz olduğunu haykırıyor. E, o zaman neden insanların zihinde şehrimiz layık olduğu şekilde yer etmemiş? Gelin bu soruyu cevaplama işini yetkililere bırakalım biz önümüze bakalım.

Bir şehrin tarihi bir şehir olması onun elan tarihi bir şehir olduğu halde, gelecekte de aynı şekilde yaşayacağı anlamına gelmiyor. Bunun pekçok örnekleri vardır dünyada. Bağdat’ın, Şam’ın, Manisa’nın… Kısaca işgal altında yıkılmış yakılmış, yağmalanmış şehirlerin dünü ile bu günü arasında derin farklılıklar vardır. Savaş dönemlerinde, dış kaynaklı müdahalelerde insanların bireysel anlamda yapabileceği çok fazla katkı yoktur belki şehirlerine. Ancak normal şartlarda, modern şehirlerin-modern insanlar tarafından kurulduğu söylenen şehirlerin- geçmişleriyle olan güçlü bağları o şehirde yaşayan insanlar kadar şehirlerin de değerlerini arttırıcı özelliğe sahiptir. Turizmden tarihi ve kültürel hayatın, sanatın canlılığına; sağlıktan depremlere karşı dayanıklı mimariye varıncaya kadar pek çok alanda tarihi şehirlerin korunmasının büyük önemi vardır. Günümüz inanının bu gerçeği görmesi gereklidir.

Milano, Prag, Buhara, Semerkant, Üsküp… Paris. Geçmişle bu günü kucaklayan ve geleceğe koşan bazı şehirleri sıraladığımızda o şehirlerin aslında birer turizm, sanat, cazibe merkezi olduğunu da hatırlarız.

Bazı durumlarda da şehirler şehirde oturan insanlar tarafından iyi niyetli hamlelerle modern şehircilik adına yıkılırlar. Osmanlı bakiyesi ile gurur duyan ülkemde birçok şehir bu çarpık anlayıştan nasibini fazlasıyla almıştır. İstanbul başta olmak üzere Osmanlı medeniyetinin derin izlerini taşıyan şehirlerin pek çoğu Cumhuriyet sonrası modern planlama ve modern-mabetsiz insanın yaşayabileceği şekilde yeniden dizayn edilmiştir!

Şehzade Şehir ’de modern mimari ve şehircilik anlayışından nasibini fazlasıyla alan şehirlerin başında gelmektedir. Öyle ki kartpostallarda görebildiğimiz birçok tarihi eser daha dün diyebileceğimiz zamanlarda yıkılmış yerlerine modern insana uygun hapishaneler kurulmuştur!

Evliya Çelebi’ye çok şey borçludur insanlık. Gittiği, gezdiği yerleri cümlelerle adeta krokisini, planını, kimliğini çıkarmıştır sağ olsun. Çelebinin anlattığı Şehzade Şehirle bu günün Manisa’sı arasında dağlar kadar fark vardır. Hatta dedelerimizin anlattığı şehirle bu günün Büyükşehir’i arasında derin uçurumlar vardır.

Bu bir inşa ve bir devrimin zihniyet meselesidir. Geçmiş yenilgilerin, yıkımın, yokluğun, ıstırapların acısı tarihten, mimari ve kültürden çıkarılamaz! Heyhat! Korkulan başa gelmiş ve şehir baştan aşağıya yıkılmış, yakılmış talan edilmiş ve 1960’lara kadar gelebilen muhteşem eserler bazen yenileme bahaneleriyle bazen de “İhtiyaca cevap vermiyor. Yıkıp yenisini yapalım” gibi sakat bir anlayışla yıkılmıştır!

Ancak her ne olduysa olmuş bu günün değerlerini koruma görevi bizlere verilmiştir. Bu güne kadar gelebilen her ne varsa onları koruma adına belediye, valilik, sivil toplum kuruluşları, vakıflar… Kültür müdürlüğü elinden gelen gayreti göstermek zorundadır. Tarih bu görevi başta bu kurumları yönetenler olmak üzere herkese vermiştir.

Ancak bir de işi ehline vermek diye bir gerçek vardır. Hatta Peygamber Efendimizin: “Emaneti olmayanın imanı da yoktur.”[1] Sözüyle emanetin imanla eşdeğer tutulduğunu da hatırlatmak isteriz.

Manisa’da tarihi ve kültürel mirasın korunması konusunda emanetin ehil ellerde olduğu söylenebilir mi? Sorunun cevabını elbette herkes kendine göre verecektir. Fakat bizim vurgulamaya çalıştığımız husus kültür gibi irfanı yok eden bir değerler manzumesinin ehil olmayan ellerde bulunmasının şehre, insana ve medeniyete ne denli zarar verdiğinin artık görülmesi gerektiğidir!

[email protected]

 

 

[1]Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/135