Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Ekim Mevsimi

02 Kasım 2010 - 11:03

             EKİM MEVSİMİ

 

            Karanlığa karışan gri bulutlar yağmura hazırlanıyor.

            Ekim ayı kurşuni gri bulutlarla geri geldi.

            Ruhlara düşen hüzünlü serinlik yerini kışa, yağmura ve kara bırakacak.

            İnsan, tabiat ve börtü böcek kendine yer arayacak sığınmak için.

            Hastalar biraz daha üşüyecek, biraz daha yoğun bakımda buz gibi odalarda titreyecek.

            Denizler dalgalı, rüzgâr sert ve yağmur gök gürültülü akacak yeryüzüne.

            Biraz daha zorlaşacak hayat, biraz daha kendimize döneceğiz.

Ve biraz daha zamanı kapalı kapılar arkasında cam önlerinde gözleyecek çocuklar. Buğulanan camlara yaslanan yüzler dışarıya bakacak ve baharın gelmesini bekleyecek.

            Kışa hazırlanan iklim ve ruhlara inat göçmen kuşlar gibi bazı gönüller de kendilerine yeni yurt ve yeni iklimler arayacak.

            Yeni iklimler yeni mevsimlerin gelmesini bekleyen insanlar, tabiat sabır çekmeye başlayıp  günün hay huylarına dalacak uzun süre.

Günler aylar ve yıllar bin bir sıkıntıyla geçecek. Zaman bazen duracak bazen de durmasına karşı isyan edecek ruhların insanları alıp başını gidecek gidebileceği yere kadar.

            Üç kişilik odalarda yaşamak zorunda kalan insanlar da zamanın bir an önce ilerlemesini isteyecek bu mevsimde. Bu mevsimde ziyaretçi bekleyecek hastalar, askerler...

Böyle zamanda pencere önlerinde karşıdan geçen arabaların çıkardığı lastik seslerine, yağmurun yapraklardaki sesine ve bazen de pencere yakınlarından geçen kuşların, köpeklerin sesine kulak kesilecek üç meraklı gönül.

            Yalnız, meraklı ve yardım bekleyen gözlerle çevresine bir şeyler anlatmaya çalışan insanların barındığı odalardan yükselen sesleri kaydetmek ve bahar iklimlerine saklamak mümkün değil. Onları hatırlamak ve yeniden gösterime koymak kimseye bir şey kazandırmayacak.

            İyisi mi yalnız ve Ekim Mevsimi yaşayan gönüllerin odalarında bırakılan yalnızlığı, burukluğu bir an önce son vermek.

İyisi mi insanlığın unutmak istediği yalnızlıkların yeniden hatırlanmasını sağlamak…

İyisi mi konakladığımız odalarda konaklarda ve her nerede yaşıyorsak oralarda aldığımız nefesin nereden geldiğini hatırlamak…

            Hava karanlığıyla şehrin üzerine örtü olmaya başladı. Kol kanat gerercesine sokak ve caddelerde hükmünü sürdürmeye başlayan karanlığın yalnız gölgesi üç kişilik odalarda yaşanan dünyada daha bir karanlık ve daha bir zifiridir…

Ki karanlık ruhlarla birleştiğinde kâbuslarını da beraberinde getirir… O zaman duyargalarımız ve beyinlerimiz dumura uğraşmış olarak uyanırız sabahlarda…

Sabahlar ki yapayalnız kimsesiz ve kimliksizdir…

Kendimize dönmek ancak şehrin ortasında kaldırımların ıslak yüzüne basarak uyanmakla mümkündür.

Uyanmak, hayata tutunmak ve yalnız yaşanan karanlık ve yaralı odalarda yeniden doğmak gibidir çoğu zaman…

            Cılız ışık kümeleri bulutların arkasından göz kırparak yalnızlığımızı paylaşmaya çalışıyor.

Ekim gecelerini renklendiren tek eğlenceniz ışık kümeleriyse yalnızsınızdır!

Ekim Mevsimi tüm haşmetiyle hükmünü sürdürmeye devam ediyorsa yalnızsınızdır!