EGE OVASININ NEFESİ KESİLİYOR!
İlk çığlık Prof. Dr. Salih Özbaran’dan yükselmişti. ‘Kesmeyin Çaldağı’mın Nefesini!’ diyordu hocam 5 Ocak 2010 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde.
Çığlık dalga dalga yayıldı. Önce Gediz Ovasına daha sonra tüm yurdun ortak sesi oluverdi!
Açıkçası ben de çok üzülmüştüm. Turgutlu Çaldağı’nın İngiliz şirketi Bosphorus European Nickel PLC Madencilik’ Mart 2002 verilerek 2026 yılına kadar orada nikel madeni çıkarılacağını duyduğumda eyvah demiştim.
Eyvah!
Eyvah gitti benim Kasabam!
Gitti Lidya’dan Roma’dan kalan bana atamdan emanet olarak bırakılan o canım güzelliklerim çalındı demiştim!
Ancak çığlığa ses veren çıkmamış ve cılız sesimizin yankısı ancak kendimize geri dönmüştü!
Ancak son gelişmeler de gösterdi ki yanılmışım!
İyi ki yanılmışım! Yanılmış olmayı çok istemiştim!
Böyle yanılgıya binlerce can kurban olsun!
Bugün basına yansıyan bilgilere göre (22 Aralık 2010) İngiliz şirketi komu oyunun yoğun tepkileri karşısında Çaldağı’ndaki nikel madeni üretmeye başladığı tesisi kapatma ve eğer asılsız değilse haber Filipinlere kaydırma kararı almış!
Açıkçası bekleyip gelişmeleri yakından takip etmekten başka şu an için yapacak bir şey gelmiyor elimizden. Bu haberin doğruluk payının sağlığını anlamak için biraz daha beklemek gerekecek.
Gerçekten böyle bir gelişme var mı yoksa söylentiden mi ibaret?
Halkın yoğun tepkilerini azaltma amacı güdülüp güdülmediğini ancak zaman gösterecek!
Yalnız Çaldığı değil aslında günümüzde ülkemizi ve bölgemizi bekleyen tehlike!
Daha nice çal dağları var ki ne siz sorun ne de bizi konuşturmayın!
Ama yok eğer bir örnek isterseniz gidin Manisa-Salihli- Akören ile İğdecik Köyleri arasındaki arazileri sahip olmuş ve kiraz ağaçları dikerek binlerce dönüm arazileri kapatmış KARABEY ÇİFTLİĞİNE bir bakın!
Gözlerimizle gördük. Evet, Akören, Dombaylı, Kızılavlu, Kanevli, İğdecik… Köylerine ait bazı arazi sahipleri bazen gönül rızası bazen de naçar kalarak arazilerini satmak zorunda kaldılar. Bu satıştan memnun olan da var pişman olan daha çok!
Ancak benim asıl merak ettiğim şey acaba hiçbir araştırma yapıldı mı o bölgenin toprağının özelliği nedir? Görünüşte meyvecilik yapılan arazilerin altında başka madenler var mıdır?
İstanbul’dan helikopterle geldiği görülen asıl toprak sahipleri kimlerdir?
Hangi amaçlarla binlerce dönüm toprak almaktadırlar?
Daha önce meşe palamuduyla dolu olan, kıraç olarak bilinen, taşlık yerler şimdi meyve bahçelerine çiftliklere dönüştürüldü!
Biçerdöverin dahi giremediği yamaç ve kıraç arazilerde nasıl ve hangi suyla meyvecilik yapılacaktır meçhul!
Bölge halkının köylerinde su kalmadı. Tankerlerle su taşıyarak ya da sondaj kuyuları açarak yer altı suları bitirildiği söyleniyor!
Köylüler susuzluktan kıvranırken ve küçücük bağ ve bahçelerini sulayamaz durumdayken bu çiftliklerin su depolarında yüzlerce ton su bekletilmekte ve hala bölgede toprak satımı devam etmektedir!
Salihli, Turgutlu ilçeleri, Adala, Durasallı, Mersinli Kasabalarının mülki amir ve belediye yöneticilerinin konuyla ilgilenip ilgilenmediklerini bilmiyoruz!
Son yıllarda Akören, İğdecik, Üçtepeler, Dombaylı gibi köy arazileri alınmaya ve bu alanların kim olduğu konusunda şüpheler artmaya başladı.
Ulaşabildiğimiz kadarı ile sadece Akören Köyü arazileri içerisinde binlerce dönüm toprak alınmış.
Örneğin:
1-Yarendere ve Çomaklık Mevkilerinde toprak alan şirketin Karabey Denizcilik A.Ş olduğu ve şu anda bu arazilerden sorumlu görülen kişinin Mehmet Kıskaç adında birisi olduğu söyleniyor. 2-Kıraçdere Mevkii olarak bilinen Dombaylı Köyüne yakın yerlerdeki arazilerin ceviz yetiştirilmek amacıyla alındığı(Bodur-Pikan-Cevizi) biliniyor. Bu şirketin kime ait olduğu konusunda köylü hiçbir bilgiler sahip değil!
Arazilerini kime sattıklarını bilmiyorlar!
3-Hocalı Mevkii olarak bilinen bölgede ise Antalyalı bir girişimcinin zeytincilik amacıyla toprak alımı yaptığı ve bu iş için bölgede Metin adında bir görevlinin bulunduğu söyleniyor!
4-Sevgi Bağları Tarım A.Ş adında bir şirketin Çiçeklik Mevkiinde ise İhsan adında bir görevliyle bölgede bağcılık yapmak ve üzüm yetiştirmek amacıyla toprak alımlarına devam ettiği bilgileri aktarılıyor köylüler tarafından.
Ayrıca: Cem Uzanın eski eşi ALARA Uzan ‘ın binlerce dönüm Arazi aldığı biliniyor.
Mevlütlü, Torunlu ve Kemaliye ALARA UZAN’ın toprak aldığı yerler.
Her şey mevzuata uygun!
Kanuna kitabına uyduran gidip istediğini yapabiliyor ya!
Liberal ekonomi, serbest teşebbüs var ya!
Mesela sadece Akören Köyü 1340’lı yıllardan itibaren o bölgenin en eski yerleşim yerlerinden birisidir.
Osmanlı kayıtlarında ise 1570 ‘li yıllara rastlanır ismine. Ağviran Karyesi olarak geçer.
Lidya ve Roma Döneminden kalma Höyük ve mezarların bulunduğu yerleri köyde kime sorsanız söylerler! Bunun dahi bir araştırması yapılmadıysa varın siz düşünün üniversitenin ne hallerde olduğunu!
Salihli’ye bir ziraat ve veterinerlik fakülteleri açmayan adı Şehzade Şehrine yakışmayan Celal Bayar Üniversitesi ne iş yapar? Neden bu kadar öğretim elemanı çalıştırır bünyesinde anlamak güç.
Şimdi bize kalmamalıydı bu yazıları yazmak!
Yüksek lisans ve doktora öğrencilerine köy, kasaba, ilçe demeden karış karış dolaştırılıp araştırmalar yapılmalıydı! Tabii siz sahip çıkmazsanız birileri gelip sahip çıkar toprağına. Bu İngiliz olur, İsrailli, Amerikalı ya da Alman olur fark etmez. Daha sonra da ağlamaya başlarız!
Vatan elden giderken neredeydin demezler mi insana!
İddia ediyorum bu günlerde toprak alanlar yarın bir gün oralarda kendilerine ait yaşam alanı oluşturup yüzyıllardır oralarda yaşayan insanları köylerinden yurtlarından uzaklaştırmazlarsa ben de bir şey bilmiyorum!
Çaldağı kurtuldu belki ancak daha kurtulması ve kamuoyunun bilmesi gereken o kadar dağlarımız, ovalarımız, meralarımız, nikel, bor ve bilmem ne kadar rezervli madenlerimiz var ki bu toprakların altında!
Herkesin iştahını kabartması bu sebepten mi diye de düşünmeden edemiyor insan!
Bilmem anlatabildim mi?
NOT: BOSPHORUS ŞİRKETİ İLE İLGİLİ DETAYLI BİLGİ İLGİLENEN OKUYUCULARIMIZA GÖNDERİLEBİLİR!