Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

BAZEN TURUNCU, BAZEN KIRMIZI DEVRİM

13 Kasım 2010 - 12:53

BAZEN TURUNCU, BAZEN KIRMIZI DEVRİM

          

Manisalı Şair Eşref’in meşhur bir hicvi vardır:

            “Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için,

            Gelmesin reddeylerim billahi öz kardeşimi,

            Gözlerim âdemoğullarından o kadar yıldı ki,

            İstemem Fatiha tek çalmasınlar mezar taşımı.”    

Çoğu zaman Manisa için bu hicvin doğruluğuna tanık olur ve ister isteme Şair Eşref’i yâd ederim!

            Özellikle üreten ve şehir adına bir şeyler yapma gayreti içerisine giren insan ve kurumlara karşı olmadık engeller çıkarırlar!

            Sana mı düştü bu iş, ülkeyi sen mi kurtaracaksın, enayi misin, oğlum aklını başına al karın doyurmuyor bu işler, yapacaksan şöyle adam gibi bir şeyler yap da karnın doysun!...

            Ya da madem bu işlerle uğraşacaksın gir bir siyasi partiye, bir cemaate katıl gününü gün et tarzında tavsiyelerle de karşılaşmanız mümkündür!

            Ülkemizin hatta İslam dünyasının atalete sürüklendiği günden itibaren değişmeyen bir alın yazısı gibi durur üreten insanların karşısında şablonlaşmış engellemeler,insanları hedeflerinden vazgeçirme girişimleri!

            İnsan bazen bu engelleme ve yıpratma politikalarının özellikle bazı odaklar tarafından mı pompalandığını düşünmeden edemiyor.

            Malumunuz Malik b. Nebi’nin “Sömürge Ülkelerinde Fikir Savaşı” adıyla meşhur kitabı vardır. Bu kitapta düşünce üreten ve bu düşüncelerini ülkenin, medeniyetin ilerlemesi yolunda her türlü engele rağmen sürdürmeye çalışan başta aydın ve politikacıların başlarına nelerin gelebileceği anlatılır uzun uzadıya yazar.

Aydın ve ülkesini seven düşünce üreten insanlarının her türlü engellemelere rağmen yollarına devam etmeleri durumunda önlerinin bir şekilde kesilmeye çalışıldığı tarihen sabittir!

            Sözü buraya kadar getirmemin nedeni Türkiye’de eser veren, politika ve fikir üreten insanların pek çoğunun kamuoyunda çok fazla bilinmediği, gerçekleri, doğruları ortaya koyan insanların nasıl da kamuoyundan gizlendiği; arka planda itildiği birçoğumuzun malumudur.

            Böyle bir durumda örneğin yazar önce kitabını yayımlatmakta zorlanacak, siyasetçi derdini anlatmak için konuşabileceği TV ve radyo bulamayacaktır! Hem de TV ve radyo enflasyonunun yaşandığı günümüzde. Çünkü çokluk içinde birliği temsil etmektedir basın yayın kuruluşları aslında! Ancak popüler kültürün besleyip desteklediği yazar ve politikacılar için bu durum tam tersine bir seyir izlemektedir.

            Tüm kapılar onlara açıktır. Bir kanalla kalmaz birçok kanalın yorumcusu, birçok site ve gazetenin köşe yazarıdır onlar!

            Thing Thank kuruluşlarının yıllar öncesinden belirlediği yazar ve politikacılar yıllar sonra bir de bakmışsınız ön plana çıkmış ve iktidar partisinde hem de o partiyle görüşleri taban tabana zıt dahi olsa bakan ve milletvekili olabilmişlerdir!

Beynelmilel destek gören yazar taifesi daha kitapları düşünce aşamasındayken bazı güç odakları tarafından gündeme getirilmeye başlanır. Haklarında programlar yapılır ve gazetelerin en çok satanlar arasındaki yeri her nedense bir türlü değişmez, değiştirilmez. Elbette dişiyle tırnağıyla hak ederek oralara gelebilmiş kesimlerden bahsetmiyoruz.

            İstanbul’da yazarların eserlerini okuyucuya ulaştırma şansı Anadolu’da eser veren yazarlara göre daha yüksektir. Sonuçta lobi ve hatırı sayılır kişilerin etrafında dönüp dolaşan siyaset, bürokrasi, yazılı ve görsel basının merkezi İstanbul’dur. Bu nedenle Anadolu’da yazarların örgütlenmesi il ve bölge bazında birliktelik oluşturmaları elzem görülmektedir. Bu çalışmalar birçok ilin özel gayretleriyle ortaya koyduğu nitelikli eserlerle günümüze kadar devam ede gelmiştir.

Ancak Manisa gibi şehir adına eser veren, üreten anlamında henüz emekleme aşamasında olan bir şehirden bahsederken iyi niyetleri taşımak mümkün değildir. Bu gerçeği görmemek ve safdillik olur. Üniversitenin durumu ortadadır! Yıllardır bangır bangır bağırmamıza rağmen bir türlü Manisa Platformu oluşturamamamız buna verilecek en güzel cevaptır!

Ancak her şeye rağmen, tüm zorluklar karşısında şehrin delisi olmuş örneklerimiz elbette vardır. Bu şehir adına üreten, sorgulayan ve daha ileriyi hedefleyen geleceğin güçlü Türkiye’si çilesi çeken insanlar da yok değildir.

            Burada Mehmet Beşeri’den örnek vermek yerinde olacaktır.

            Her ne kadar kendisi hakkında ayrı bir başlık açarak başlı başına bir yazı yazmak gerekiyorsa da şimdilik ortaya koyduğu mücadeleyi takdir etmek ve eserinin önemini vurgulamakla yetinelim.

Bazen Turuncu, Bazen Kırmızı Devrim” adıyla kaleme aldığı kitabı raflardaki yerini aldı.

            Manisalıların ‘Beşeri Kitabevi’ veya ‘Sahaf’ olarak bildiği yıllarca bıkmadan usanmadan ve her türlü zorluklara göğüs gererek mücadelesini verdiği kitabını…’Kardeşime tek bir Cumhuriyet için…’imzasıyla lütfetti.

Sanatın, kitabın, araştırmanın ve Manisa’nın tam ortasında duran Mehmet Beşeri önemli bir çalışmaya imza attı “Bazen Turuncu, Bazen Kırmızı Devrim” çalışmasıyla.

 9 Kasım 2010 tarihli imzaladığı kitabını bir çırpıda roman akıcılığında okudum. Eser hiçbir ideolojinin, hiçbir cemaat ve partinin yanında olmadan ve hiçbir karşıtlık, kasıtlılık amacı taşımadan Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk duruşunu ortaya koyması bakımından önemli bir ihtiyaca cevap veriyor.

            Emperyalizmin evrensel ve yerel şifrelerini isim isim ortaya koyan eserinde Mehmet Beşeri ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranacak şeyle ortaya koymuyor! Ancak kendisine göre tek duruşu ve bastığı ortak payanda Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti.

            Umarız kitabı gereken ilgiyi görür ve umarız aydın sorumluluğu ile ortaya konan eserler bazılarının zülfü yârine dokunuyor gerekçesiyle engellenmez, önü kesilmez!

Düşünce üretenlerin düşüncelerini açık yüreklilikle ortaya koymasından daha tabii ne olabilir. Tam tersi düşüncesi olmayanların eylemleridir asıl ülkeye zarar veren gelişmeler diye düşünüyoruz.

            Mehmet Beşeri’yi kutluyor ve nice çalışmalara imza atmasını bekliyoruz…

            Mehmet Beşeri varsın kimselere derdini anlatamasın, varsın Mehmet Beşeri gibilerin önü kesilmeye çalışılsın.

Gün gelir devran döner  şehir ve ülke adına üreten, düşünen ve sorgulayanları da anlayan birileri çıkar elbette!...