Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

YARDIMLAŞALIM

14 Ağustos 2012 - 11:57

 

YARDIMLAŞALIM

 

İhtiyaç duyan, isteyen, amaç edinen bir varlık olarak insanın, eşyayla veya diğer insanlarla gerçekleştirdiği ilişkilerde, karşılaşmalarda, alış-verişlerde ortaya çıkardığı pahası madden veya manen karşılık bulan her bir şey kıymettir. Bu ilişkilerle şekillenen bilimsel çalışmalarda; dinden ekonomiye, askerlikten edebiyata, psikolojiden sosyolojiye kadar değişik alanlarda yaygın biçimde ama farklı kıymet ifade eden kıymetler ortaya çıkar. Kullanıldığı alanlar arası farklılıklarına rağmen, temelde, insan eylemlerini seçme, meşrulaştırma ve olayları değerlendirmede bir ölçek olarak değer/kıymet kullanılır. Değer, sözlüklerde, arzu edilen, ilgi duyulup peşinde koşulan, ayar ölçüsü olarak kullanılan şey anlamlarına gelir.

 

Her türlü amaç ve gaye, tutku ve istek, güç ve iktidar, sevgi ve nefret, inanma ve inkâr, sadakat ve doğruluk, hayır ve şer, doğru ve yanlış, yararlı ve zararlı, bir takdiri ifade eder ve bir değere yaslanır. Yüksek değerler; idealler, inançlar, dürüstlük, dostluk, sadakat, saygı, sevgi, şefkat, merhamet, fedakârlık, cömertlik gibi kavramları içerisinde barındırır. Sıradan değerler ise fayda, ilgi, çıkar, her türlü maddi yarar, güç ve iktidar, ün ve şan, kızma, küsme, hırs, bilgiçlik gibi yargıları bünyesinde bulundurur.

 

Yardımlaşma ise bunlardan daha yüksek bir yerde kendisine yer bulur. Toplumsal hayatın getirdiği bütün zorlukları birlikte aşma, problemlere birlikte daha kolay çözümler bulma, el ele verme, birlikten kuvvet oluşturma çabaları içerisinde olma, her nerede ve ne surette olursa olsun yardım eli uzatma birlikteliğini sergileme işidir. Çok çeşitli deneyimlerin ürünü olarak doğmuştur. İhtiyaç sahibinin ihtiyacı ne olursa olsun onu giderme biçiminde açığa çıkan güç birliğidir. Uygulama olarak toplumsal hayatımızda çok farklı biçimlerde oluşur. Çeşitli şekil ve yollarla da gelişebilir. Bilgi talep edene bilgiyi öğretmek, yol sorana yol tarif etmek, aç olanın karnını doyurmak, hastayı tedavi etmek, Yolda kalmışı misafir etmek, İlim tahsil edene madden veya manen yardımcı olmak, daha birçok yol ve yöntem ile değer üretmek, bütün bunlar kıymetli davranış ve yardımlaşmadır.

 

Yardımlaşmanın toplumsal yaşamda en yaygın biçimi, hayatın sürdürülebilirliğini gerçekleştiremeyen veya gerçekleştirmede zorlanan, gücü yetmeyen, yoksun kalmış olanların temel ihtiyaçlarını karşılamada ortaya çıkmaktadır. Bunun en somut biçimi, elle tutulur olanı ise maddi yardımda bulunmaktır. Yurdumuzda ya da genellikle bütün toplumlarda da ortak aklın, acımanın veya nasların mecburiyeti olarak ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Hangi şekilde çıkmış olursa olsun toplumdaki bazı arızi durumların iyileştirilmesi için mükemmel bir yol olmuştur.

 

İslam dini bu konuda kesin emirlerle sosyal barışı sağlamayı zirveye taşımıştır. Özellikle maddi yardımlaşmanın belirli temellendirmelerinin gerçekleştirilmesi vicdani sigorta ile önemli oranda güçlendirilmiştir. Zekât ve Sadaka, Sadaka-i Cariye kıstasları, belirlenmiş ay ve gün sabitlemeleri bunun için çok önemli birer olgudur. "İyilikte, takvada birbirinizle yardımlaşın, kötülükte yardımlaşmayın" talimatı kati bir buyruktur ve inanlar bundan uzak duramaz. Meşru olan dinin ve aklın uygun gördüğü hemen hemen her hususta birbirimizle yardımlaşmamız gerekmektedir.

 

İslam inancının temel taşlarından biri olan vakıflar, sosyal yardım konusunu en güzel bir şekilde düzenleme aracı olarak hala önemini kaybetmemiş hatta kazandıkları yeni ivme ile hem alan genişletmişler hem de yardımların daha sağlıklı yapılabilmesine zemin oluşturmuşlardır. Geçmişte öksüz kızların çeyizlerini karşılamak, elinde olmadan ziyana sebebiyet veren hizmetçilerin kırdığı eşyayı ödemek, sokakları aydınlatmak, hayvanları yemlemek, sulamak, tedavi etmek için yapılan çalışmalar; bu gün daha farklı alanlara ( böbrek nakli, göz bankası, organ nakli, kan bankası, şehit yetim ve dullarına sahip çıkmak) yönelmiştir. İhtiyar ve kimsesiz olanların büyük küçük demeden ilgilenen kurumlar her zaman var olagelmiştir. Günümüzde de daha etkin bir biçimde sosyal hayata katkı vermektedirler.

 

Yardım eden kişi mutlu olurken yardımı gören birey de eksiğini giderme imkânına kavuşuyor. Varsıl ile yoksul arasındaki uçurum kapatılıyor. Her iki şahsın arasında temiz duygularla örülen bir kardeşlik gelişiyor ve zamanla çoğalıyor. Birinde merhamet artarken diğerinde de kadirşinaslık artar. Toplumda böylece sosyal dengenin sağlanmasına katkı yapılır. Yardımlaşmanın yüksek boyutlarda yapıldığı toplumlarda huzur, mutluluk ve başarının önü açılır. Böyle milletlerde vatandaşlar arasında dostluk duyguları kuvvetlenir, kin ve nefret azalır. Dilencilik, düşkünlük, kimsesizlik durumları ortadan kalkar. Zenginlik artar, hırsızlık, dolandırıcılık gibi olumsuz davranışlar azalır. Anarşizme giden yollar kapanır. Yardımlaşma sayesinde devlet kuvvet kazanır. Çünkü devlete binen yük bu şekilde azaltılır.

 

Toplumda ihtiyaç sahibi fakir ve yoksul kimseleri tespit etmek, onları gözetmek, sıkıntılarına yardımcı olmak, geleceğe ümitle bakmalarına katkıda bulunmak hem sosyal,  hem dini, hem de insani bir görevdir.  Peygamber efendimiz, “insanların en hayırlısı insanlığa hizmet eden, faydalı olandır” Buyurarak bu önemli görevi bütün insanlara hatırlatmıştır. Yaşadığımız toplumda huzur, barış, sevgi ve güven ortamı ancak yardımlaşma ve dayanışmayla sağlanabilir. Yardımlaşma duygusu göversin, bütün cihanı kaplasın. Bu yolda emek ve fedakarlık yapanlardan olmak dileğiyle…06/08/2012 Muammer AZMAK