Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

SAZIM

15 Nisan 2012 - 15:43

 

SAZIM
Gel seninle bir muhabbet edelim. Araya kimseyi almadan usul usul başlayalım yolculuğumuza. Yavaştan yavaştan gezinsin ellerim üzerinde, tellerin saçlar gibi elektriklensin önce, çıtırtılar değil iniltiler sarsın sonra dört bir yanı. Perde perde yükselsin ahengin tılsımlı rengine bürünmüş hülyalı sesler, arkasından gelsin yürek yangını nefesler, nefeslerle örülmüş kederler, hevesler, hayaller. Gönül gurbet ele varma ya gelinir ya gelinmez. Bilinmeyen yola girme ya çıkılır ya çıkılmaz.

Gel seninle uzun yolculuklara çıkalım. İki kapılı bir handa gidelim gündüz gece. Parmaklarımın arasında mızrabım serbest dolansın, arada sırada senin göğsün üzere gelsin, vursun. Bu darbeler seni inletsin, duyanlarına senin sesini can kulağıyla dinletsin. Ellerin mektubu gelmiş okunur, benim yüreğime hançer sokulur dedirtsin. Seher yeli olsun atımız, götürsün buradan bizi uzağa, ellerimiz ile düşmeyelim tuzağa. Turnanın kanadında uçtuğumuzu kimseler görmesin ama allı turnalar varırsa bizim ele, selam söylesin o nazlı yâre.

Gel seninle enginlerden yücelere varalım. Arı gibi çiçekten çiçeğe gezelim, daldan dala atlayalım. Bir gönülden diğerine girelim. Çeşme başında görelim üç güzel biri allı, biri morlu, illa da mavili gel diyelim. Gezdiğimizi, gönüllere girdiğimizi, bazen Yunus, bazen Karacaoğlan, bazen de Dadaloğlu, Ercişli Emrah olduğumuzu, fermanlar yırttığımızı, dağlara sığındığımızı, gözyaşlarımızı içimize akıttığımızı söylemeyelim. Gel ha gönül havalanma diyebilelim.

Gel seninle şafak vakti yârin kapısını çalalım. Çıka gelsin bir gözleri sürmeli ahu. Özlemlerimizin değirmeni gibi dönsün dursun başımızda. Sana olan muhabbetin hoş sesini tellerinden eylesin aşikâr. Aradıklarını, sorduklarını, duyduklarını, duymadıklarını dil değdirmeden, sır vermeden, ser verircesine versin âleme. Başım alıp gidem ben bu diyardan diyerek.

Gel seninle söz meclisinde söz eyleyelim. Sazım tellerinde sevdamın elleri gezinsin. Yüreğim tezenende saklı  sırlar yumağı olsun. Konuşan yüreğim bağrından gelen feryadın olsun. Ben yazayım sen dillendir. Gel gör beni aşk neyledi, derde giriftar eyledi. Dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi. Uslan artık deli divane gönül.

Gel seninle âlemde hoş sedalar bırakalım. Bulutlar yoldaşımız olsun. Yağmur, kar olup düşelim toprağa, kuş olup konalım yaprağa, gül dalında öten bülbül olalım. Kirli defter sahifelerinde buluşalım. Aşkların en güzeli… Seni uzaktan sevmek… Cümleleriyle. Kır çiçekleri gibi serpilelim dört bir civara. Ham elmayı koparmayalım dalından. Sevenleri ayırmayalım ne yardan ne diyardan.

Gel seninle yolgeçen hanı olalım. Haberli habersiz konup göçenleri ağırlayalım. Kimine çaldıralım, kimine söyletelim, kimine de gam yükünün kervanı gelsin. Efkârından çıkam dağların başına da kurt yesin beni desin.
Tutam yar elinden deyip salmayalım, Gün ola harman ola, dertlere derman ola avazını, işitenlere duyuralım.

Gel seninle sazım ölümüne sırdaş olalım. Çınarların sularla, yaylaların karlarla, çiçeklerin rayihalarla, ezgilerin sözlerle olduğu gibi sırdaş hem de yoldaş olalım. Kınalı kekliğinden allı turnasına kadar dostluk kuralım. Aşık muhabbeti sığmaz dut dalına,  kışı bahar, hazanı yaz eyleyelim. Dilsizleri dillendirelim, halsizleri mecallendirelim. Ver elini yerine al elimi, Ben yerine biz demeyi düstur eyleyelim. Ayrılıklarda eziyetin olduğunu, birlikten güç doğduğunu görelim. Günü gelip sormadan yatırırlar iki daş arasına vakit varken söyleşelim, sırdaş olalım. Vefalı dostlara selam salalım. Dostluklarınızın artması dileğiyle…

Yaprak düşer dal ağlar,  / Ayak basar bel ağlar,  /  Yanar yürek saz ağlar, /El vurur sinesine vurdukça tel ağlar.

Açtım gönül bağını bülbüle, / Bülbül söyler gül ağlar, / Bağban verdikçe suyu güle,/ Gül göverir bülbül ağlar.      13/04/2012   Muammer AZMAK