Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

KÜTÜPHANE

16 Ekim 2018 - 18:24 - Güncelleme: 16 Ekim 2018 - 19:51

KÜTÜPHANE

Kütüphane yazısını ilk okuduğumda buda ne ola ki diyenlerden değilim ama yine de çok anlamlandırdığımı söylemem doğru olmasa gerektir. Ta ki bir öğretmenimizin seni okurken görüyorum, o yüzden Kütüphanecilik koluna yazıyorum, cezalandırma söylemi ile kütüphanenin derinliklerine inebilecek merdivenin başında buldum kendimi. Buldun da ne yaptın diyen müstehzi ifadelere vereceğim adam akıllı bir cevabım olmadığını üzülerek söylemek isterim. Keşke böyle bir geri dönüş yakalayabilsem de kaçırdığım trene atlayıversem amma nafile hayıflanış…

O gün bu gün kütüphanelerin ve diğer kitapevlerinin, kitap depolarının kendine has olan ekşimsi, küflü, nemli, kimyasallı ya da bilmediğim kokusunu; toprakla yağmur tanelerinin buluştuğu andaki o çekimkar güzelim rayihasıyla aklımda hep yarış yaptırma geleneğini koruyorum. Acaba gençlik sevdası mı yoksa okuma tiryakiliğinin sağlayıcısı mı diye hala yarıştırırım. Kendimden uzaklara yollayamadım, nasıl bir işgal kuvveti ki sadece mekâna sinmiş değil, mekândaki varlıkların ruhuna kadar işleyip kendine bende kılıyor…

Lise yıllarındaki okuma çılgınlıkları anamı- babamı çok bizar ettiğinden sıkça parpılanmama yol açıyordu, hele sen mi kurtaracaksın dünyayı, yat artık, emrivakileri, serzenişlerin ötesine geçerek çatışma iklimlerinin kapı aralayıcısı oluvermişlerdi. Keşke örnek olabilselerdi, keşke teşvik etme gayretkeşliğini icra edebilseylerdi herhalde daha verimli daha üretken olmamı sağladıkları gibi çok daha iyi konumda olmamın da hazırlığını yapmış olacaklardı kanaatindeyim. Bu halimden bizar olmuş değilim amma daha da başarımlı olmanın gerekliliğine inananlardanım.

Sonraki zamanlarda okuma etkinliğinin olmadığı günlerin kayıp sayıldığı günler ayları, aylar yılları kovaladı ve artık okumak deri gibi yapıştı kaldı üzerime. Öyle bir yapışma o gün bu gündür çıkarıp atmak mümkün olmadığı gibi bırakıp gitmek kabiliyetini de ortaya koyamadım. Havadan gelen gazeteden tutun da kilo ile satılan matbu her şeyi dâhil edin, bulduğumu okuyorum.

Gözlerim eskidi, lakin huyum eskiyip beni terk etmedi. Dolu- boş, yararlı- yararsız, ne varsa ele geçen okunur kavliyle yola devam edip okuma eylemini gerçekleştiriyoruz.

Okurken yana yatarsan, kafayı arkaya atarsan, camdan bakarsan, oranı buranı kaşırsan, okumanın künhüne varamazsın, odaklanmak icap eder ve benzeri münakaşaların ortasında kalmak yerine, oku emrinin tiryakiliği ile uyuşmak, dış âlemden sıyrılmak, yeni dâhil olunan kitabi âlemin derinliklerine nüfuz etmek evladır, zannımca...

Kitap okumak açık denizlere yelken açmanın tedirginliğini yaşatmaz belki amma genişliğinde sakladığı hazineleri sizinle paylaşmaktan çekinmez. Alabildiğiniz kadar bilgi, görgü, hayal, düşünce, sahibi olmanıza bedelsiz müsaade eder, hem de ücret ödemez kar edersiniz hem de kıymetlerin sahibi olarak daha da değerlenirsiniz.

Açık olan kütüphanelerin azlığına aldırmadan açılan kitapsarayların o tarafa bu tarafa çekiştirilmesi polimlerine kurban olmadan ele geçirilen üç-beş kitabın kadrini- kıymetini fazlasıyla bilerek okuma bahtiyarlığını, başkalarını değil, kendimizi mutlu etme adına sürdürmeliyiz. Hem iyi bir örnek olma hem oku emrini yerine getirmenin verdiği saadeti tekraren bedelsiz yaşamak adına; her zaman ve zeminde okumalıyız, okumalıyız, okumalıyız…

12/10/2018 Muammer AZMAK