Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

HALLEŞME

08 Mayıs 2016 - 21:49 - Güncelleme: 10 Mayıs 2016 - 07:32

HALLEŞME

Yetmişli yıllardan beri bulunduğumuz bölgede süregelen, zaman zaman şiddetini arttırıp zaman zaman da düşük ölçekli bir yapıya bürünen ve günümüzde de hayli dağınık sahada varlığını sürdüren savaş ya da diğer bir deyişle yenilenmenin tecrübi yüzü düşük ölçekli/yoğunluklu çarpışmalar, haritaların toplum mühendisleri tarafından gözden geçirilmesi, çıkarların arkasından ortaya çıkan rantı bölüşme kaygıları veya onları ele geçirmek için yapılan atraksiyonlar… Siz isterseniz daha kaba veya nazik veya dolaylı isimlerde takabilirsiniz…

Savaş felaketinin yetersiz kaldığı anlarda ortaya çıkan kuraklık, yokluk, hastalık gibi felaket üstü felaketlere katlanmanın ne kadar zor olduğunu söylememe bilmem gerek var mı? İşte bu şartların vurduğu ülkeleri terk edenlerin güvenli olduğunu düşündükleri ülke/ ülkelere gitme niyetinin akabinde güvensiz kimseler eliyle son kaleleri güven duygusunu da kaybedip gidebildikleri yerlerde karşılarına çıkan işsizlik, geçim sıkıntısı, sosyal çevre farklılığı sebebiyle oluşan psikolojik problemlerin üstesinden gelmeye çalışırken acaba ne kadar sorumluluk sahibi olurlar?

Kalış süresinin belirsizliği, farklı kültür kuşatması altında olmak, dil bilmezlik, okur-yazarlığı kaybetmek, sosyal statüyü kaybetmek, aidiyet hissinden yoksunlaşmak, aile içi ilişkilerin aldığı yeni boyutlar ve iç çatışmalar, çevreden gelen olumsuzluklar, içe kapanmalar, depresyonlar, beraberinde ortaya çıkan bütün olumsuzluklarla mücadele… Bunların üstesinden gelme macerası, hayata tutunma çabalamaları velhasıl var olan alışkanlıklar, onların kazandırdığı sorumluluk duygusunu ortadan kaldırmaya çalışan rakiplere inat, sorumluluk sahibi olmaya çalışmak ne kadar mümkün olabilir?

Var olan savaşın acımasızlığını bağlantılarıyla birlikte yaşarken üstüne üstlük ortaya çıkan belirsizlikte, ne ülkelerini dışarıda tutarak ne de geldikleri coğrafyalarda onlara sunulmaya çalışılan desteklerle yeni hayata tutunmak/başlamak becerisini sergileyemeyip sürüncemede yaşantı içerisinde kalanlar sorumlu olma yolunda ne kadar idrak sahibi olurlar?

Dini, milliyeti, belirli bir toplumsal yapıya üyeliği, siyasi düşünceleri sebebiyle zulüm gören veya görme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu kişilerin; korku ve endişelerden arındırılmadan benzeri nedenlerle ülkesinden ayrılan veya ayrılmak durumunda bırakılanlar sorumluluk idrakinden yoksun sayılabilir mi?

Bu korkular yüzünden geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, istese de bunu başaramayanlar hangi gerekçelerle sorumluluk yoksunu sayılabilir? Veya bu gibilerin sorumluluk almaktan kaçındığı hatta memleket aleyhine faaliyette bulunduğu varsayımı ile leh ya da aleyhte beyanların muhatabı olmaları mı gereklidir?

Sağlık güvencesinin sağladığı rahatlığın farkına varmadan inadına sağlıklı olmaya çalışmak, kötüden de kötü denilebilecek koşullara rağmen, kusurlu/yoksul beslenmeye rağmen, hayatı boşlamamak nasıl bir adlandırma ile ödüllendirilmeli?

Emsallerinin çaresizliklerini görmezden gelmeden hayata daha sıkı tutunmak, bile bile ölüme yelken açma sevdasına kapılıp yaşantıya son nokta koyma çabalarının hiç birine müracaat etmeden yarı zamanlı çalışmanın şevkiyle dünyaya umutla bakmanın adı ne olsa gerek?

Anne-babanın çaresizliğinde boğulmadan, sorduğu sorulara verilemeyen cevapların insanı kahreden suskunluğuna inat, dil öğrenme macerasına soyunup umutlarını besleyen ve gelecek otobüsünü kaçırmak istemeyenlerin çabalarının adı ne olsa gerek?

Katlanamayacağımız bir imtihanın gözcüsü olmak kolay lakin haydi sizi de imtihan edeceğim derse mülkün sahibi vereceğimiz cevap ya istiklal ya ölüm olacak mı?

07.05.2016 Muammer AZMAK