Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

FARKINDALIK VAR

09 Aralık 2012 - 12:30

 

FARKINDALIK VAR

İki bin on iki yılının Kasım ayının yirmi yedinci Salı günü, saat yirmiyi gösterirken biz önce gecikmenin sıkıntısından sonra sahneye çıkan öğretmen arkadaşlarımızın sazları, sesleri ile meydana getirdikleri coşkun birlikteliğin, gönüllerimizi sürüklediği iklimlerde gezindik ha gezindik. Bazen titredi kalplerimiz eskilerden kalan esintiyle, bazen çarptı yüreğimiz sakladığı güzelliklerden, bazen gözlerimiz doldu dillendirilen eserin anlam yükünden, illa coştuk sergilenilen birlik, bütünlük ve renk cümbüşünün ahenkli seslerinden ve şaplak vurduk, ellerimiz ellerimizin canını yakıncaya kadar. Dertlendik, kederlendik, şenlendik, efkârlandık, ama hiç ümidimizi kaybetmedik geleceğin mimarı öğretmenlerimizden.

Öğretmenler, takdimin ardından açılışı Safalar Getirdiniz adlı eserle yaparlarken, mutlaka bir kinaye akıllarına gelmemiştir. Amma dinleyenlerin başlangıçtaki can sıkıntısının sebebi protokol gecikmesinden dolayı, birazı muziplikten, birazı ateş olmayan yerden duman tütmez misali, hem hoş bulduk hem de hoş olmadı bağlamında tebessümlerini, gülüşmelere kadar taşıdılar. Neşelenmenin kaynağının bu kadar isabetli olması da bir başka güzellik oluşturdu.

Aylin-Emre Tufan çiftinin birlikte-karşılıklı seslendirdikleri Benim Adım Öğretmen eseri hem bulunduğumuz konumu hatırlattı hem de geçirdiğimiz evreleri gözlerimizin önüne serdi adeta. Zaman zaman kastı aşan ifadelerin hedef tahtası konumuna getirilsek de öğretmenliğin görünmeyen yapıcı, üretken, sabırla koruğu helva yapan cehdini de gözleri yaşartacak kadar akıllara getirdi. Hangi durumda olursa olsun fedakârlığın sınırlarını zorlarken kendinden ödünler verme halini yaşayan öğretmenlerin silueti, kelimelerle resmedildi. Gözden kaçırma gayretkeşlerine kısık sesler olarak var gücüyle duyurma gayreti sergilendi.

Bir kızıl goncaya benzerdi dudağın mısralarının ve devamının, dinleyenleri hangi iklimlere süreklediğini eserin bitiminde aldığı tepkide açıkça gördük. Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini/ Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara satırlarının habercisi sazlar başlar başlamaz büyük bir çoğunluk yakınlarının gözlerini aradı farkında olmadan, acaba gerçekten gözlerin rengini unuttuk mu veya o gözlerden akan yaşlar gerçekten sana helal olsun mu dercesine. Ardından coşkun bir ses hislenmelere tercüman oldu ve Gülü susuz seni aşksız bırakmam diyerek korkuları adeta bertaraf etti.

İnsanoğlunun yaşama macerasında vazgeçilmezlerinden biri olan Ayrılık geldi çattı. Gözler yalan söylemez diyenler yine haklı çıktılar ve Didem Hanım aman ayrılık her bir dertten ala yaman ayrılık derken dinleyenlerde yanlarındaki arkadaşlarına, dostlarına, eşlerine, çocuklarına olmaz diyen nazarlarla göz gezdirip olumsuzluk bulutlarını dağıttılar efkârlanışlarıyla ve alkışlarıyla. Lakin ayrılık olurda Veda Busesi olmaz mı dercesine sökün etti peşinden Ömür Bey. Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı Koca Arap zeybeğiyle, Erkan hoca yol gösterdi sazıyla, dedi ilerle. O kadar ilerlediler ki Deniz Hanım ile Vardar Ovası göründü uzaktan, narin sesi duyuldu kulakta. Murat bey Kul olayım kalem tutan ellere kâtip arzu halim yaz yâre böyle derken sanki bana bir harf öğreteni yâd ediyordu.

Kandemir çok olunca, birbirine Hangi dağın ardındasın sevdiceğim diye seslenmekten kendilerini alamadılar. Ardından da Gel ha gönül havalanma diyerek mütevaziliğin işaretini verdiler. Bir ses enginlerden yükseldi. Gönlüm ataşlara yandı, gidiyor diyerek Gözaçan hanımefendi uyardı. Özgür Taylan Bey hemen Gönül gurbet ele varma ya gelinir ya gelinmez diyerek uyarıya tembih ile destek oldu. Bilemedim kıymetini kadrini, hata benim, günah benim, suç benim derken Senem hanım ardından Siyah perçemini yüzüne dökmüş salınarak gelen hümaya bakın diyerek dikkatleri başka yöne çekiverdi. Alışılmışın dışında bir üslup, içselleştirme ve sunumla Mehtap Han kendini gösterdi ve Özde insan olmaya geldim derken davetlileri hayli yoğun bir isteğe yöneltti. Ardından Menevşe koymuşlar gülün adını diyen Nurcan Hanım sükûnet adalarına yelken açtırdı.

Bu muhteşem bütünleşmeler, kenarda köşede kalmış ne değerler olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Öğretmenler, el attıkları, istekli oldukları hiçbir işin, konunun, farkındalık meydana getirmeden sonunu getirmezler. Çıkan zorluklara, engellere, yorgunluklara aldırmazlar. Eyvallahsız, mihnet ile ömrünü telef etmeden, kâmil insan yetiştirme gayretlerini sürdürmeye devam edeceklerdir. Böyle bir güzelliğin ortaya çıkmasında gayret sahibi herkese teşekkür etmek boynumuzun borcu, böyle farkındalık oluşturacak yüreklerin çarpıyor olması ise zenginliğin göstergesi, Bu çarpan yüreklerin kıymetinin bilinmesi de büyüklerimizin işi. Marifet iltifata tabidir. Marifetin kıymetini bilen, marifete iltifatı esirgemeyen bireylerin çoğalması, mahareti olup da  maharetini sergilemekten de uzak durmayanların artması dileğiyle…

Muammer AZMAK 29/11/2012