Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

BABAM

16 Aralık 2012 - 23:48 - Güncelleme: 20 Haziran 2021 - 15:15

BABAM

Dün gece rüyama geldin, heyecandan kalbim duracak sandım, onca yıl aradan sonra bir nefes ferahlık verdin.  Seni özlemişim, tütün kokan nefesini, sert nasırlı ellerini, bilmem kaçıncı lakin çatık kaşlı bakışını. İlla memnuniyetini, dişlerin ile gevelediğin dudaklarının bükülüşünü, gülmemek için direnişini sonra kafa sallayarak kendini bırakışını. Aşikâr olmasın diye saçlarını kısalttığın kafanı kaşımalarını, gözlerini kaçırmalarını. Ölçümlerini hiç kaçırmadığın ve defol ile başlayan sövmelerini gerçekten özlemişim.

Ne iyi ettin de rüyama geldin, hatıralarımı tazeledin, unutmaya yüz tutmuş kıymetleri fark ettirdin. Yokluğuna alışmak hayli zor olmuştu. Yokluğun dışarıdan görülmeyen bir kor olmuştu, eşelendikçe yakmıştı da yakmıştı. Hala alışamadım desem kimse inanmaz bana, bazen eski hallerin gelir gözümün önüne danışırım, farkında olmadan konuşurum sana. Kara kara düşünmekle yıllarını geçirdin, ciddiyetini hiç terk etmedin. Dağ gibi dik, saray gibi gönlü zengin idin. Belki biraz fazla resmi idin, herkesi gizli severdin, kızdın mı hemen belli ederdin, yerinde durmaz sıtma tutmuş gibi gezerdin, gerçekten özlemişim.

Gezerdik yalın ayak, başıkabak, sofraya konulurdu tek tabak, bereket kaçmasın diye toplanırdı dökülen kırıntı, ben bunu sevmiyorum diye yapılmazdı ırım kırım, suyuna da olsa bandırılırdı, ardından açlık salça sürülmüş ekmek ile savılırdı. Bir daha yaparsan tembihi ile durum kotarılırdı. Hangi çilelerle kazanılıyor o beğenmediğin nimet? Onun için ne zahmetler çekiliyor? Onu bulamayanların halini unutmamak lazım?  Söylemleri hala bana rehberlik ediyor, bunları kulağına küpe yap dediğinde çaktırmadan gülerdim hatta kız mıyım ben diye söylenirdim. Bunca zaman sonra küpe olmayı bırak nerdeyse hayat tarzı olmuş, fark ettim gerçekten özlemişim.

Dişini sıkmaktan, dayanma gücünü zorlamaktan belki de hor kullanmaktan kalmamıştı ağzında dişin. Feleğin işine karışılmaz pek rast da gitmezdi işin. Kış kıyamet demez yol arşınlardın, namerte değil merde dahi muhtaç etme diye dua ederdin. Günlük nafakayı kurtardın mı şükrederdin, eline ne iş geçse peşinden giderdin lakin eksilmez artardı derdin. Ne bağın vardı ne tarlan, üç beş bozukluktan başka genelde olmazdı paran, yine de yoksulu saran, derdini soran babam, gerçekten özlemişim.

Evimizin direğiymiş, Yuvamızın temeliymiş, gölgesinde nice gönül eylermiş, başımız, başkentimizmiş. Meyveli bir ağaçmış, et olmazsa kemik suyuymuş. Haramı helali bilirmiş, çatık kaşla severmiş, dil ile dövermiş, yorulduğunda oturuşu erceymiş. Mektep medrese görmemiş, sırım gibi yazı yazarmış. At-avrat nedir bilmemiş, bir mısır koçanına sebep gönül vermiş, benden önce gitme demiş, uzaklara değil göz ucuma gel demiş, rahmetli içten söylermiş, sende yaşayınca öğrenirsin derdi, yaşadık ve öğrendik hatta şahit olduk, söylediklerini gerçekten özlemişim.

Münakaşa diyemeyeceğim, ihtilafa düştüğümüz bütün konularda sen haklı çıktın. Delikanlılık çağlarımın delişmen anlarında senin fikirlerine itibar etmedim. Hatta daha da ileri gidip her şeyin en iyisini en doğrusunu ben bilirim aymazlığını sergiledim. Bazen ileri gittiğim, pişmanlık duyduğum vakitler oldu, sen kırgınlığını bile belli etmedin. Yalnız sende yaşarsın sende görürsün derdin. Benim görmediklerimi gördün, bilmediklerimi bildin, diyemediklerini şimdi daha iyi anlıyorum, bende yaşıyorum bende görüyorum, üzülüyorum yaptıklarıma ve seni daha çok özlüyorum.

Dert küpüydü aynı zamanda sır küpüydü. Herkes ona sırrını verirdi ama o kimseye sır vermezdi. Sır dilini ısır tekrarı diline pelesenk olmuştu. Ne olacak söylesen dendiğinde, kim sever sırrını verip güvendiği adamın, emanete ihanet edenine der ve meseleyi kapatırdı. Dinlemek zor diyorlar inanmıyorum asıl zor olan bildiğini bildirmemektir. Sen bütün bu zorlukları nasıl alt ettin, bu zorlukları aşıp nasıl nasihat ettin, sağ olaydın tembihler edeydin, tembihlerini gerçekten özledim.

Sana ait olmayana el uzatmazdın, bu çocuklarının olsa bile böyleydi. Elleriyle vermezlerse çeker giderdin, İhtiyaçları başkalarından karşılamayı kendine zül sayardın. Bana göre tam on numara adamdın, elinde yoktu ama gönlünde çoktu, hasat mevsiminde bir dağıtışın vardı, gören seni dokuz köyün ağası sanırdı. Vermeyi almaktan üstün tutan babam. Ben gerçekten beş parasız ağalığını, seni yaratana sözleşmesiz, alış-veriş listesi olmadan bağlılığını seyretmeyi özledim.

Elindekilerle yetinen ve hayatla her durumda barışık yaşayan adamdı. Gam keder ile ezildi, dertleri üst üste dizildi, kötü olaylara duyarsız kalmayıp üzüldü. Mekânsız yersiz olan, dertlere dermansız olan, seslensen sesi duyulmaz olan, yaratan yar olsun, kabrin nur dolsun. Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Bağışlanmayı hak etmek dileğiyle…12/12/2012 Muammer Azmak