Geçenlerde sıcak bunaltıcı bir Manisa öğleden sonrasında; Bedesten karşısındaki sokaktan yukarı çıkıyordum. Badanasının renginden dolayı olsa gerek Kırmızı ev diye anılan Belediyenin meslek edindirme merkezinin kapısında; iki küçük çocuğa rastladım. Sabahtan beri sokakta oldukları yüzleri ve ellerinden belli olan iki sevimli ve muzip erkek çocuğu. Binanın kapısının koyu gölgeliğinde ellerinde dondurma ile, ayaklarını uzatmış oyunun ve sıcağın yorgunluğunu gidermeye çalışıyorlardı. Dondurmalarını yerken yüzlerindeki haz ifadesi görülmeye değerdi.Çocukluk anılarıma gidince kendi küçüklüğümüzdeki dondurmalardan ve gölgede oturmanın hazzından farklı olmadığını farkettim. Onların geçmişi hatırlanmayacak kadar kısa olduğundan geçmiş ve yaşanan anın arasındaki farkı bilemiyorlar. Biz erişkinler nostalji diye bir romantik kavrama takılmış geçmiş günlerimizin özlemiyle bu günleri heba eder dururuz.Bizler geçmişi yaşadığımız için elimizde bugünlerle kıyaslayabileceğimiz bol miktarda anı arşivi var.Zaman zaman mutlu anıları arşivden çıkarıp o zamanları yad ediyoruz.Yaşamış olmak tecrübe sahibi olmak,mantık süzgecinin daha etkin çalışması acaba bugünlerdeki Dünyamızdan daha az mı zevk duymamıza neden oluyor.
Çocukların yaşamdan tat alma konusunda şanslı. Naif yapıya sahip olduklarından olaylara umarsız ve çıkarsız bakıyorlar. Bizler yaşam sorunlarının üzerimize çökmediği tatlı neşeli huzurlu günlerin özlemini duymakta hiçte haksız değiliz. Hele yıllar saçlara ak boyalar sürdüğünde Okul, mahalle, çocukluk arkadaşları bir araya gelince konuşulan mevzuların geneli eski anılar üzerine oluyor.Yüzlerimize ve yüreğimize Çin yemeği gibi acı tatlı karışık duygular hakim oluyor.
Mutlu anıların sıcaklığında bu günlerin tadına vararak yaşamanız dileğimle.
Saygılarımla.