Mehmed Veysî DÖRTBUDAK

Mehmed Veysî DÖRTBUDAK

[email protected]

Kenz-i Mahfî; MEHMET TURAN YARAR

17 Nisan 2020 - 08:29

Kenz-i Mahfî;
MEHMET TURAN YARAR

Sözlerimize başlıkta kullandığımız kelimenin anlamını vererek başlamak istiyorum, ola ki yeni yeni nesil okuyucular manasını bilemeyebilirler; gizli hazine demek kenz-i mahfî. Daha doğrusu kendini gizlemiş, gizlenmiş hazine demek. İşte bu hazinelerden biri de ŞAİR MEHMET TURAN YARAR.

Yaklaşık 8-10 yıl önce Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün yayınladığı “Güfte Antolojisi Dilden Tele” adlı bir kitap elime geçti. Adından da anlaşılacağı üzre şarkı sözlerinden oluşmuş. Hazırlayan Mehmet Turan Yarar. İlk günler fazla ilgilenmedim. Girdiğim Osmanlı Türkçesi derslerinde çocuklara güzel beyitlerden örnekler götüreyim diye baktığımda elimde bir gizli hazinenin olduğunu fark ettim. Oradaki eserlerin birçoğu TRT yayınlarında duymadığım şarkılardı. Birçok adını bilmediğim şair vardı ve hele hele günümüz Türkçesiyle aruzla yazılmış hayli şiirler mevcuttu. Günümüz Türkçesiyle yazılması Aruzu öğrencilere sevdirmek için bir avantajdı. Bu şairler arasında arı duru Türkçesiyle, duygu derinliği ile, aruzu fevkalade güzel kullanışıyla bir şair dikkatimizi çekti; Mehmet Turan Yarar

Ve biz bu zatı yeni tanıyorduk. Boşuna dememişler; “Câhil, bilmediğini yok farzeder.”.

Kimdi bu büyük insan? 8 Eylül 1927’de, Hatay’ın Yayladağı ilçesine bağlı Yeniceköy’de doğdu. Antakya Köprü Mektebi, Yayladağı Yavuz Sultan Selim İlkokulu, Adana Erkek Lisesi’nde okudu. Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ni bitirerek veteriner oldu. Çeşitli illerde görev yaparak 1977’de emekliye ayrıldı. Türk Dil Kurumu üyesi idi. Bu görevinden 1980’de istifa etti. Halk tarzında yazdığı şiirlerinde Hataylı Âşık Mehmet mahlasını kullandı.

İlk şiiri Antakya’da, Atayolu gazetesinde daha 11 yaşındayken yayınlandı:

Akdeniz sevgilin, Yayladağ incin
Onlarla bir olmak neş’en sevincin
Biraz da gel benim benliğime sin
Telleri zümrütten, küfesin Keldağ. ”

Keldağ, şairin doğduğu köyün hemen yanındaki dağın adıdır.

Mehmet Nuri Parmaksız’ın  “Acaba Mehmet Turan, şiirlerini nasıl yazar ve etkilenmekten korkar mı?” sorusuna, “Şiir yazarken özel bir yöntemim olmadı sanırım. Türkçe yanlışı yapmaktan, çok söylenmiş sözleri, deyimleri kullanmaktan, başka şairlerin etkisinde görünmekten korkarım. Yine de içtenlikle itiraf edeyim, bu korktuklarım zaman zaman başıma gelmiştir.” sözleriyle karşılık verir.[1] Bir şiirinde şairi tanımlarken de şunları söyler

“Şâir deriz ummâna soluksuz dalana
  Şâir demeyiz kupkuru ıslık çalana”

Evet, M. Turan Yarar ummana soluksuz dalmış, kupkuru ıslık çalmamıştır.

Acı bensiz yola çıkmaz, yara bensiz kanamaz
Ve cehennem bile benden daha yetkin yanamaz
Dili insaf okuyanlar, söker elbet yazımı
Kınayanlar beni bilmez, tanıyanlar kınamaz.[2]

Sözleriyle volkanların kaynadığı, fırtınaların estiği iç dünyasından bahseder. Gönül dünyasında bu fırtınaların aksine çok mütevazı bir hayat sürer.

Şiirlerini PetekVarlıkÇağrıYedigünHisarTürk DüşüncesiTürk Dili DergisiGüneyde Kültür adlı dergiler ile Simav Anadolu gazetesinde yayımladı. Bestelenmiş yaklaşık beş yüz şiirinden üç yüzü TRT repertuarına alındı. Çeşitli beste yarışmalarında ödüller kazandı.

Mehmet Tekin, Şair tarafından hazırlana Dilden Tele kitabının başında şunları söyler: “Mehmet Turan Yarar’ın imrenilecek bir dost çevres vardır. Evi değerli dostları, bestekârlar, ses sanatçıları, ilim adamları ve ilim yolcuları için huzur verici ve feyiz kaynağı bir dergâh, bir irfan pınarı; şiirleri ise bestekârlar için tükenmez ve vazgeçilmez bir güfte kaynağıdır.”

Şairimizi tanımamıza vesile olan “Güfte Antolojisi Dilden Tele”nin yayınlanmasında emeği olan ve bize hediye eden Konya İl Kültür ve Turizm Eski Müdürü Muhterem Dostum Dr. Mustafa Çıpan Hocamıza da burada teşekkür ederiz.

Şairimizin eserlerinden birkaç örnekle sözlerimize son verelim:

Bir damla elem kalmadı sinemde, sesimde
Artık sana hissim de yönelmez, hevesim de
Senden kalan âteşleri küllendi o aşkın
Sevdâ barınır sadece bir eski resimde.[3]

…………………………………..

Uçtu bülbül bahçemizden güller açmış n’eyleyim
Beklenen yaz geldi lâkin can evim kış n’eyleyim
Bin teselli yetmez artık, her tedâvî az gelir
Bir sağalmaz derde düştüm, yâr ilaçmış n’eyleyim.[4]

………………………………………

“Unutuldum diye küsmem sana ben

Öldüğüm gün geleceksin, bilirim

El uzatmam tasalardan yana ben

Çile çeksem güleceksin, bilirim.” 

 

[2] Fe‘ilâtün / Fe‘ilâtün / Fe‘ilâtün / Fe‘ilün. Mehmet Turan Yarar, Güfte Antolojisi Dilden Tele, 2009, c. 1, s. 214.

[3] Mef‘ûlü / Mefâ‘îlü / Mefâ‘îlü / Fe‘ûlün. Mehmet Turan Yarar, Güfte Antolojisi Dilden Tele, 2009, c. 1, s. 214.

[4] Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilün. Mehmet Turan Yarar, Güfte Antolojisi Dilden Tele, 2009, c. 2, s. 1172.