İsmail CİNGÖZ

İsmail CİNGÖZ

[email protected]

STRATEJİK AÇIDAN KARABAĞ

02 Aralık 2020 - 16:13

STRATEJİK AÇIDAN KARABAĞ

Sovyet Rusya’nın dağılma sürecinde 30 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ı resmi olarak ilk tanıyan ülke Türkiye olmuştur. İki ülke arasında Ocak 1992’den itibaren başlayan ikili diplomatik ilişkilerin ardından “İşbirliğinin Geliştirilmesi” anlaşması imzalanmıştır.
16 Ağustos 2010 tarihinde "Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması" da imzalayan Türkiye ile Azerbaycan, bu anlaşma hükümlerine göre “taraflardan birisinin silahlı saldırı veya askeri tecavüze maruz kalması halinde veya iki ülkeden herhangi birinin toprak bütünlüğünün korunması gerektiği hallerde; Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşmasının 51’inci maddesi hükümleri kapsamında, bireysel veya ortak meşru savunma hakkını birlikte uygulayacaklarını” da taahhüt ettikleri bilinmektedir.
Bu anlaşmanın hemen ardından 15 Eylül 2010’da “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi” kararı alan Türkiye ile Azerbaycan; askeri, stratejik ve ekonomik işbirliğini her geçen gün ilerletmiştir. 25 Şubat 2020’ye gelindiğinde yeni hükümlerin de eklenmesiyle güçlendirilen “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi” anlaşması ile ikili ilişkiler daha da ileri seviyelere götürülmüştür. 
İki ülke arasında yapılan anlaşmalar kapsamında; “(ı) Silahlı kuvvetlerin yakın işbirliğinin geliştirilmesi, (ıı) Tarafların savunma ihtiyaçları ve güvenliği için savunma amaçlı ürünlerin ve maddi/teknik araçların sağlanması, (ııı) Savunma amaçlı ürünlerin tasarlanması ve üretimi, (ıv) Savunma amaçlı hizmetlerin sağlanması, ortak askeri tatbikatların ve savunma hazırlığı ile ilgili faaliyetlerin gerçekleştirilmesi, (v) Silahlı kuvvetler için uzmanların yetiştirilmesi, (vı) Silahlı kuvvetlerin lojistik desteğinin sağlanması” eksenli bir dizi kararlar alınmıştır.
25 Şubat 2020 tarihli anlaşmaların ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, yaptığı açıklama içerisinde; “iki ülke ordularının askeri ve güvenlik işbirliği anlaşmaları çerçevesinde 2019 yılı boyunca 13 ortak askeri tatbikat yaptıkları, yeni tatbikatların yapılacağı ve yeni askeri malzeme ve hizmet alımlarının olacağı” bilgilerini vermiştir.
1991’de yeniden bağımsızlığına kavuşmasının ardından zengin petrol ve doğalgaz yataklarından elde ettiği gelirleri ile başta Rusya, Türkiye ve İsrail’den satın aldığı modern ve ağır silahlarla, ekipmanlarla ordusunun imkân ve kabiliyetlerini geliştiren Azerbaycan, Türk askeri tecrübelerinden de istifade ile eğitim seviyesini yükseltmeyi başarmıştır. Kosova ve Afganistan örneklerinde olduğu gibi Türkiye, NATO kapsamında görev aldığı bölgelere sevk edeceği askeri birliklerine Azerbaycan ordusu askerlerini de dahil ederek NATO standartlarında tecrübe edinmelerini de sağlamıştır[1].
Uluslararası hukuk kurallarını yok sayarak Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan bir de arsızca sürekli tacizlerini sürdürürken, Azerbaycan ordusu sabırla hazırlıklarını yapmış, askeri gücünü arttırmıştır. Ermenistan’ın önce Tovuz bölgesinde, ardından 27 Eylül 2020 günü de Dağlık Karabağ bölgesinden yaptıkları saldırılar bardağı taşırmış ve artık karşı hamle zamanının geldiği kanaatine varan Azerbaycan, işgal altındaki topraklarını kurtarmak üzere harekete geçmiştir.
***
30 yıla yakın bir süredir Ermeni işgali altındaki Azerbaycan’ın Karabağ topraklarında 44 gün devam eden çatışmalarda Azerbaycan ordusunun başarıları karşısında Ermeniler adım adım geri çekilmek zorunda kalmıştır. Rusya’nın devreye girmesiyle Azerbaycan ile Ermenistan arasında 9 Kasım 2020 günü “Ermenistan’ın yenilgiyi kabul ederek” imzaladığı Ateşkes Anlaşması bir gün sonra yürürlüğe girmiş ve işgal altındaki Azerbaycan topraklarının (Hocalı ile Hocavend, Hankendi ve Ağdere topraklarının da yer aldığı Dağlık Karabağ bölgesi hariç) büyük bir kısmı kurtarılmıştır.
Azerbaycan, kurtardığı toprakları sayesinde İran sınırının tamamını kontrolü altına alırken, Türkiye sınırında yer alan Nahcivan toprakları ile karayolu koridoru kurulmak suretiyle bağlantı kurabilme imkanına sahip olmuştur. Ancak Azerbaycan’ın başarısı karşısında İran’ın endişelendiği görülmektedir. Çünkü 1988-1994 yıllarında yaşanan savaşlarda Ermenistan’ın Karabağ ve Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmesinden itibaren Nahcivan-Azerbaycan arasındaki bağlantı ve ticaret İran üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bu durum İran’a politik etki kazandırırken bir taraftan da ticari ve ekonomik kazanç elde eder olmuştur.
Halihazırda Türkiye üzerinden Orta Asya’ya karayolu bağlantısının İran üzerinden geçiyor olması nedeniyle Avrupa-Türkiye-Orta Asya karayolu çok kritik bir ticaret güzergahı durumundadır. Koronavirüs nedeniyle uluslararası ticaretin zayıfladığı 2020 yılı içerisinde bile aylık ortalama 12.000 Türk kamyonunun İran üzerinden Türk Cumhuriyetleri ve Afganistan güzergahına geçtiği, araç başına 700-800 Amerikan doları geçiş ücreti ödendiği düşünülürse[2]; gelişmeler İran açısından çok kârlı bir ticaret güzergahını kaybetmek olarak algılanmaktadır. Dolayısı ile İran bu kazançlarını kaybetme ile karşı karşıyadır ve gelişmelerden memnun olmadığı muhakkaktır. Zira Azerbaycan ve Ermenistan sahasına açılacak olan yeni kara ve demiryolu koridorları ile İran, stratejik karayolu güzergahını, çok önemli bir gelir kaynağını ve politik etkisini kaybedecektir.
Azerbaycan’ın topraklarının bir kısmını olsun kurtarması nedeniyle İran’a olan negatif etkileri bunlarla sınırlı değildir. Olası sonuçlar incelendiğinde;
-Azerbaycan, İran üzerinden Nahcivan’a gönderdiği gazdan %15 komisyon vermektedir. İran bu gelirini kaybedecektir.
-Türkiye, 1996 yılından itibaren İran’dan 1000 metre küpü 490 Amerikan doları karşılığı gaz almaktadır. Azerbaycan gazı ise 335 Amerikan dolarıdır. Dolayısı ile ileride Azerbaycan-Zengilan Koridoru-Nahcivan-Türkiye hattı üzerinden doğalgaz boru hattı döşenmesi halinde İran’ın ekonomik kaybı çok büyük olacaktır.
-Ekonomik nedenlerle 2017 yılında dondurulan Türkmenistan-İran-Türkiye boru hattı projesinin, Azerbaycan-Zengilan Koridoru-Nahcivan-Türkiye üzerinden yeniden projelendirilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu değişiklik İran’ın devre dışı kalmasına sebep olacak ve yine büyük bir ekonomik kayıp yaşayacaktır.
-İran-Ermenistan boru hattının önemi azalacaktır.
-Rus gazına alternatif olması için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından desteklenen ve Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye güzergahından Türkiye ve Avrupa’ya gaz nakli için 1996’dan itibaren gündeme gelen fakat netice alınamayan Trans Hazar Boru Hattı Projesi (TANAP); Karabağ’ın son durumu dikkate alınarak ve Türkmenistan’ın da dahil edilerek yeniden gündeme gelmesi olasılığı artmıştır.
-Avrupa’ya nakli düşünülen İran gazına karşılık, rakip tedarikçi ülke sayısı artmıştır.

Bu olasılıklar değerlendirildiğinde; Karabağ üzerinden yaşanan son gelişmelere bağlı olarak birçok kayıpla karşı karşıya kalan İran, uluslararası sahada söz sahibi olabilmek için olsa gerek; “Türkiye, Azerbaycan ve İsrail'in, Ermenistan'ın İran sınırındaki topraklarını işgal etmeyi planladıklarını fakat İran'ın varlığı nedeniyle vazgeçerek, Azerbaycan-Nahcivan arasına planlanan Zengilan Koridoru fikrine dönüldüğünü”[3] ileri sürdüğü görülmektedir.
***
27 Eylül-10 Kasım 2020 Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan Karabağ çatışması sonrası ortaya çıkan durumu İran genel hatlarıyla kendi aleyhine olarak yorumlasa da Azerbaycan-İran sınırından geçen fakat yıllardır âtıl durumda olan Erivan-Nahcivan-Azerbaycan demiryolunun tekrar aktif hale gelmesini memnuniyetle karşılayacağı değerlendirilmektedir. Her ne kadar Ermenistan-İran arasında kara sınırı olsa da iki ülke arasında demiryolunun olmaması, İran’ı eski demiryolunu kullanarak Gürcistan ve Rusya bağlantısı ile olası zararlarını olabildiğince tolere etmeye ve yeni gümrük kapıları açarak sınır ticaretini arttırmaya yönlendirecektir. Aynı şekilde Ermenistan da bu sayede ticaretini arttırmaya çabalayacaktır.
Türkiye’nin de âtıl demiryollarını ve karayollarını aktif ederek hem Ermenistan-Dağlık Karabağ-Laçin Koridoru ile hem de Nahcivan-Azerbaycan-Zengilan Koridoru ile Azerbaycan ve Orta Asya sahasına uzanmayı planladığı bilinmektedir. Çünkü Türkiye bu sayede Kafkaslar ve Orta Asya sahasındaki etkinliğini arttırmayı hedeflemektedir.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan bile, olası bu demiryolunu kast ederek; “Azerbaycan üzerinden Rusya ve Nahcivan üzerinden de İran ile ticaret yapmayı umduklarını” söylemesi[4] dikkat çekicidir.
***
Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan ateşkes uygulanmaya devam etse de Kelbecer bölgesinde yer alan ve Rusya’ya ait “GeoProMining Gold” şirketi tarafından işletilmekte olan zengin altın madeni yataklarının nasıl paylaşılacağının tartışıldığı dikkatli gözlerden kaçmamaktadır. 30 yıl önceki haritaya göre iki ülke sınırının altın madeni yataklarının ortasından geçtiği görülmektedir[5]. Dolayısı ile 28 yıl önce Azerbaycan’ın çekilmesi ile Ermenistan tarafından işgal edilen bu bölgedeki Azerbaycan’ın haklarının teslim edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Bölgede kıymetli maden yataklarının olması nedeniyle Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın da geçici sınır anlaşmasının yapılmasını istediklerini açıklaması[6] önemlidir. Ermenistan’dan geçici sınır anlaşması talebi gelirken, Fransız Senatosu’nda Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının tanınması teklifinin oylanması ve kabul edilmesi gerginliğe sebep olmuştur. Her ne kadar uluslararası hukuk açısından bağlayıcı bir hükmü olmasa da Fransa Senatosu’na yapılan teklifin açıklamalar bölümünde “Dağlık Karabağ’daki krizin; Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Suriye ve Libya'dan sonra Türkiye'nin yeni güç gösterisi” olarak lanse edilmesi[7] ve Karabağ’ın sözde bağımsızlığının tanınmasını Türkiye ile Azerbaycan tarafından sert bir şekilde “kabul edilemez” olarak açıklanmıştır.
Halbuki Fransız Senatosu’nda bu oylamadan daha bir hafta önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un katılmış olduğu bir etkinlikte; "Dağlık Karabağ’a müdahale etmek için sizi engelleyen nedir?" sorusuna “Uluslararası hukuka, BM'nin tanımlamasına göre Dağlık Karabağ Bölgesi Azerbaycan toprağıdır. Egemen devletin talebi olmadıkça müdahale etme hakkınız yoktur...”[8] cevabını vermiş olması çok önemlidir. Dolayısı ile Türkiye ve Azerbaycan’dan gelen sert açıklamalar karşısında Fransa geri adım atmak zorunda kalmıştır. Fransız Dışişleri Bakanlığı, Senato tarafından alınan kararın aksine, “Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığının tanınmadığını” açıklamıştır[9].
Sonuç Olarak;
Güney Kafkaslar bölgesinde Türkiye’nin etkinliğinin artması, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını (Dağlık Karabağ bölgesi hariç) kurtarması, İran sınırını tekrar kontrol altına alması ve her ne kadar Rusya’yı kendisine partner olarak görüyor olsa da Rus Barış Kuvvetleri adıyla Rus askerlerinin bölgeye dönmesi gibi gelişmeler İran’ın hoşuna gitmemiştir. Olası yeni gelişmeler İran tarafından endişeyle takip edilecektir.
Türkiye’nin Azerbaycan ile stratejik ortak olarak hareket etmesi bölgede Rusya’nın etkisini kısmen de olsa azalttığı muhakkaktır. Gelişmeleri, uzun vadede Türkiye’ye jeopolitik, jeostratejik, ekonomik ve enerji nakil hatlarının kontrolü açısından büyük kazanımlar sağlayacağı şeklinde değerlendirilmelidir. Lakin Karabağ ve Dağlık Karabağ Bölgelerinin genelinde kontrol Rusya’da olduğu müddetçe asıl büyük kazanan Rusya olacaktır.
Türkiye’nin uyguladığı Azerbaycan ve Kafkaslar politikasının ABD ile İsrail’in stratejileri ile uyumlu olmasından hareketle İran, ABD ve İsrail’in Türkiye’yi Hazar Denizi’ne ulaşmakta köprü olarak kullanmasından endişe duyacaktır. Dolayısı ile açılan koridorların bir şekilde kapanması için İran’ın örtülü hamleler yapabileceği hatırda tutulmalı ve Türkiye karar alıcı mekanizmaları tarafından İran dikkatle takip edilmelidir.
Türkiye’nin Azerbaycan ve Kafkaslar politikası ABD’nin planlarına uyumlu olsa da ABD ile Fransa, sahada devre dışı kalmayı hazmedememektedir. Etkinliğini arttıran Türkiye’nin Rusya ile tam bir mutabakat içerisinde olmamasından da hareketle bu iki ülke bir şekilde bölgedeki etkinliklerini arttırmaya çalışacakları hatırda tutulmalıdır.
ABD ile Fransa’nın Kafkaslarda etkinliğini arttırmalarını Rusya da istemeyecektir. Bu nedenle Rusya, Türkiye ile “Suriye, Libya, Azerbaycan/Karabağ, Kırım, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında anlaşmazlıkları olsa da” Türkiye ile diyaloğunu sürdürmek zorunda olduğunun bilincinde olarak hareket edecektir. Türkiye de buradan hareketle Rusya ile diplomasi diyaloğunu geliştirerek; ABD, Avrupa Birliği ve diğer Avrupa ülkelerine karşı ortak strateji üzerine birlikte hareket edebilmelidir.
Son söz olarak; Karabağ Ateşkesi ile Rusya’nın Azerbaycan-Nahcivan arasındaki Zengilan Koridoru ile Ermenistan-Dağlık Karabağ arasındaki Laçin Koridoru’na yerleşmekle uzun vadede ne kadar önemli kazanımlar elde edeceği ve Türkiye’nin Azerbaycan bağlantısını, Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleriyle kara ve demiryolu bağlantısı ile bütün o coğrafyanın enerji kaynaklarını ve enerji nakil hatlarını da kontrol altına almış olduğu her geçen gün daha da belirgin hale gelmektedir. Gelişmelerden en fazla zararlı çıkacak olan diğer ülkenin İran olduğu, “Kuşak Yol Projeleri” nedeniyle Çin’in de bir şekilde etkileneceği ortaya çıkmış, Rusya kilit ülke konumuna gelmiştir.


                        :
İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. -BULTÜRK Ankara Temsilcisi. [email protected]

[1] Ece GÖKSEDEF; “Dağlık Karabağ: Türkiye, Azerbaycan'ın Askeri Kapasitesini Geliştirmesinde Nasıl Rol Oynadı?”, BBC News, 02.10.2020.
[2] BBC News; “Azerbaycan ve Nahçıvan Arasındaki Koridor Tahran'ı Endişelendiriyor: Türk Ülkeleri Arasındaki Ticarette Kavşak Olan İran Bu Özelliğini Yitirebilir”, 23.11.2020.
[3] Ece GÖKSEDEF; “Dağlık Karabağ: Türkiye, Azerbaycan'ın Askeri Kapasitesini Geliştirmesinde Nasıl Rol Oynadı?”, BBC News, 02.10.2020.
[4] BBC News; “Azerbaycan ve Nahçıvan Arasındaki Koridor Tahran'ı Endişelendiriyor: Türk Ülkeleri Arasındaki Ticarette Kavşak Olan İran Bu Özelliğini Yitirebilir”, 23.11.2020.
[5] Nerdun HACIOĞLU; “Son Dakika Haberi: Ermenistan Başbakanı Paşinyan Azerbaycan Konusunda Putin'den Yardım İstedi!”, Hürriyet, 28.11.2020.
[6] Deutsche Welle; “Azerbaycan ve Ermenistan Yeni Sınır Belirleyecek”, 27.11.2020.
[7] Deutsche Welle; “Fransız Senatosu: Dağlık Karabağ Tanınsın”, 25.11.2020.
[8] Hürriyet; “Macron Şaşırttı: Karabağ Azerbaycan Toprağıdır”, 23.11.2020.
[9] Sabah; “Azerbaycan'dan Fransaya Nota: Fransa'dan Geri Adım...”, 27.11.2020.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum