Hüseyin HATIL

Hüseyin HATIL

[email protected]

İçimizdeki Yangın

14 Mayıs 2020 - 17:01

İçimizdeki Yangın

Makamların, koltukların, kartvisitlerin ve dahi dünyalık hiçbir menfaatin kıymeti harbiyesi yoktu gözümüzde. 

İnandığımız bir Kızılelma'mız vardı... Hayalimiz de, düşümüz de hep ona dairdi. 

Allah'tan gayrısına baş eğmediysek de, bizim gibi düşündüğü hüsnü zannıyla omuzlarımıza basmalarına müsade ettiklerimiz de olmadı değil.

Evet, basamak olduk... 
Varsın bassınlardı, varsın yükselsinlerdi değil miydi gayemiz bir, sevdamız bir... Bassın ve bayrağı yukarılara taşısınlardı.

Dilaver Cebeci'nin ruhumuzu okyanus kadar genişlettiği "Sevgimi üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum" dizesince, yüzyılları aşacak bir umut, umman yüceliğinde bir sevda besliyorduk. 

Evet, omuzlarımıza basmalarında sakınca görmedik yoldaş bildiklerimizin.
Zikzaklarına şahit olduğumuzda "yolunuz nereye" diye sormaktan hicap duyduk, "vardır bir bildikleri" diyerek...

Oysa omzumuza basanlar, üç bin yıl sonraki torunlarımızın değil yarınlarının derdine düşmüş, kendilerini parlatmaktan başka düşüncesi olmayan bencillermiş... Bunu çok geç anladık.
Kendilerini yukarı taşıma telaşındanmış kaygıları, toplumun önünde görünmek için yırtınmışlar, daha çok şöhrete sahip olmak, güç elde etmek içinmiş kavgaları... 

Makamların, koltukların, kartvisitlerin ve dahi dünyalık hiçbir menfaatin yine de kıymeti harbiyesi yok gözümüzde. Lakin yürüdüğü yola, yolcuya ve en çok da kendine saygısı olmayanlara karşı hüsnü zannımızı yitirdik ve elbette sinemizin çekeri de azaldı.

Şimdi derman kitaplarda ve kağıtlardadır.
Okuyup, yazdıkça söner mi içimizdeki yangın? 

Hüseyin HATIL