Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

TRABZON TEHCİRİ YARGILAMASI-III

17 Aralık 2021 - 09:14 - Güncelleme: 17 Aralık 2021 - 09:20

TRABZON TEHCİRİ YARGILAMASI-III

Sevgili okurlar, aynı başlıklı yazımızın bir önceki bölümünde Trabzon tehciri sırasında suç işlendiğini öne sürenlerin İddiaları ile isnatların reddedilerek suç işlenmediğine dair yapılan savunmaları değerlendirebilmek amacıyla; Trabzon tehciri davasında önemli bilgilerin, şahitlerin ve zanlıların ifadelerinin yer aldığı ilk altı duruşmayı sizlere anlatmıştım. Bugün ise; yargılama doğrultusunda devam eden duruşmalarda yaşananları anlatarak yazıma devam edeceğim
7.Duruşma: Bu duruşmada ilk olarak dinlenen tanık Trabzon Katolik Misyon Reisi İtalyan rahip Loran ifadesinde, Trabzon’da 5-6 gün süren bir tehcir dönemi olduğunu, sonrasında köylerden seyrek olarak sevklerin yapıldığını, bir takım kadın ve çocukların sandallara bindirilerek deniz yoluyla götürüldüğünü, ancak bu kişilerin akıbetleri hakkında biri bilgisi olmadığını, tehcir sırasında hastanede zehirlenmeler olduğuna dair bir şey duymadığını, bu tür söylentilerin sevk işlemleri bittikten sonra işitilmeye başlandığını söylemiştir[32]. Aynı duruşmada dinlenen tanıklardan Gelirler Müdürü Lütfi Bey, tehcir esnasında kadın ve çocukların sevk edilmemesi konusunda yabancı konsolosların Trabzon Valisi’ne iletilmek üzere kendisinden ricada bulunduklarını, tehcirle ilgili hükûmetin gönderdiği talimatlara uygun olan bu isteğin dikkate alınarak çocukların bir kısmının yetimhanelere ve Müslüman ailelerin yanlarına, bir bölümünün de farklı yerlere yerleştirildiğini[33], kadınların ise sevk edildiğini beyan etmiştir[34].
8-9-10-11 ve 12. Duruşmalar: 9-16 Nisan 1919 tarihleri arasında önce bir gün sonra iki gün arayla yapılan ve sıklaştırılan duruşmalarda sorgulamalara ve tanıkların dinlenilmesine devam edilmiştir. Sorgulanan Nuri Bey, kendisine yöneltilen, iki Ermeni kızı eşyaları ile İstanbul’a yollayıp yollamadığı sualine verdiği cevapta, bu kızlar Vali Bey’in isteği ve emri üzerine hizmetçi olarak gönderilmişlerdir. Vali Bey, beş altı kızın gönderilmesi için emir vermişti, ben de gönderdim demiştir. Talat Bey’de Ermeni çocuklarla ilgili soruya, kısmen babalıklara yerleştirildiklerini ifade etmiştir[35]. Erkan-ı Harbiye Kaymakamı Muhtar Bey, Dr. Ali Saib Bey hakkında gazetede yazılan suçlamaların gerçek olmadığını, namuslu ve dürüst bir kişiliğe sahip olan Ali Saib Bey’e kefil olduğunu söylemiştir[36]. Nisan ayı içerisinde yapılan duruşmalarda tanık olarak dinlenen İaşe Bakanlığı memurlarından Mehmed Ali Bey ifadesinde, tehcir sırasında izinli olarak Trabzon’da bulunduğu, hastanelerde zehirlenme olaylarının olduğunu, birtakım insanların denize atıldığını, bazılarının da Değirmendere mevkiinde çeteler tarafından öldürüldüğünü duyduğunu söylemiştir. Mehmed Ali Bey, Mahkeme Başkanının yeni soruları üzerine, Madam Arslanyan’ın kayığa bindirildiğini, bazı kadınların hastanede zehirlendiğini ve birçok vukuatı gördüğünü söylemiştir. Mehmed Ali Bey’e gördüğü olayların teferruatlarını anlatması yer ve zaman söylemesi hususunda tekrar sorulduğunda ise bu defa cevap veremeyerek, ilk ifadesinden dönmüş ve anlattığı suçlamaları bizzat görmediğini, sadece duyduğunu söylemiştir. Mehmed Ali Bey’in ifadelerini çelişkili bulan savcı, tanığın beyanlarının tutarsız olduğunu söylemiştir. Mahkeme Başkanı tarafından ikaz edilen Mehmed Ali Bey, yalancı tanıklık yaptığı anlaşıldığından mahkeme salonundan çıkartılmıştır[37]. 16 Nisan’da yapılan 12. Duruşmada, tanıklardan Dillizade Mehmed Efendi ifadesinde, Ben Trabzon’da bulunduğum sıralarda sevk edilmeyen kadınları Müslüman yapıp nikahlarına alıyorlar, çocukları ise süt annelere veriyorlardı, çocuklara genellikle bir baba sevecenliği ile yaklaşılmış, kadınlardan kendi isteği ile Müslüman olanlar evlendirilmişlerdir demiştir[38].
13.Duruşma: 19 Nisan 1919 tarihinde yapılan duruşmada ifadesine başvurulan sağlık müfettişlerinden Yunus Vasfi Bey, tehcir sırasında Trabzon’da meydana gelen Tifüs vakalarının önlenmesi için çalışmakta olduğunu, Ermenilere yapıldığı iddia edilen zulmü sadece işittiğini, Kızılay Hastanesi’nde kimsenin zehirlenmediğini, Dr. Arslanyan’ın göreve başladığı zaman, hastaneden yeni ayrıldığını, kendisini tanıma fırsatını bulduğunu, Madam Arslanyan’ı tanımadığını, Dr. Ali Saib Bey’in hastanelerin sağlık işlemleri ile ilgisi olmadığını, çocukların bir kısmının evlatlık verildiğini, bir kısmının ise yabancı mekteplere yerleştirildiğini söylemiştir[39]. Aynı duruşmada ifadesi alınan Virjini Hanım, önceki duruşmalarda tanıklık yapan Lütfi Bey’in eşidir ve Naile ismini almıştır. Naile Hanım’a Trabzon tehciri sırasında işlendiği iddia edilen suçlamalara ve mahkemede anlatılan olaylara ait ilgili bilgi ve görgüsünün olup olmadığı sorulmuştur. Naile Hanım cevabında, tehcir esnasında Trabzon’da olduğunu, Ermenilerin topluluklar halinde sevk edildiğini, kadınların ve çocukların Amerikan mektebine ve hastanelere yerleştirildiğini, kendisinin çocuklara bakmak üzere Britanya Oteli’nde tutulduğunu, Dr. Ali Saib Bey tarafından kendi olduğu yerdeki çocukların küfelere doldurularak denize atıldığını, çoğunun da açlıktan öldüğünü söylemiştir. Tanığın beyanlarına itiraz eden Ali Saib Bey, böyle her gün iki şahit dinlense ayda altmış eder ve bu şahitlerin hepsi “aynı yalan dolan söylentileri tekrar ediyorlar” demiştir[40]. Ali Saib Bey’in itirazı ile sözü kesilen tanık kaldığı yerden ifadesine devam ederek, Amerikan okulunda bulunan 40 çocuktan geriye 15 çocuk kaldığını, Ermenilerin tehciri zamanında Ali Saib Bey’in sağ ve ölü çocukları bir arada küfelere doldurduğunu söylemiştir[41].
14-15-16-17 ve 18. Duruşmalar: 26 Nisan’da yapılan duruşmada tehcir sırasında Trabzon Limanı reisi olan Kapudan Asım Efendi, sevkler yapılırken öldürülenler olduğuna dair söylentileri duyduğunu, ancak görmediğini söylemiş ve Ali Saib Bey ile ilgili suçlamaları ise gazetelerde okuduğunu ifade etmiştir. İfadesi alınan Mektupçu Fuat ise, Kapudan Asım Efendi ile benzer cevaplar vermiş ve hastanede olduğu iddia edilen zehirleme olaylarını duymadığını, görmediğini söylemiştir. Aynı duruşmada ifadesi alınan Mannik Hanım, kimsesiz olduğu için tehcire tabi tutulmadığını, kendisine sevk edilmeyen küçük çocukların bakımı vazifesinin verildiğini, Ali Saib ve Nail Bey’lerin çocukları denize attırdıklarını, Kızılay Hastanesi’nde de çocuklar ile ilgili benzer durumların olduğunu söylemiştir. Tanık Mannik Hanım’ın ifadesi esnasında Rıza ve Niyazi Bey’lerin tehcir sırasında Trabzon’da olduklarını söylemesi üzerine söz alan Ali Saib Bey, tanığını yalan söylediğini, Rıza ve Niyazi Beylerin tehcir sırasında Trabzon’da olmadıklarının sabit ve kesin olduğunu söyleyerek, her gün ortaya çıkan şahitlerin sürekli yalan beyanlarıyla saçmaladıklarını söylemiştir[42]. Aynı duruşmada tanık olarak ifadesine başvurulan Rüştü Efendi, Madam Arslanyan’ı Nail Bey’in aracılığı ve arka çıkmasıyla Müslüman ve manevi kardeşi yaptığını, akrabası olan Dağıstanlı Abdullah Efendi’nin yanına yerleştirdiğini, Madam Arslanyan’ın tehcir  sırasında Vali’nin emriyle sevk edilerek denize atıldığını, çocuklarını kurtarmak için uğraş verdiyse de boğulmalarına engel olamadığını, Madam Arslanyan’ın, Ali Saib Bey hakkında sözlü veya yazılı bir şikayetinin bulunmadığını, yargılanan zanlılar hakkında tehcirle ilgili yapılan suçlamalardan bilgisi olmadığını söylemiştir[43].
30 Nisan’da yapılan oturumda ifade veren tanıklardan Trabzon İstinaf Mahkemesi Reisi Hilmi Bey, iddialar için “mevsimin mahsulü” diyerek; tehcir suçlamalarının, işgal altındaki ülkenin şartlarını lehlerine dönüştürmek isteyen başta İngiltere olmak üzere yabancı devletlerin, Osmanlı Hükümeti’ne istediklerini yaptırmak ve amaçlarını gerçekleştirmede engel olarak gördükleri İttihatçı yapılanmayı tamamen bertaraf etmek için kurdukları düzmece suçların ve tezgahlanmış mahkemelerin bir ürünü olduğunu söylemek istemiştir. Hilmi Bey, öldürme ve zehirlenme suçlamalarının kesinlikle asılsız ve uydurma söylentiler olduğunu ifade etmiştir[44]. 5 Mayıs’ta yapılan 16. Duruşmada dinlenen şahitlerden Vergi Müfettişi Besim Bey, Ali Saib Bey’in aydın fikirli, ilmi terbiyeye sahip, vicdanlı bir zat olduğunu söylemiş ve tehcirden sonra Konya’ya tayin olduğunda hiçbir mal varlığı olmayan kendisini zor geçindiren biri olarak yeni görev yerine gittiğini, şayet söylenenleri yapan birisi olsaydı ve Ermenilerin mallarını alsaydı daha varlıklı birisi olması gerekirdi ki tehcirle ilgili emirleri veren vali ile de arası açıktı diyerek ifadesine son vermiştir[45]. Aynı duruşmada ifadesine başvurulan Bahriye Nazırı Avni Paşa, yargılananlardan Kaymakam Talat Bey ve Dr. Ali Saib Bey’in tehcir sırasında görevleri dışında başka hiçbir işle uğraştıklarını görmedim, gazetelerde yazanları ve hastanede olduğu söylenen zehirlenme olaylarını hayal bile edemiyorum demiştir[46]. 13 Mayıs 1919 tarihinde yapılan duruşmada Mahkeme Başkanı, dava ile ilgili soruşturmanın tamamlandığını, sanıkların savunmalarına geçileceğini tebliğ etmiştir. Ali Saib Bey, Mahkeme Başkanına müracaatla, avukatı olmadığını, tayin edeceği avukatın dosyayı tetkik ederken kendisinin de inceleyerek savunmasını hazırlaması için yeterli süre verilmesini talep etmiştir. Mahkeme Başkanının savunma avukatlarından birisini vekil tayin etmesini istemesi üzerine, Ali Saib Bey tarafından Avukat Selahaddin Bey’i vekil tayin edilmiştir. Mahkeme tarafından Selahaddin Bey’in Ali Saib Bey hakkındaki iddialar ile ilgili gerekli savunmayı yapabilmesi maksadıyla dosyayı incelemek için istediği sürenin kendisine verilmesi uygun görülmüştür[47].
19. Duruşma: Savcı Feridun Bey, 16 Mayıs’ta mahkemede iddianamesini okumuş ve Trabzon tehciri sırasında Ermeni erkeklerin öldürülmesi ve kadınlar ile çocukların denize atılmaları suçlarından dolayı bazı sanıklara çeşitli cezalar verilmesini istemiştir. Feridun Bey, asıl suçlu olarak adlandırdığı İttihat ve Terakki’nin Trabzon parti temsilcisi Nail Bey ile yine dönemin İttihat ve Terakki Hükûmeti tarafından tayin edilen Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey’in idamını istemiştir. Niyazi, Mustafa, Nuri ve Mehmed Ali Bey’lerin ise tehcir sırasında işlenen suçlara yardım ettikleri için cezalandırılmalarını isteyen Savcı Feridun Bey, Ali Saib Beyin doktor olduğunu, birisini öldürmek için şırınga ile zehirlemesine gerek olmadan ilaç vermek veya yanlış teşhis koymak suretiyle bunu yapabileceğini, hastanede olduğu iddia edilen zehirlenme olaylarının akıl ve mantıkla bağdaşmadığını söyleyerek sanığın beraatını istemiştir. Savcı Feridun Bey, Ali Saib Bey’in beraatını talep ederken, tanıkların mahkemede Dr. Ali Saib Bey aleyhinde verdikleri ifadeleri çürütecek şekilde çelişkilerini ve gerçek olmayan beyanları ortaya çıkartarak, beraat isteğinin meşruiyetini de ispat etmiştir. Savcı Feridun Bey Kaymakam Talat Bey’in hakkında ise; Talat Bey’in tehcir komisyonunda görev aldığını, kendisine verilen vazifeleri icra ettiğini, öldürme olaylarına karıştığına ve görevini suiistimal ettiğine dair bir kanaatin oluşmadığını söyleyerek beraatını talep etmiştir[48].
DÖRDÜNCÜ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK

Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar

KAYNAKÇA
[32] İleri, 9 Nisan 1919; İstiklal, 9 Nisan 1919; Memleket, 9 Nisan 1919; Yeni Gazete, 9 Nisan 1919. 
[33] İleri, 9 Nisan 1919.
[34] Memleket, 9 Nisan 1919.
[35] İstiklal, 11 Nisan 1919.
[36] İstiklal, 11 Nisan 1335/1919; Yeni Gazete, 11 Nisan 1335/1919; Alemdar, 11 Nisan 1335/1919.
[37] Alemdar, 13 Nisan 1335/1919; Hadisat, 13 Nisan 1335/1919; Memleket, 13 Nisan 1335/1919.
[38] İstiklal, 17 Nisan 1335/1919; Hadisat, 17 Nisan 1335/1919.
[39] İstiklal, 20 Nisan 1335/1919; Zaman, 20 Nisan 1335/1919.
[40] İstiklal, 20 Nisan 1335/1919; Memleket, 20 Nisan 1335/1919.
[41] Yeni Gazete, 20 Nisan 1335/1919; Zaman, 20 Nisan 1335/1919; Memleket, 20 Nisan 1335/1919.
[42] İstiklal, 27 Nisan 1335/1919; Yeni Gazete, 27 Nisan 1335/1919; Memleket, 27 Nisan 1335/1919
[43] İstiklal, 27 Nisan 1335/1919; Yeni Gazete, 27 Nisan 1335/1919.
[44] İstiklal, 1 Mayıs 1335/1919; Hadisat, 1 Mayıs 1335/1919.
[45] İstiklal, 6 Mayıs 1335/1919; Memleket, 6 Mayıs 1335/1919.
[46] Nejdet Bilgi, “Ahmed Avni Paşa ve Ermeni Tehciri”, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Ed. Bünyamin Kocaoğlu, İlkadım Belediyesi, Kültür Yayınları, No:13, Samsun, 2017, s. 529-530,533,538; İstiklal, 6 Mayıs 1335/1919; Memleket, 6 Mayıs 1335/1919.
[47] İstiklal, 14 Mayıs 1335/1919.
[48] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, s.182.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum