Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

SIR KATİBİNİN KIZI

24 Eylül 2020 - 12:24

SIR KATİBİNİN KIZI
 
Galip Vardar, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, mütareke yıllarında ve İstanbul’un işgalinde, Hüsamettin Ertürk’ün başkanlığında işgale karşı kurulan, Türk vatanseverlerin oluşturduğu Gizli Teşkilatın en önemli ajanlarından birisi olup, babası Süvari Yüzbaşı Sabri Bey’dir. 1890 yılında bir Balkan kasabası olan Serez’de doğan Galip Vardar’ın çocukluğu Rumeli’de geçmiş, Balıkesir İdadisini bitirdikten sonra gönüllü olarak Birinci Dünya Savaşı’na katılmıştır. Çanakkale Cephesi’nde Mustafa Kemal’in Komutanlığını yaptığı 19’uncu Tümen’de görev alarak Conkbayırı’nda savaşmıştır. Bir müddet Galiçya Cephesi’nde bulunan Vardar, savaşın bitmesi ve 30 Ekim 1918’de Mütarekenin imzalanmasının ardından İstanbul’a gelmiştir.

İstanbul’da Darülfünun tarih bölümüne kayıt olan Vardar, babasının samimi arkadaşlarından ve Gizli Teşkilatın başında bulunan Hüsamettin Ertürk tarafından Teşkilata alınmış ve çok önemli görevler ifa etmiştir. Bir süre sonra Hüsamettin Bey’in en önemli ajanlarından ve sağ kolu olan Vardar’a en hassas ve önemli vazifeler verilmeye başlanmıştır. Rumların kahramanı Hristanos’un etkisizleştirilmesi, İstanbul’da görev yapan İşkenceci İngiliz istihbarat subayı Yüzbaşı John Bennett’in yaralanması ve Yugoslav casus Nikola Pasiç’in öldürülmesi olaylarında başroldedir[1].

13 Kasım 1918’de fiilen, 16 Mart 1920’de resmen işgal edilen İstanbul’da Millî Mücadele yanlısı Salih Hulusi Paşa Hükûmeti İngilizlerin baskısıyla indirilerek yerine İngiliz yanlısı Damat Ferit Paşa Hükûmeti getirilmiştir. Bu tarihten sonra Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Balta Limanı’nda bulunan köşkü en önemli devlet işlerinin görüşüldüğü, sırların saklandığı mühim bir yer olmuştur.

Gizli Teşkilat; Mütarekenin ilk yıllarında Karakol Cemiyeti bünyesinde, Sivas Kongresi’nden sonra Mustafa Kemal’e doğrudan bağlı Mim Mim Grubu (Müsellah Müdafaa-i Milliye) içerisinde vazife yürütmüştür. Gizli Teşkilat Sadrazam Damat Ferit’in köşkündeki sırları, planları, görüşülenleri öğrenmek maksadıyla Galip Vardar’ı görevlendirmiştir.

Sevgili okuyucular, Galip Vardar’ın Anadolu’ya geçmeden önce İstanbul’da aldığı son görevinde ilginç ve hüzünlü bir aşk hikayesi ortaya çıkmış, ancak vatan sevgisi aşkını galebe çalmıştır. Anadolu’da yürütülen Milli Mücadeleye çok önemli yararları olan bu görevi; yazar Samih Nafiz Tansu’nun Hüsamettin Ertürk’ün anılarını kaleme aldığı “İki Devrin Perde Arkası”[2] adlı kitabından aslına sadık kalarak bir hikaye tadında anlatacağım;

Damat Ferit’in oturduğu yalıyı göz altına alan Galip Vardar; yalıya, otomobille, faytonla, rıhtıma yaklaşan motorlarla ve yaya olarak giren çıkan herkesi tespit etti. Bir gün, yalının muhafızlarından polis siyasi kısmından daha önce tanıdığı Boşnak Haşim’e tesadüf eder gibi yanaşarak bilgi almaya çalıştığı sırada, konağın kapısında koşuşan uşakları ve yeni gelen bir faytonu gördü. Muhafız Haşim, ne kadar önemli bir görev yaptığını anlatmak istercesine gelen kişinin Damat Ferit Paşa’nın Sır Katibi olduğunu kulağına söyleyiverdi.

Galip Vardar, uzun süre Sır Katibini takip etmiş, elinde sıkı sıkı tuttuğu çantayı alma planları yapmış ancak ne çantayı alabilmiş ne de yararlı bir bilgi edinebilmişti. Günlerce süren bu takipten sonra yorgun bir şekilde Sır Katibinin konağının karşısında bulunan evlerden birisinde konağı takipteyken aradığı fırsat karşısına çıkmıştır. Konaktan çıkan 17-18 yaşlarında elinde okul çantası bulunan temiz ve modern giyimli, esmer bir kızı takibe başladı. Kız, Vardar’ı fark etmiş, önce kendisinin kimin kızı olduğunu söyleyerek korkutmak istemiş, daha sonra, bu yakışıklı gencin utangaç ve çekingen tavırlarından dolayı mahcup olarak ne istediğini sormuştur. Galip Vardar’ın Darülfünunda talebe olduğunu, arkadaş olmak istediğini söylemesinden sonra Amerikan Kız Koleji’ne kadar beraber gitmişlerdir.

Sonraki günlerde verilen randevulara sadık kalınarak okul yolunda başlayan buluşmalar sonrasında ortaya çıkan Sır Katibinin kızının saf ve temiz aşkı, Galip Vardar’ın vicdanında rahatsızlık yaratmış olsa da görevi için faydalandığı bir durum halini almıştır. Sır Katibinin kızı; Vardar’a olan sevdasının gözünü kör etmesiyle beraber, Vardar’ın anlattıklarından ve işgal güçlerinin yaptıklarından etkilenerek bir müddet sonra Millî Mücadeleye sempati beslemeye başlamıştır. Babasının ağzından belli etmeden aldığı bilgiler ile, yine babasının çalışma odasında çöpe attığı ve müsvedde çalıştığı kağıtları Vardar’a gizlice vermiştir. Sadrazam Konağı’nda yapılacak görüşmelerin saatleri, kimlerin bulunduğu, yapılan planlar gibi birçok bilgi Vardar tarafından Hüsamettin Bey aracılığıyla Anadolu’ya iletilmiştir.

Sır Katibinin kızı, kendi isteğiyle gittikleri Galip Vardar’ın ailesinin yaşadığı evde yaşanan fakirlik ve sefaleti görmüş, öğrenci bildiği Vardar’a maddi destek olmak isteyerek Hariciyede çalışması için babasını devreye sokmuştur. Sır Kâtibi aracılığıyla tercümanlık vazifesi alan Vardar, çok önemli bilgileri teşkilat aracılığıyla Anadolu’ya göndererek, birçok casusu, suikastçıyı yakalattırmıştır. Damat Ferit’in ve İngilizlerin planlarının önceden öğrenilip boşa çıkarılması, casuslarının İnebolu ve Samsun’da Anadolu’ya ayak basmadan tutuklanmaları konakta şaşkınlık yaratmış ve bunun nasıl olabileceğine hayret ederek dehşete düşmüşlerdir.

Galip Vardar’ın aldığı vazifeyi, Sır Katibinin kızının ise aşkını her şeyin üstünde görerek yaptığı bilgi ve belge toplama faaliyetleri bir süre sonra şüphe çekmeye başlamıştır. Bu durumu tahlil eden Hüsamettin Bey Galip Vardar’ı, eşi Rana hanımla beraber gizli yollardan silah ve cephane gönderdikleri bir kafilenin başında Samsun yoluyla Anadolu’ya kaçırmıştır. Günlerce Galip Vardar’dan haber alamayan Sır Katibinin kızı Nazan, Vardar’ın ailesinin yaşadığı eve gittiğinde kendisine bırakılan mektuptan Galip’in Anadolu’ya geçtiğini öğrenmiştir. Galip’in yokluğuna dayanamayan Nazan hastalanarak genç yaşında hayatını kaybetmiştir.

Galip Vardar, İstanbul’dan Nazan’ı bırakarak ayrıldığına üzülmüş olmasına rağmen, vatan için ne yapması gerektiğinin bilinciyle İstiklal Savaşı’na katılmıştır. Galip Vardar, Sakarya Muharebesi’nde ağır yaralanmış ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile şereflendirilmiştir[3]. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra İstanbul’da Darülfünun eğitimini tamamlayarak Kabataş Lisesi’nde tarih öğretmenliği yapmıştır. Kırk seneye yakın yaptığı öğretmenlik süresinde öğrencileri onun heyecanlı, hararetli derslerini hayranlıkla dinlemişlerdir. Galip Vardar, 10 Kasım 1958 tarihinde Atatürk’ü anma törenlerinde yaptığı konuşmada heyecanına yenik düşerek hayatını kaybetmiştir.

Sonuç;

Önceleri bilmeden, sonra bilerek Millî Mücadele saflarında yer almış ve verdiği bilgilerle çok önemli istihbarat vazifesi yapmış olan, kendini milli kuvvetler ve Galip Vardar’a bütün varlığıyla bağlamış bulunan Sır Katibinin bu aziz ve temiz yürekli kızı Nazan; Türk’ün, esaretten ve işgalden kurtuluşunun meçhul kahramanlarından birisidir. Ruhu şad olsun.
 
Sağlıcakla kalın…                                                                                                              
__________________:
Hüseyin ALPASLAN; Tarihçi-Yazar.  [email protected]
 
[1] Samih Nafiz TANSU; “İttihat ve Terakki”, s. 13, İlgi Kültür Sanat ve Yayıncılık, 2017, İstanbul.
[2] Samih Nafiz TANSU; “İki Devrin Perde Arkası”, ss. 433-441, İlgi Kültür Sanat ve Yayıncılık, 2016, İstanbul.
[3] Samih Nafiz TANSU; “İttihat ve Terakki”, s. 14.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Feramuz Küçük
    3 yıl önce
    Emeğine,kalemine,yüreğine sağlık Hüseyinciğim.Atatürke laf söyleyenlere,lozana laf söyleyenlere,Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu hafife alanlara okutmak gerekir bu yazıyı.O dönemde Deniz misali meydana gelen olaylardan,hayat hikayelerinden sadece bir damla bu.Galip Vardar gibi binlerce İsimli,isimsiz Kahramanın emeklerini,önce vatan diyerek dünyevi herşeyden vazgeçmelerinin karşılığı;onları Rahmetle,Minnetle,sayğıyla anmakla olur,inkar ederek değil.Okurlardan istirhamım,okuyanlar okumayanlarada okutsunlar,anlatsınlar,birşekilde okumalarını sağlasınlar. Sağlıcakla kalın,Saygılarımla