OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA ERMENİ İSYANLARI (1890-1915)-I
Giriş
Ermeniler ile Türkler, 800 yıl aynı topraklarda birlikte yaşam sürmüşlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun tebaası olan Ermeniler, diğer uyruklara göre sosyal ve ekonomik olarak daha İyi şartlara sahip olmuşlardır. 19’uncu yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda imtiyazlarını arttıran Avrupalı tüccarlar, Ermenilerle iş birliği ve ticaret yaparak onların zenginleşmesine katkıda bulunmuşlardır. Ayrıca, Amerikan misyonerlerin sağladıkları imkanlar sayesinde Ermeni öğrenciler iyi eğitim almışlardır. Ermeniler, Osmanlı Devleti içerisinde müreffeh bir şekilde yaşamlarını sürdürürken, aynı tarihlerde Boşnaklar Sırpların, Türkler, Çerkezler ve Abazalar ise Rusların katliamına uğramışlardır. Yine Balkanlar’da yaşayan Türkler, Rusların Bulgarların, Sırpların ve Yunanlıların katliamlarına maruz kalmışlar ve yurtlarından sürülmüşlerdir. 19’uncu yüzyılda Türkler ve Müslüman olan diğer milletler çeşitli zalimliklerle karşı karşıya kalırken, 1839 yılında Osmanlı Devleti tarafından Tanzimat Fermanı ilan edilerek; Hristiyanlar ve Yahudilerin, Müslümanlarla eşit haklara sahip olmaları yasalarla teminat altına alınmıştır [1].
Ermeniler, kendilerine tanınan olanaklara, ekonomik ve sosyal üstünlüklere rağmen sonu felaketle bitecek isyanlara kalkışmışlardır. Türkler ile Ermeniler arasındaki düşmanlık konusuna gelince; Türkler'in, Ermenilere karşı haksız ve hukuksuz davranışlarından değil, Emperyalist devletlerin güdümündeki Ermeni Taşnaksütyun ve Hınçak komitelerinin Ermeni halkı silahlandırmaları, bağımsızlıklarını ilan etmek amacıyla yurdun birçok yerinde isyan çıkartmaları ve Müslüman köylerinde yaptıkları katliamlar neticesinde doğmuştur. Asi Ermeni çetelerini kışkırtıp silahlandıran ise Rusya, İngiltere, Fransa ve ABD olmuştur. Ermeniler ciddi manada ilk olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra silahlanmaya başlamışlardır. Ermeni çeteler, Sason'da, Erzurum'da, Van'da, Zeytun'da, Adana’da ve birçok şehirde isyanlar çıkarmışlardır. İstanbul'da terör eylemi yaparak Osmanlı Bankası'nı basan Ermeni komiteciler, 21 Temmuz 1905'te Padişah II. Abdülhamid’e karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunmuşlardır.
Ermeni halkının ne istediğinden çok yabancı ülkelerin çıkarlarını ve kendi menfaatlerini gözeten Ermeni komiteleri, Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında 1878’de taraflarca yapılan Ayestefanos Antlaşması ve akabinde Berlin Kongresi’nde alınan kararlardan ve emperyalist ülkelerin verdiği destekten cesaret alarak; Sivas, Erzurum, Mamûretülaziz (Elâzığ), Van, Bitlis ve Diyarbakır vilâyetlerini kapsayan Vilâyât-ı Şarkıyye (Doğu Anadolu) bölgesinde ve Adana vilayetinde çok sayıda Türk ve Müslüman’ın katledilmesiyle sonuçlanan büyük isyanlar ve kanlı eylemler gerçekleştirmişlerdir. Yabancı devletler ve komitelerle beraber hareket eden Ermeni asiler, 1890 yılından 1915’teki tehcire kadar geçen zaman diliminde Osmanlı topraklarında yaşayan Türk’ler ile Kürt’lerin canlarına ve mallarına kastetmişlerdir.
Ermeni İsyanları
Erzurum Olayları:
İhtilalci komitelerin örgütlediği Ermeniler, ilk defa 1883 yılında bir isyan girişiminde bulunmuşlardır. Ancak istedikleri etkiyi göstermeyen ve devlet görevlileri tarafından çok ciddiye alınmayan ayaklanma, güvenlik güçlerince rahatlıkla bastırılmıştır[2]. 1890 yılında isyan hazırlıklarına yeniden başlayan Ermeni komiteleri, Rusya tarafından verilen silah ve cephaneyi gizli yerlerde oluşturdukları depolarda saklamışlardır. 4’üncü Ordu’nun yaptığı istihbarat faaliyetleri neticesinde Ermenilerin isyan hazırlığında oldukları, Sanasaryan Ermeni Okulu[3] ve kiliselerde silah ve cephane gizledikleri haberi elde edilmiştir. Güvenlik güçleri tarafından kiliselerde ve Sanasaryan Mektebi’nde yapılan aramalarda küçük silahlar ile silah imalatında kullanılan araç ve gereçler dışında büyük ve ateş gücü yüksek silahlara rastlanılmamıştır. Yapılan aramaları fırsata dönüştürmek için harekete geçen Hınçak komitesi tarafından; Ermenilere ait okullara ve kiliselere tecavüz edildiği söylentisi yayılarak Erzurum Ermenileri tahrik edilmiştir. 20 Haziran’da Ermeni esnaflar kepenk kapatarak kilise önünde isyana ve protestolara başlamışlardır. Erzurum Valisi ile askeri yetkililerin araya girmesiyle ve Ermeni Cemaati lideriyle yapılan görüşmeler neticesinde kalabalığın dağılması sağlanmıştır. Ancak, dağılan Ermenilerden bir kısmı dükkanları açmayarak, diğer Ermeni vatandaşlarını da tahrik edip birleşmişler ve Müslümanların dükkanlarını gasp edip, mallarını yağmalamışlardır[4].
Ermenilerin isyanı devam ettirmek ve daha da büyütmek maksadıyla yeniden toplanmaları üzerine; kilise civarına üç müfrezelik bir Jandarma kuvveti görevlendirilmiştir. Toplanan Ermenileri dağılmaları için uyaran Jandarma birliğine karşı Ermenilerin silah kullanarak ateş açmaları sonucunda çatışma çıkmıştır. Çatışmada sadece Ermeni isyancılar silah kullanmamış, çevrede bulunan Ermenilere ait evlerden ve okullardan da askere ateş açılmıştır. Çatışma sonunda bir asker şehit olmuş, dört asker yaralanmıştır. Olayları duyan Erzurum’un Müslüman halkı, Ermeni isyancılara karşı sokağa dökülmüştür. Vali ve askeri yetkililerin, toplanan Müslümanları teskinleriyle, muhtemel çatışmaların ve ölümlerin bir müddet önüne geçilmiştir. Ancak, isyanın devam etmesi Ermeniler ve Müslüman halkın önü alınamayan çatışmalarına sebebiyet vermiştir. Erzurum’daki isyan ve olaylar haziran ayı sonuna kadar devam etmiştir. Nihayetinde Askeri birliklerin kararlı operasyonu ile olaylar bastırılarak, isyan sona erdirilmiştir. Çatışmalarda; Müslümanlardan 4, Ermenilerden ise 10 kişi yaşamlarını kaybetmişlerdir. 45 Müslüman ve 74 Ermeni ise yaralanmıştır. İlk çatışmalarda 4 yaralı olan asker sayısı sonradan 15’e ulaşmıştır. Erzurum’da 20 Haziran 1890 yılında başlayan ayaklanmalar sonraki yıllarda bir daha arkası kesilmeyecek isyanların habercisi olmuştur[5].
Ermeniler komiteleri Haziran 1890’daki Erzurum isyanı ile istedikleri neticeye tam olarak ulaşmamış olsalar da başta konsoloslar olmak üzere bölgedeki diğer yabancıların dikkatlerini çekmeyi başarmışlar ve sonrasında yapacakları isyan için önemli bir deneyim elde etmişlerdir. Uzun bir süre sessizliğini korumak zorunda kalan, ancak gizli şekilde silahlanan ve yabancı ülkelerin desteğini alarak toparlanan Ermeni komiteleri, 30 Ekim 1895 tarihinde “Erzurum vakası” olarak anılan büyük isyanı başlatmışlardır. Büyük devletlerin nazarını çekmek maksadıyla planlı olarak yapılan isyan girişimi Hükûmet Konağı’nın basılması ile başlamıştır. Konağın baskını sırasında çıkan karışıklıklar sırasında Ermeni komitacılar tarafından ilk şehit edilen kişi Jandarma Bölük emini olmuştur. Olay yerine gelen güvenlik güçleri tarafından Hükûmet Konağı’nı ele geçiren asiler etkisiz hale getirilmiştir[6]. İsyanın başladığını haber alan ve silah seslerini duyan Ermeni çeteleri, daha önce planlandığı şekilde evlerin damlarına önceden yerleştirdikleri silahlı adamları ile Vilayet Konağı’na ve hedef gözetmeksizin Müslüman halkın üzerine ateş açmışlardır[7]. Ermeniler ve Türkler arasında olaylar büyüyerek geniş çaplı çatışmaya dönüşmüştür. Şiddetli çatışmaların ve acı olayların önüne geçilmesi maksadıyla bölgeye takviye askeri birlikler gönderilmiştir. Askeri birliklerin müdahalesiyle zorda olsa Ermeni isyanı ve çatışmalar bastırılarak asayiş temin edilmiştir.
“Erzurum Vakası” adını alacak kadar acı sonuçları olan bu isyanda büyük kayıplar yaşanmıştır. İsyanın bilançosu oldukça büyük olmuştur. 3 Kasım 1895 tarihinde 7’nci Fırka Kumandanlığı tarafından 4’üncü Ordu Kumandanlığı’na gönderilen telgrafta; “farklı birliklerden toplam 43 yaralı iki şehit asker olduğu, tahminlere göre 200 kadar Ermeni’nin telef olduğu, Müslüman halkın kayıp ve yaralı miktarının tespit edilemediğini, ayrıca malumat verileceğini, dün saat on birden bu tarafa önemli bir vukuatın olmadığını, Tebrizkapısı, Kuyumcular ve Sarayönü çarşılarının yağma edildiği”[8] bildirilmiştir. İsyan sırasında, Rus konsolosun, Erzurum valisine “Böyle asi bir halkı Rusya’da olsa kırarlar”, Ermenilere ise “Bu vahşi idare altında yaşamaya değmez”[9] şeklinde ifadelerde bulunarak iki tarafı birbirine karşı tahrik etmeye çalışmasından da görüldüğü gibi olayların arkasında Rusya’nın parmağının olduğu anlaşılmaktadır. Ermenilerin Avrupa’nın müdahalesini sağlamak ve büyük Ermenistan hayallerini gerçekleştirmek adına çıkarttıkları Erzurum isyanı, istedikleri ölçüde etki göstermese de yapılan propagandalar ve manipülasyonlar neticesinde; meydana gelen olaylar, Avrupa kamuoyunda Ermenilere katliam yapılmış gibi algılanmıştır[10].
Erzincan İsyanları:
Osmanlı Devleti’nin Erzurum vilayetine bağlı sancağı olan Erzincan’ın, Ermeni isyanlarının baş gösterdiği 19’uncu yüzyılın sonlarında kapsadığı coğrafi alan bugüne göre farklıdır[11]. 20 Haziran 1890 tarihinde Erzurum’da çıkan isyandan iki gün sonra 22 Haziran’da Erzincan’da Ermeni isyanı başlamıştır. Ermeniler, Müslümanlara ait dükkânları yağmalamaya ve nümayişe başlamışlar, kendilerini uyararak dağılmalarını isteyen askeri birliklerle çatışmışlardır. Çatışmalarda birçok Ermeni asi ölmüş ve isyan bastırılmıştır. Erzincan’da ilk Ermeni olayları olarak tarihe geçecek olan bu ayaklanmadan sonra aralıklarla devam eden Ermeni isyanları, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Hükûmeti tarafından alınan kararla uygulanan Ermeni Tehcirine kadar sürmüştür[12].
1891 yılında Divriği’ye bağlı Pingan köyünde konuşlanan Ermeni çeteleri çevre köylere baskınlarla zarar vermişlerdir. Ermeni asiler kendilerine muhalif olarak gördükleri Ermenileri, kazalarda görevli devlet adamlarını ve tespit ettikleri istihbarat görevlilerini vahşice öldürmüşlerdir. Pingan köyünü karargâh haline getiren çete mensupları güvenlik güçlerinin düzenlediği operasyonda etkisiz hale getirilmiş olup silahlarıyla beraber yakalanan 16 Ermeni asi mahkemeye verilmiştir[13].
Erzincan Sancağı sınırları içerisinde isyan eden Ermeni çetelerinin reislerinden Rupen, adamlarıyla birlikte Kemah’a bağlı Garni köyünün yüksek ve sarp dağlarında bulunan Çanlı Manastırı’na yerleşerek çevrede bulunan Türk köylerini taciz etmiştir. Rupen ve asiler 1894 yılında Malatya’ya giden Kaymakam Reşit Bey’in yolunu keserek kendisini alıkoymuşlar ve yanında bulunan çavuşu öldürmüşlerdir. Devlet yetkililerinin olayı öğrenmesi üzerine Çanlı Manastırı’na düzenlenen operasyonla Reşit Bey kurtarılmış, yakalanan çete reisi Rupen ve adamları yapılan yargılama sonunda idam edilmişlerdir[14].
Erzincan sancağında meydana gelen “Büyük Pazar Yeri Baskını” Ermeni çetelerin gerçekleştirdiği en vahim ve en kanlı hadiselerdendir. 22 Ekim 1895 tarihinde Buğday Meydanı’nda kurulan pazar yeri asiler tarafından kuşatılmış ve meydanı gören Ermenilere ait evlerin damlarından açılan ateşle katliama başlanmıştır. Pazar yerinde alışveriş yapanlardan ölenlerin ve yaralananların olması üzerine ortalık karışmıştır. Olay yerine gelen Jandarma birliğine Ermeniler evlerden silahlarıyla ateş etmişlerdir. Bununla yetinmeyen Ermeni çeteleri ve onlara yardım eden Ermeni ahalisinden kişiler Müslümanların evlerine, dükkanlarına saldırmaya başlamışlardır. Askeri birlikler tüm uğraşılara rağmen hadiseleri yatıştırmakta ve isyanı bastırmakta yetersiz kalmışlardır. 4’ncü Ordu Komutanlığı’nın talebi ile Erzincan Sancağı’na, Divriği, Kelkit ve Kiğı kazalarından yedek askeri birlikler gönderilmiştir[15]. Erzincan halkı arasında büyük bir korku yaratan kanlı pazar yeri baskını ile başlayan Ermeni isyanları ve devamında meydana gelen olaylarda Müslümanlardan 10 kişi ölmüş, 107 kişi yaralanmıştır. Ermeni asilerden ise 111 kişi ölü, 157 kişi de yaralı olarak kayıtlara geçmiştir [16].
Erzincan Sancağı’nın merkezindeki isyanlar, çevresinde bulunan kazalara da sirayet etmiştir. 11 Ekim 1895’te Refahiye’de devriye görevi yapan zaptiyelere, Ermeni çeteler tarafından yapılan saldırıda zaptiye onbaşısı yaralanmıştır. Saldırının duyulması üzerine çıkan olaylarda Müslümanlardan ve Ermenilerden ölenler olmuştur. 21 Kasım’da Mans köyünden toplanan vergiyi Tercan’a götüren görevliler Ermeni çetelerce soyulmuş ve darp edilmişlerdir. Yine Tercan Hedikli aşiretinden bazı şahısların Ermeni çetelerince yaralanması üzerine çıkan olaylarda Müslümanlardan 25 kişi, Ermenilerden 140 kişi ölmüş her iki taraftan toplam 47 kişi yaralanmıştır[17]. 1895 ve 1896 yıllarında Erzincan’ın kazaları ve köylerinde benzer olaylar devam etmiş olup, neticede hem Müslümanların hem de Ermenilerin önemli ölçüde can ve mal kaybı olmuştur.
İkinci Bölümle DEVAM EDECEK…
:
Hüseyin ALPASLAN
Tarihçi-Yazar
Kaynakça
[1] Şerif AKSOY, “İttihat ve Terakki”, Nokta Kitap, İstanbul, 2008, s.146-147.
[2] Justin McCARTHY, “Kim Başlattı?” Farklı Yönleriyle Ermeni Sorunu, Nergiz Yayınları, İstanbul 2000, s. 97.
[3] Sanasaryan Ermeni Mektebi: 1881 yılında Mr. Madatiyan tarafından kurulmuştur. Coğrafya, cebir, fizik, kimya ve müzik gibi derslerin yanında Ermeni Milleti ve kilise tarihi gibi dersler okutulmuştur. Türkçe ve Ermenice ile birlikte eğitim dili genelde Almanca olan okulda yabancı diller arasında Fransızca da bulunuyordu. I. Dünya Savaşı esnasında askeri hastaneye dönüştürülen okul binası, daha sonra Yapı-Sanat Enstitüsü olarak kullanılmıştır. Bkz. Ayşe ZAMACI, “Vilâyât-ı Sitte’de Ermeni Okulları ve Faaliyetleri”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 11, Sayı 1,2009, s. 70-71.
[4] Mevlüt YÜKSEL, “Erzurum, Bitlis ve Mamûretülaziz Vilâyetlerindeki Ermeni İsyanları (1890-1905)”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Avrasya İncelemeleri Merkezi, 2012, sayı:43, s.169.
[5] Bülent BAKAR, “Ermeni Tehciri” Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2013, s.36.
[6] Mevlüt YÜKSEL, a.g.m., s.170.
[7] Hüseyin NÂZIM Paşa, “Ermeni Olayları Tarihi, Cilt. I”, (Haz. Necati Aktaş vd.), BOA, Yayın Numarası:15, Ankara, 1998, s. 170.
[8] BOA, “Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları 1878-1895 I”, (Haz. Recep Karakaya vd.) Ankara, 2008, s. 210, Belge No. 50.
[9] Bülent BAKAR, a.g.e., s.36.
[10] Cevdet KÜÇÜK, “Van’daki Ermeni İsyanları”, Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu, Van,1990, s.107.
[11] Abdulkadir GÜL, Adem BAŞIBÜYÜK, “Bir Tarihi Coğrafya İncelemesi Osmanlıdan Cumhuriyete Erzincan Kazası”, Salkımsöğüt Yayınevi, İstanbul, 2011, s.49-51.
[12] Nurettin BİROL, “1890-1900 Ermeni Ayaklanmalarının Erzincan’a Yansımaları ve İlk Ermeni İsyanları” Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi X-I: 21-34, 2017, s.26.
[13] Mehmet HOCAOĞLU, “Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler”, Anda Dağıtım, İstanbul, 1976 s. 191.
[14] Ali KEMALİ, “Erzincan”, Kaynak Yayınları, İstanbul 1992, s. 90-91.
[15] Nurettin BİROL, a.g.m., s.26.
[16] M. Hocaoğlu, a.g.e., s. 288.
[17] Hüseyin NÂZIM Paşa, “Ermeni Olayları Tarihi, Cilt. I”, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 1994, s. 171.
FACEBOOK YORUMLAR