Fuat YILMAZER

Fuat YILMAZER

[email protected]

NEDENİ BİLİNMEDEN SONUCA ULAŞILAMAZ

06 Ocak 2019 - 10:34

NEDENİ BİLİNMEDEN SONUCA ULAŞILAMAZ

Toplumumuzda genel bir rahatsızlık vardır. Herhangi bir olayı duyduğumuzda veya gördüğümüzde kısa sürede onunla ilgili kesin hükmü ortaya koyarız.

Hâlbuki toplumsal ve bireysel olayların olumlu veya olumsuz örneklerine takılıp işi basite indirgeyerek hüküm vermek doğru sonucu getirmez.

Olan veya olması muhtemel olayları etraflıca düşünüp, nedeni, gelişimi ve sonucu veya sonuçları ile ilgili tespitler yapılması daha doğru olur.

Araştırılmadan hüküm verilirse sütre gerisindeki gerçekler ve bunun getirdiği sonuçlar da gözden kaçırılmış olur.

Bakış açısı dar, öngörüsü olmayan beyinlerin toplumda çoğunlukta olması sağlıklı bir toplum yapısını çıkarmaz.

Fırın sahibini haberdar etmeden ve ederini ödemeden ekmek alan çocuğu, hırsızlık yaptı diye cezalandırmak ancak kendimizi aldatmayı getirir. Çünkü bu bakış açısının getirdiği çözüm, ilerde aynı olayın fazlalaşarak meydana gelmesini sağlar. Şimdilerde örneklerini sıkça gördüğümüz gibi.

Veya sokakta sorumsuzca hatta kasıtlı kaza yapan, trafikte geç yol verdi diye karşısındaki insana kurşun, bıçak ve sopayla saldırarak darp eden trafik teröristi hasta adamın yaptığı eyleme, sadece saygısız, terörist diye bakmakta o yanlış çizgidendir.

Çocuğu habersiz ekmek almaya sevk eden nedenleri bulmadan, incelemeden o sebepleri ortadan kaldıracak iş ve işlem yapmadan;

Veya trafik teröristliği yapan kişinin sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki durumunu araştırmadan, ahlak, sevgi, saygı, vicdan, adalet, sabır erdemlerinin bulunmamasının sebebi ile bu eksiklikleri giderme yolu bulunmadan sonuca ulaşmak mümkün olmaz.

Tabi bu yazımızdan suç işleyenlere ceza kanundaki karşılığının uygulanmaması anlamı çıkmamalı, cezalarını çekmeliler. Çünkü cezalarda caydırıcılık özelliği vardır.

Ama toplumu rahatsız eden olayların temeline inilmeli sıkıntının kaynağı tespit edilerek devlet ve ilgili kurumlar bunu ortadan kaldırmak için projeler geliştirmelidir.

Eğer çürümüşlükler ortadan kaldırılmaz, aşınmaya başlamış milli ve moral değerler yeniden canlandırılmazsa, hezimet yaşanması kaçınılmaz olur.

Bazı politikacılar yörelerine getirdikleri hizmetleri açıklarken falanca yere hapishane yaptırdık diyerek hapishaneyi de hizmet yerine koyarlar. Hapishane yaptırmakla övünmek yerine, insanımıza hapishaneye gidiş yolunu kapatacak kültürel ve ahlaki normları kazandırmak daha doğru olur.

Bunlarla yetinmek te yeterli değildir. Birde bunlara ceza veren yasaları hazırlayanları, çıkaranları uygulayan makamdakilerinde psikolojisi irdelenmelidir.

Gözler önünde bulunan bu aksaklık ve eksiklikler için ivedi ve uzun vadede yapılacak çözümler gerekir.

İvedi olarak yapılacak işlerin başında yazılı ve görsel basında, okullarda, ailede, camilerde ve topluma açık yerlerde vicdan, saygı, sevgi, hak, adalet, edep, sabır, tahammül, duygudaşlık konularını işleyen, anlatan film, dizi film, spot, reklam ve gazete haberi, hikâye gibi etkileyici yayın günlerce yapılması gerekir.

Uzun vadede ise aileden başlayarak M.E. Bakanlığı, radyo, gazete, televizyonlar ile görevi olmayan işlerle ilgilenmekte mahir Diyanet’te etkili ve kalıcı çalışmalar yapmalıdır.