Fevzi YETKİN

Fevzi YETKİN

[email protected]

PANORAMA

14 Temmuz 2021 - 09:53 - Güncelleme: 25 Temmuz 2021 - 18:16

PANORAMA

Soru sormak, sorun çözmek adına çok hayati bir etken. Soru sormanın da en mühim tarafı doğru soruyu sormak; haritadan yol takibi gibi düşünürsek doğru iz üstünde olmak ve doğru hedefe gitmek için önemli bu.

İnsan hayatı kronolojik doğrultuda ilerlerken yer yer geçmişe özlem duygusu insanı ele geçiriyor. Nostalji, halden memnuniyetsizliğe bağlanarak açıklanır genellikle. Yaş almakla sorumluluğun artışı, enerjinin azalması, içinde yaşadığımız çağın getirmiş olduğu zorluklar birlikte değerlendirilince daha sağlam bir zemine oturtmuş oluruz bu meseleyi.

Halden memnuniyetsizliği daha genel ele alırsak; şimdide yaşayan insanın kendisiyle yüzleşebilmesinin, müspet ve menfi yönlerini tahlil edebilmesinin sanıldığı kadar kolay olmadığını görürüz. Bu hem bireysel hem toplumsal açıdan böyledir. İnsanın kendisi ve aidiyet geliştirdiği sosyal yapı için özeleştiri mekanizmasını harekete geçirmesi her zaman kolay olmayabilir ama eksikleri fark etmeden, bunları kabul etmeden, yanlışları görmeden ilerlemek ne kadar mümkün. Bu, hep olumsuzu tespit olarak da düşünülmemeli. Tam tersine pozitif yönlerin de korunması hatta güçlendirilmesi için bu yüzleşme bir gerekliliktir.

Yukarıda anlatageldiğim düşünceler üzerine günlük yaşamın koşturmacası içinde etraflıca düşünülmüyor. Bunun tek sebebi de bu koşuşturma olmasa gerek. Her insan aklından, zekâsından, düşünme kapasitesinden memnundur ya da bunlardan şüphe etmez. Asıl bu memnun olma hali ve tamlık algısı bireyi ve toplumu kendini sorgulamaktan alıkoyar. Biz insanlar şüphenin getirdiği huzursuzluk ve gerilimden kaçınırız doğal olarak; ama şüphe de olumlu bir şekilde kullanılarak bizi daha etkili ve verimli bir yaşama götürebilir.

Toplumun ve bireyin, eksiklerini, yanlış öğrenmelerini, geliştirilebilir yönlerini kavrayabilmesi için şüphe etmesi, sonrasında doğru gitmeyen şeylerle mücadele etmesi gerekir. Herkesin kusursuz, mükemmel, dürüst, temiz biri gibi hissettiği hatta bundan emin olduğu bir ortamda kim niye kendini sorgulasın ki. Bir toplumda hoşgörüsüzlük, bireye ve topluma karşı yönelen suçlar, nezaketsizlik gibi arzu edilmeyen davranışlar artmışsa kendimizi, algıladığımız kişi olup olmadığımızı gözden geçirmeliyiz.

Daha huzurlu bir toplumsal yaşamın içerisinde olmak, eskilerin deyimiyle evimizin önünü süpürmek, tasavvufta kalbi kirden arındırıp cilalamak, modern toplumda yurttaşlık bilinciyle hareket etmek diye tabir edeceğimiz bu hasletleri tümden yaşama geçirmekle olur kanaatindeyim.
Doğaya, kendine, tanıdığımız ve tanımadığımız tüm insanlara karşı sorumlu olduğumuzu bilerek yaşamak... Belki de edinilmesi zor görünen bu bilinç, kalp kırmadan kalıpları kırmakla mümkündür. Ne dersiniz?

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum