Erkan AKBALIK

Erkan AKBALIK

[email protected]

GEDİZ’İN BİLİNMEYENLERİ

19 Eylül 2017 - 22:40

GEDİZ’İN BİLİNMEYENLERİ

            Gediz Nehri’nin 1886 yılında alınan bir kararla yatağının değiştirildiğini biliyor muydunuz?

            Gediz Yatağı değiştirilmeden önce İzmir Körfezinde bugün Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesi ve Mavişehir civarında denize kavuşmaktaydı. İzmir Körfezini doldurmaya başlaması ile denizin sığlaşmasına sebep olan Gediz, limana giriş çıkış yapan gemiler için bir tehlike haline gelmeğe başladığından yatağı değiştirilerek Menemen yakınlarında, şimdiki noktadan denize dökülmeye devam etmiştir.

            Tarih boyunca Manisa için can damarı olan Gediz’i biraz yakından tanıyalım. Antik dönemde “Hermos” adıyla anılan nehir, doğu-batı doğrultusunda akan Menderes’ten sonraki Ege Bölgesi’nin en büyük ikinci nehridir. “Damlaya damlaya göl olur” atasözünü tasdik edercesine, Murat, Eğrigöz ve Şaphane Dağları’ndan gelen küçük dereler, yol boyunca Gediz, Karabol, Selendi, Eynes, Alaşehir, Tabak, Nif, Değirmen, Kumçayı, Deliniş ve Demirci Çayları ile bir araya gelip Gediz Nehri’ni oluşturarak, toplamda 401 km.[1] sürecek bir yolculuğa çıkarlar. Kütahya’dan başlayan bu serüvende ilk durak Salihli Demirköprü barajıdır. Buraya kadar Uşak ve Manisa’nın topraklarını ıslatan Gediz, ismini de verdiği bereketli ovaya bu duraktan sonra ulaşır ve İzmir’de denize kavuşur.

            Gediz nehri, 17.000 kilometrekarelik bir havzanın şah damarıdır. Tarihin en kadim medeniyetlerinde dahi adı bereketle anılan ovaya ve çevresindeki bütün canlılara hayat kaynağı olmuştur. Bir insan karakteri gibi, zaman zaman hırçınlaşıp önüne geleni yıkıp devirmiş, zaman zaman ise durgun, sakin ve huzur içinde yolculuğuna devam etmiştir.          

            Gediz, yatağına sığmayan bir yapıya sahiptir. Tarih boyunca dönemsel taşkınlar yaşanan nehrin, Manisa ve Menemen ovasına zarar verdiği görülmektedir. Bu taşkınlarda ovalardan önüne kattığı alüvyalleri, denize döküldüğü yerde alüvyon olarak biriktirmesi ise ayrı bir soruna neden olmuştur. Öyle ki Gediz’in körfez girişindeki bu biriktirmesi yatağı değiştirilmeden önce deniz ile birleştiği noktadan yani bugünkü Çiğli Atatürk Organize Saniye Bölgesi’nin bulunduğu yerden Yenikale Geçidi’ne (İnciraltı) kadar yaklaşık 6 km.lik bir doldurma ve sığlaşmaya sebep olmuştur.

            1856 Islahat Fermanı ile yabancı sermaye güvence altına alındı. Bununla birlikte batılı yatırımcılar İzmir’e yatırıma başladılar. Bu yatırımların başını demiryolu ve liman projeleri çekiyordu. Demiryoluna 1857’de, liman inşaatına ise 1867’de başlandı. İnşaatların tamamlanması ile ticaret hacminde artışlar oldu. Haliyle limana gelen gemilerde ve o gemilerin tonajlarında da artışlar oldu. Gemilerde karaya oturmalar yaşanması ile körfezin dolma ve sığlaşma tehlikesi iyiden iyiye gün yüzüne çıktı Gediz’in Bostanlı civarındaki kolları deltasını genişletmeye başlamıştı. Bu tehlikeyi ilk sezen ve harekete geçen kişi Vilayet Başmühendisi Margassian Efendi idi. 1860 yılında Gediz hakkında bir çalışma yapmış ve taşkınlar ile limanı doldurmasını önlemek için Gediz yatağının Foça Agriya Körfezine kaydırılmasını önermişti. Önceleri bu çalışma dikkate alınmadı. Fakat durumun vehameti 1870’de yabancı tüccarların baskıları ile İstanbul’a bir rapor olarak gönderildi.[2]

            Başbakanlık Osmanlı Arşivlerine baktığımızda da bu konuya çok da duyarsız kalınmadığını, muhtelif zamanlarda, Gediz ile ilgili çalışmalar yapıldığını görüyoruz. İhtiyaç olan yerlere köprü yapılması, taşkınlardan zarar gören köprülerin onarımı ve Körfezin kum ile dolması gibi konuların takip edildiğini ve çalışmalarda bulunulduğuna dair arşivdeki belgelerden bazılarının konu başlıkları şöyledir;

·        Menderes ve Gediz nehirlerinin ulaşım imkânı, köprü inşası, su basma ve İzmir Limanı'na kum doldurma yönlerinden keşfi için talimatname.

 

·        Aydın vilayeti dâhilinde vaki Gediz Nehri mukaddema Menemen kasabası civarından tahvil-i mecra ile vilayet-i mezkure limanını kum ve çamurla doldurduğundan dolayı vilayetiyle bi'l-muhabere neticesinin işarına dair.

 

·        İzmir körfezinde Gediz nehri mecrasının civarındaki bataklığın mezraa haline ifrağı için müsaade itasını müstedi Sezar Alberti imzasıyla verilen arzuhal.

 

·        İzmir Limanı'na akarken harice tahvil-i mecra ettirilen Gediz nehrinin azgın zamanlarında su altında kalan Foça kazasının, Germe köyünün İsmailiye Harabesi tepesine nakliyle ahalinin tehlikeden kurtulması için gerekenin yapılması.

 

·        Foçateyn Memlahaları'nı Gediz Nehri'nin istilasından korumak amacıyla Menemen kasabası civarından Panana Burnu namındaki mahalle kadar toprak seddi ile Maltepe ve Kozluca sedlerinin tamiri, masraflarının Aydın vilayeti turuk-ı maabir bedelat-ı nakdiyesinden tesviyesi.

 

·        Gediz Nehri mecrasının Foça Limanı'nın alt tarafında bir mahalle tahvili ve yapılacak sed için amele istihdamı.

 

·        Gediz Nehri mecrasının değiştirilmesinden dolayı İzmir Limanı girişini kapatma tehlikesi göstermesi üzerine, mezkûr nehrin Ağriya Körfezi'ne akıtılarak medhalin emniyetinin temini ile Kozluca Seddi'nin ıslahı hakkında sarfına lüzum görülen mebaliğin tesviyesi istizanı. [3]

            Neticede 1886 yılında yapılan çalışmalar ile Gediz Nehri Ağriya körfezine yönlendirilmiştir. Bu çalışma Osmanlı Devletinin akarsularla ilgili yaptığı en büyük projedir. Aslında olaya sadece akarsular ile ilgili yapılan bir proje gözüyle bakmak yapılanı tam değerlendirememek anlamına gelir.

            Yukarıdaki satırlarda bahsettiğimiz gibi, bu proje İzmir Körfezi’ni kurtarmıştır. Gediz eski yatağından kaldırılmasaydı belki de bugün İzmir körfezi ve limanı olmayacaktı. Karşıyaka vapurunda martılara gevrek atan İzmirlileri göremeyecektik. Kordon’da imbattan keyif almak hayallerde dahi olmayacaktı belki de. Nitekim tarih içinde benzer duruma Efes’te rastlıyoruz. Küçük Menderes’in getirdiği alüvyaller Efes Körfezini doldurmuştur. Deniz ile bağlantısı kapanan Efes limanı kullanılmaz hale gelmiş ve kentin ekonomik önemi azalmıştır. Bu sebeple Efes kentinin önemi zaman içerisinde azalmış ve yok olmasının önü açılmıştır. Yine Büyük Menderes nehri de Milet’in başına aynı çorabı örmüştür [4]. 

            Gediz hala aynı şekilde akmaya devam ediyor. Eski yatağında olmasa da hala döküldüğü yerde körfezi taciz etmekten kaçınmıyor. Bu da aynı tehdidin devam ettiği anlamına geliyor. Zaman zaman mevcut nehir yatağının tekrar değiştirilmesi gerektiği tartışmalarına şahit oluyoruz fakat herhangi bir çalışmanın olup olmadığı hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Körfezin uydu ve hava fotoğraflarına bakıldığında olayın ciddiyeti çok daha net anlaşılmaktadır. Her şey için çok geç olmadan yetkililerim gerekli önlemleri alacağına olan umudumuzu muhafaza ediyoruz.

 

Erkan AKBALIK

 

Kaynakça;

[1] gediz.ormansu.gov.tr

[2] Milliyet Gazetesi, 25.07.2004, Gediz Nehri ve İzmir Körfezi

[3] Başbakanlık Osmanlı Arşivleri

[4] Milliyet Gazetesi, 25.07.2004, Gediz Nehri ve İzmir Körfezi

Son Yazılar