Erkan AKBALIK

Erkan AKBALIK

[email protected]

Cumhuriyetin İlk Yıllarında MANİSA'DA HANGİ MEZARLIKLAR VARDI

10 Mart 2025 - 09:45

Cumhuriyetin İlk Yıllarında

MANİSA’DA HANGİ MEZARLIKLAR VARDI

 

En sessiz kalabalıklarımızdır mezarlıklar. Göçmüş gibi görünseler de ebedi yurtlarına merhum ve merhumeler, hayatımızın tam içindedirler, hasret dolu hüzünlü manzumeler. Ne onları ziyaret etmeden bayram yaparız, ne de onları dualara dâhil etmeden Yaradana taparız. Görünmez bellektirler, unutturmayan geçmişimizi ve dahi göbek bağımızdır toprağa bağlayan neslimizi. Önden gidenler her zaman çoğunluktur, arkadakiler azınlık. Aslında ölüm çok da uzak sayılmayan meseledir bizlere sadece bir anlık. Kaçınılmaz yolculuğun son istasyonudur kabristanlar ve her ziyaret ile biraz da bu sefere hazırlığı hatırlar geride kalanlar.

1930’lu Yılların başında var olup çoğu günümüze ulaşamayan, ulaşanların ise sayılarının ve alanlarının iyice küçüldüğü, mezar taşlarının yok olduğu Manisa mezarlıkları hangileridir. Günümüze ulaşamayanlar neredeydi?

Mezâr” sözcüğü Arapça kökenli olup, زار  “zar: ziyaret etti” fiilinden türemiş “ziyaret yeri, ziyaretgâh” anlamına gelmektedir. Bununla birlikte “Kabir” kelimesi de Arapça (kabr) kökenli olup, mezarın eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır. Mezarlık ve Kabristan günlük hayatta kullanılmakta olup mezarların/kabirlerin toplu olarak bulunduğu yeri ifade etmektedir.

Hazire” kelimesinin sözlük karşılığı çit, çitle çevrili yer olsa da, tarihi süreçte dilimizde cami, türbe ve tekke bahçelerinde oluşturulmuş, etrafı parmaklık veya duvarla çevrili olan mezarlık olarak kullanılmaktadır.

Ziyaret edilen mezarların kime ait olduğunun bilinebilmesi için bilgiye ihtiyaç vardır. Bu bilginin kabrin toprak üstünde kalan kısmında olması ve uzun yıllar dayanabilmesi arzu edilmiştir. Amaca en uygun unsur olarak da taş seçilmiştir. Kabirlerin başına taş koyma geleneğinin ne zaman başladığına dair kesin bilgi yoktur. İslam ile birlikte gelişen ve bir gelenek halini alan, kabrin baş ve ayakucuna dikilen bazen de sadece başucuna dikilen mezar taşlarına “şahide” ya da “mezar taşı” denilmektedir.

Mezar taşlarını sadece medfun bulunan kişiyi tanımlayan şahideler olarak görmek pek doğru olmayan bir yaklaşımdır. Türk mezar taşları Anadolu’daki örnekleri ile diğer İslam ülkelerinde pek rastlanmayan, hat, Türk süsleme sanatları, taş işçiliği ve edebiyat açısından eşsiz örneklere sahiptir. Bu yönleri ile sadece sanatsal değil, tarih, sosyal ve diğer bazı araştırmalar için de birer belge hükmündedirler.

Günümüz kabirlerin çoğunluğunda maalesef estetik kaygıdan uzak, genellikle kabir yeri belirlemek adına mermerden yapılan mezarların ve taşların baskın bir görüntü verdiği aşikârdır.

Mezarlıklar ilk kurulurken genellikle şehir dışı alanlar seçilmiş, zaman içinde genişleyen iskân alanları ile şehir içinde kalmış, şehrin bir parçası haline gelmiştir. Manisa’da geçmişte Ulu Mezarlık günümüzde Çatal Mezarlığı bu konuda iyi birer örnektir. 1930’ların Başında çalışmalar başlatıldığında şehrin dışında olan Çatal’ın alanı günümüzde şehrin içinde kalmıştır. Arkasının dağa yaslanması ve komşu sınırının askeri birlik olması bir nebze daha asli görüntüsünü korumasına fayda sağlamıştır.

Hazireler, tarihimizin önemli kültür unsurlarındandır. Genellikle bir cami, tekke gibi yerlerin bahçesinde kurulduğundan, önce eserin banisi, tekke ise şeyhi ve bunlarla beraber muteber zevatın, duruma göre aile efradının da defni ile genişlemişlerdir. Manisa’da tarihi camilerin ve tekkelerin genelinde hazireler vardı. Maalesef bunların bazıları günümüze erişememiş, erişenlerin ise alanı daralmış ve mezarları ve taşları kaybolarak sayıları azalmıştır.

Kabristanlardan bahsederken “Servi” ağaçlarından bahsetmemek olmaz. Bugün olduğu gibi tarih içinde de mezarların başına genellikle servi ağacı dikilmiştir. Bu uygulama adeta bir gelenek haline gelmiştir. Bu ağaçların amonyak çıkışını önlediğine dair bazı bilimsel çalışmalar mevcuttur. Servinin çevresine yaydığı hoş kokusu, bünyesindeki reçineden kaynaklanmaktadır. Yaz kış yeşil olması, uzun ömürlü olması, görüntüsü ile çevreye güzel bir görünüm vermesi gibi birçok faydası vardır.

Manisa’nın 1930’lardaki mezarlıklarının listesine geçmeden önce o dönemin en büyük mezarlığı olan hatta Asri Mezarlık olarak da bilinen Çatal Mezarlığından kısaca bahsetmek uygun olacaktır. Manisa’nın Çatal’dan önceki en büyük mezarlığı bugünkü Ulu Park’ın kapladığı alanın sınırlarını da aşan boyutta olan Ulu Mezarlıktı. Ulu Mezarlığı Karaköy Mezarlığı takip etmekteydi. Manisa’nın kurtuluşu esnasında nerede ise tamamen yanan şehir yeniden küllerinden inşa edilirken, Anadolu’nun birçok yerinde uygulandığı gibi, şehrin içinde kalan Ulu Mezarlığın şehrin dışına taşınması kararı alındı.

İlk adım olarak yer tespiti yapıldı. Şimdiki Çatal’ın olduğu yere karar verilince, 1930 başlarında belediye tarafından yer satın alındıi. Takiben, ailelere yer satılabilmesi için duyurular yapıldıii. Kabir yeri alanlar, eski mezarlıktaki yakınlarının cenazelerini alarak buraya naklettiler. Çatal Kabristanın planı Viyana Mezarlığı örnek alınarak düzenlendiiii. Bütün işlemlerin bitirilmesi ile mevcut olan eski Ulu Mezarlık üzerindeki devasa servilerin kesilmesinden sonra tesviye işlemleri yapıldı. Altyapı çalışması ardından parka çevrildi. Park 1939 yılında açıldı, bir süre daha bazı ilaveler ve değişiklikler yapılmaya devam edildi.iv

1931-34 Belediye Yapılan işler Raporlarında” konu şu şekilde ifade ediliyor, “Mezarlıkların nakli, yakın zamanlara kadar hepimizin teessürlerle gördüğümüz çok acıklı ve pek elemli bir manzara vardı. Şehrin şurasına burasına yayılan ve hakikaten korkunç bir manzara gösteren mezarlıklar, Belediye bugün bu mezarlıkları kâmilen kaldırmış ve memleketin gündoğusunda ve muhalleler ilerisinde, tam asri ve fenni şekilde bir kabristan kurmuştur. Buraya gömülen ölüler parasız olarak defnedilmektedirler. İsteyen ve arzulayanlar olursa para mukabilinde aile mezarlığı yeri ayrılmaktadır.” Bu satırlardan şehrin muhtelif yerlerinde mezarlıklar olduğu ve durumlarının pek iç açıcı olmadığını, bunların bir yerde toplanarak daha modern bir mezarlık yapıldığını anlaşılmaktadır. Yapılan işlemlerin ne kadar uygun olup olmadığı ya da gerekliliği konusu ayrı bir münazara konusudur.

Manisa’da var olan mezar taşları ile ilgili bilinen ilk çalışmayı, Manisa Gazi Okulu öğretmenlerinden Kemal Özer yapmıştır. Ulaşabildiği bütün mezar taşlarını ve kitabeleri, okuyup, fotoğraflamış ve yaptığı çalışmaları 4 Mayıs 1936 tarihinden itibaren Anadolu Gazetesinde yayınlamaya başlamıştır.

Günümüzde Manisa’daki mezar taşları ile ilgili en geniş çalışma, Prof. Dr. Muzaffer Tepekaya, Doç. Dr. Alpay Bizbirlik ve Dr. Necdet Okumuş tarafından yapılmıştır. Çalışma, “Manisa’da Osmanlı Hazireleri” başlığı ile 2016 yılında Büyükşehir Belediyesinin kültür yayını olarak basılmıştır. Çalışmanın devamı ikinci cilt olarak “Manisa’da Tarihi Mekânlar Mezar Taşları ve Kitabeler” başlığı ile yayınlanmıştır.

İlk çalışmayı yapan Kemal Özer’in o günlerde tespit edebildiği Manisa merkezdeki mezarlıklar şu şekildedir.

  1. Ulu Mezarlık

2- Paşa Mezarlığı

3- Nişancı Paşa Camii ve Medresesi Kabristanı

4- Alaybey Camii kabristanı

5- Çeşnigir Camii kabristanı

6- Ayn-ı Ali Bey Türbe ve Kabristanı

7- Ulu Cami, İshak Çelebi Türbesi

8- Eski ve Mevlihane ve kabristanı,

9- Revak Sultan Türbe ve Mezarlığı,

10- Yedi kızlar Türbesi ve Kabristanı,

11- (İvaz) Ayvazpaşa Camii ve Paşa Kabristanı,

12- İbrahim Çelebi Camii Mezarlığı,

13- Hâki Baba Kabristanı,

14- Şeyh Camii ve (Köne) kabristanı,

15- Araplar: Hüsrevağa Camii Mezarlığı,

16- Türbe Camii, Türbesi, Mezarlığı,

17- Çatal kabristanı,

18- Alibey Camii Kabristanı,

19- Karaköy Kabristanı,

20- Beşparmak Dede Mezarlığı,

21- Yukarı İki Lüle Camii Mezarlığı,

22- Dış mahallede Haydar Deresi Mezarlığı,

23- Hatuniye Camii (burada yalnız Mütercim Rüştü Paşanın Mezarı vardır ),

24- Müsellim Camii Mezarlığı

25- Ulu Camii altında Kadiri Tekkesi Mezarlığı

26- Yeni Cami Mezarlığı,

27- Çakallar Mezarlığı (hususî aile mezarlığıdır),

28- Çardak Servi Mezarlığı (Bu mezarlık 7 parça),

29- Garipler Mezarlığı,

30- Terzioğlu Mezarlığı ve Türbesi

31. Göktaşlı Camii Haziresi


 

Listeye ilave edilebilecek başka yerlerin de olduğu kanaatindeyiz.

Dönemin gazetelerini incelerken rastladığımız ilginç bir bilgi de Ulu Mezarlık ile ilgilidir. 16 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesinde yer alan haberde, bir fotoğraf eşliğinde yeni açılan parktan “Veli Efendi” Mezarlığı olarak bahsedilmektedir. Parka havuz yapıldığı ve halkın burada güzel vakit geçirdiği yazılmaktadır. Bu isme henüz başka bir yayın da ya da belge de rastlamadık lakin Velioğlu ismi Manisa için anlam ifade ettiğinden bu ismin sehven yazıldığını söylemek uygun olmayacaktır. Şimdilik bu konuya virgül koyuyoruz.

Manisa’da Osmanlı döneminde Yahudi ve Hıristiyan mezarlıklarının da olduğu notunu düşmekte fayda vardır.

Var olanların korunması, gerekli özenin ve hak ettiği saygının gösterilmesi temennilerimizle.
 

Erkan AKBALIK

i 23 Şubat 1932, Anadolu Gazetesi, asri mezarlık yapımının devam ettiği bilgisi vardır.

ii 20 Mayıs 1933, Vakit Gazetesi, asri mezarlıkta dâhili düzenlemelerin yapıldığı ve ailelere yer satışları yapılacağına dair haber.

iii 20 Mayıs 1933, Vakit Gazetesi

iv 16 Haziran 1939, Akşam Gazetesi

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar